Futbolda Şenol Güneş, ekonomide Kemal Derviş inişli çıkışlı bir yolun sonunda Türkiye'yi bir noktaya getirdi. Her ikisi de çok eleştirildi, her ikisi de çok zor anlar yaşadı bu süreçte. Örneğin İstanbul'daki İsveç maçının son dakikalarda yenen iki golle kaybedilmesi Şenol Güneş için, IMF'nin kredi dilimlerini askıya alması Kemal Derviş için ciddi sıkıntı kaynağı oldu her halde. Ancak gelinen noktada her ikisinin de Türkiye'yi uluslararası planda bir noktaya getirdiğini kabul etmemiz gerekiyor. Şimdi önemli olan bundan sonrası; Türkiye'nin futbolda ve ekonomide daha iyi bir noktaya, daha yüksek bir hedefe nasıl varabileceğinin ve tabii Güneş'in ve Derviş'in bu süreçte oynayacağı rolün tartışılması.
Hemen belirteyim ki her ikisinin de işi çok zor. Futbol konusunda fazla ahkam kesmek istemiyorum ama şu kadarını söyleyebilirim: Avusturya zaferi sonrasında Türkiye'yi hemen "dünya şampiyonu" ilan eden palavracı takımına bakmayın siz, finale ancak baraj maçıyla çıkabilen altı takımdan biri olan milli takımımızın 32 ülke arasında ilk sekize girmesi bile büyük başarı olur Dünya Kupası'nda. Sanırım Şenol Güneş de bunun bilincinde ve başarılı olabileceği koşulları yaratmadan görevini sürdürmek istemiyor.
IMF'den beklenen dış kaynağın gelmesiyle ekonomide ve piyasalarda da erken bir iyimserlik havası esebilir, "yabancı yatırımcının Türkiye'ye döneceği" yolundaki söylentiler bu iyimserliği daha da artırabilir. Oysa ekonomide de işin başındayız henüz, uzun ve eski deyimle meşakkatli(yorucu, sıkıntılı, zahmetli) bir yol var önümüzde. Türkiye'ye daha önce hiç bir dönemde sağlamadığı ölçüde destek sağlayan IMF'nin şimdi yeniden bir ek destek vaadinde bulunması 2002 yılı programının finansman açığını kapatmada ve Hazine'nin borç yönetimini kolaylaştırmada önemli bir rol oynayacak ve özel kaynak girişleri için de olumlu bir sinyal yerine geçecek ama sorun bundan ibaret değil.
Evet, Derviş'in devreye girmesinden bu yana yapısal değişiklik yolunda da hayli mesafe alındı, finans kesiminde yeniden yapılanmanın taşları yerine kondu, fakat daha yapacak çok şey var. Reel kesimde yapısal değişikliğin başında bile değiliz henüz, finansman sorunlarını aşma derdindeki özel sektörün yatırıma, teknolojiye, yapı değişikliğine yöneleceği ortamın yaratılmasına çalışılıyor. Bu ise kamu kesiminde finansal disiplinin sürdürülmesine, makroekonomik istikrarın ve siyasal güvenin sağlanmasına bağlı. Unutmayalım ki 2002 yılına yüzde 90'larda bir enflasyonla ve geleceği tartışılan bir hükümetle giriyoruz.
Her halde Kemal Derviş de bütün bunların farkında, o da önündeki zorlukları görüyor ve Türkiye'nin siyasi ortamını ve şartlarını da şimdi daha iyi tartabiliyor. Onun da Şenol Güneş gibi, yolun bundan sonraki bölümünde başarılı olmak için gerekli ortamı yaratmak istemesi doğal. Derviş şu ana kadar böyle bir işaret vermiş değil ama önümüzdeki haftalarda ya da aylarda yeni arayışların gündeme gelmesi beklenebilir gibi geliyor bana.