Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yaşantımızda ender yakalayabildiğimiz kimi anlar vardır. Bu tılsımlı anlarda ruhumuzun derinliklerindeki labirentlerin kapıları birer birer açılır, kendimize bile ifade edemediğimiz duyguları keşfeder, ansızın canlanan anılarla sarsılırız. Küllenmiş hasretlerle, pişmanlıklarla, hüzünlerle sanki yeniden buluşur, geri gelmeyecek olan zamanı bir an için yeniden yakalamış gibi oluruz. Bu anın da biteceğini bilmek tarifsiz bir burukluk yaratır içimizde.
Gördüğümde vurulduğum Sonsuzluk ve Bir Gün filminin İstanbul'da vizyona girdiğini duyunca bunları yazmaktan alakoyamadım kendimi. Aslında bu köşede kendimden, hele duygularımdan söz etmeyi pek sevmiyorum, sanata dönük ilgimi değer yargılarına vardırmaktan da çoğu kez kaçınıyorum ama beni bu kadar etkileyen bir filmle ilgili izlenimlerimi okurlarımla paylaşmaya hakkım var gibi geldi.
Yunan yönetmen Theo Angelopoulos'un geçen yıl Cannes'da Altın Palmiye'yi alan filmi Sonsuzluk ve Bir Gün, ölüme teslim olmak üzere hastaneye yatmaya hazırlanan bir yazarın son gününü, çevresiyle ve yaşamla vedalaşma gününü anlatıyor. Tek bir gün içinde bütün bir ömrün hesaplaşmasını yapıyor yazar ve yaşamı boyunca en yakınındakilere bile ne kadar uzak, ne kadar mesafeli kalmış olduğunu farkediyor. Neden böyle olmuş? Kendini ve yaptığı işi fazla önemsediği için mi "sevmeyi becerememiş"? Duygu dünyasının etrafına bir türlü aşamadığı bir duvar mı örmüş? Yoksa bu son gününde mi yıkacak bu duvarı ve yaşamı yarına bağlayan şeyleri keşfedecek?
The Films of Theo Angelopoulos (Angelopoulos'un Filmleri) adlı kitabın yazarı Andrew Norton'un dediği gibi, Angelopoulos'un filmleri hem kendi içimizdeki dünyayı hem de çevremizdeki yaşamı sorgulamaya itiyor bizi. Eleştirmen Wolfram Schutte ise Angelopoulos'un şiirselliği zamanı kullanış tarzıyla yakaladığını ileri sürerek şöyle diyor: "İzleyici bu sayede perdeye yansıyan görüntülerden kendi görüntülerini yaratma fırsatını bulur, hatta buna zorlanır."
Evet gerçekten de böyle oldu; yönetmenin önceki filmlerine göre zamanın daha hızlı aktığı bu filmi izlerken de kendi filmini yaratmaya zorlandım ve belki de onu yazdım burada. Aslında Sonsuzluk ve Bir Gün öyle bir ya da birkaç yazıya sığacak bir film değil. Angelopoulos'un vazgeçilmez görüntü yönetmeni Arvanitis'in, filmdeki o derin hüzün havasını günlük yaşamla içiçe yansıtan Selanik görüntüleri ve Eleni Karaindrou'nun kendi başına bir hüzün senfonisi söyleyen müziği de müthiş zenginleştiriyor bu çarpıcı filmi.



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr