Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



‘Türkiye bu bölgede en büyük gelişme potansiyeline sahip olan ülke; ayrıca Türkiye’de çok yetenekli girişimciler ve iyi yetişmiş elemanlar var ama telekom tekeli sıçrama yapmanızı önlüyor. Telekom tekelinin kalkması için üç yıl daha beklerseniz korkarım fırsatı kaçıracaksınız, çünkü bilgi teknolojisi alanında her şey çok hızlı gelişiyor ve zaman çok değerli.’
Geçen yıl bir ara Microsoft ve General Electric’i de geçerek ABD’nin en değerli şirketi haline gelen, "yeni ekonomi" devi Cisco Systems’ın Avrupa Başkan Yardımcısı Todd Abbott’un sözleri bunlar. Cisco Systems Türkiye bölümünün düzenlediği resepsiyonda sohbet etmek olanağını bulduğum Abbott, Avrupa Başkan Yardımcılığı görevine atanmadan önce iki yılı aşkın süre Singapur’da görev yapmış. Orada yaşanan ilginç deneyimi şöyle anlatıyor:

"Singapur’da da telekom tekeli vardı ve hükümet rekabeti sağlamak için yüksek bir bedel karşılığında ikinci bir operatöre lisans verdi. Ancak dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen hükümet bunun da yeterli olmadığı kanısına vardı ve ikinci operatöre milyar dolar mertebesinde bir tazminat ödeyerek sektörü tam rekabete açtı. Şimdi 50 dolayında firma kıyasıya rekabet ediyor ve telekomünikasyon ücreti hızla düşüyor."
Telekom sektörünün tam rekabete açılması ve telekomünikasyonun ucuzlaması, internetin yaygınlaşması ve "yeni ekonomi"nin gelişmesi için bir önkoşul. Ancak çoğu kimse bunun henüz farkında değil Türkiye’de ve her şey yolunda giderse ancak 2003 yılında tam rekabet ortamına geçilebilecek. O zamana kadar da büyük olasılıkla bir treni daha kaçırmış olacağız. Singapur, telekom tekelini korumak yerine ülkenin çıkarını korumayı seçtiği için bugün aşama yaparken biz tam tersini yaparak fırsatı kaçırıyoruz galiba.
Kendisini "uluslararası eğitim görmüş bir Amerikalı" olarak tanımlayan Abbott, birinci kuşak internet şirketlerinin serüvenlerini ve Nasdaq borsasındaki iniş çıkışları çok fazla önemsememek gerektiğini belirterek şöyle diyor:

"15 - 20 yıl sürecek ve iş hayatını tamamen dönüştürecek bir devrimin henüz 5. yılındayız. Bu devrimin en önemli özelliği, herkesin kararlara katılmasını sağlamasıdır."
Todd Abbott’un da belirttiği gibi, abartılmış umutlarla kurulan ve hisse senetleri kısa sürede muazzam prim yapan "yeni teknoloji" ve internet şirketlerinin birçoğunun şimdi ölüm - kalım savaşı vermesi, internetle yeni boyutlar kazanan teknoloji devriminin bitmekte olduğunu falan göstermiyor. Önümüzdeki yıllar, üretim ve pazarlama süreçlerinde, iş hayatında ve ekonomide yeni dönüşümlere ve yeni şoklara gebe. Bu gelişimin dışında kalan ülkeler ve toplumlar için ise gelecek hiç de parlak görünmüyor.

Abbott’a göre bu tür büyük teknolojik atılımların yaşandığı dönemler ve kriz yaşayan ülkeler yatırım yapmak için en elverişli ortamı oluşturuyor. "Bizim güneydoğu Asya’daki yatırımlarımız Asya krizi sonrasında büyük ölçüde arttı", diyen Abbott’u dinlerken kriz bağımlısı olan Türkiye giderek yatırıma daha elverişli bir ülke haline mi geliyor diye düşünmeden edemiyorum.

Geçen hafta açıklanan 2000 yılı enflasyon oranları ve Hazine’nin gerçekleştirdiği son bono ve tahvil ihalesi, 2000 yılının başındaki tabloyla 2001 yılının başındaki tablonun farkını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Hazine’nin borçlanma faiziyle toptan eşya fiyatları endeksindeki (TEFE) 12 aylık artışları gösteren grafikte de görüldüğü gibi, 2000 yılının 4 Ocak günü yapılan ihale Türkiye’de iyimserliğe geçişi simgeleyen bir dönüm noktası olmuş. Yuvarlatılmış rakamlarla 1999 yıl sonu enflasyonu % 63 iken Hazine faizi % 37 olarak gerçekleşmiş. Hazine faizinin enflasyonun çok altında gerçekleştiği 4 Ocak 2000 tarihli ihale, piyasaların IMF ile mutabık kalınarak 2000 yılı başında uygulamaya konan enflasyonu düşürme programına ve hükümete ne kadar inandığını ve güvendiğini belgeliyor.
Şimdi bir yıl sonra ne yazık ki hayli farklı bir noktadayız. 2000 yılında Hazine’ye en fazla inanan banka Fon’a alınarak batmaktan kurtarılmış, tüm sistem hala geçen yıl sonunda yaşanan mali sistem şokunun yaralarını sarma çabasında. 2000 yılı sonunda TEFE’deki 12 aylık artış hedeflenen % 20 yerine % 33 olmuş, buna karşılık 5 Ocak 2001’de yapılan ihalede Hazine faizi % 67 olarak belirlenmiş, yani Hazine faizi bir kez daha enflasyonun çok üzerine tırmanmış. Bu olgu hükümete duyulan güvenin hiç de 2000 yılı başında olduğu gibi olmadığını gösteriyor ve 2001 yılı hedeflerine uzun bir gölge düşürüyor.

Anadolu’da 6000 yıllık bir tarihi olduğu söylenen şarapla ve şarapçılıkla sanki yeniden tanışıyor Türkiye. Şarap üretimimiz dünya üretiminin ancak binde biri düzeyinde ama yeni üzüm türlerinin, yeni şarapların, yeni markaların hızla geliştiğini görüyoruz. Son yıllarda şarap üretiminde büyük aşama kaydeden Şili, Güney Afrika ve Bulgaristan gibi ülkelerden sonra Türkiye’de de Chardonnay ve Merlot gibi dünyada rağbet gören üzüm türlerine ve bu üzümlerden üretlen şarap türlerine bir yöneliş başladı. Buna ek olarak ithalatın da etkisiyle restoranlardaki şarap listeleri de çeşitlenmeye başladı ve Mayadrom’daki Memo’s gibi şarap butiklerimiz var artık. Şarap deyip geçmeyin, tarihle ve kültürle iç içe, muazzam bir dünyası var şarabın. Bu dünyanın kapısını aralamak isteyenlere Şeyda Ergenekon’un yazdığı Şarapla Tanışma adlı kitabı ve ayda bir Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanmakta olan Wine Club dergisini önerebilirim.

Cuma günkü Radikal gazetesinde Tahsin Yücel’le yapılmış ilginç bir söyleşi vardı. O günden beri aramama karşın henüz ele geçiremediğim Salaklık Üstüne Deneme adlı yeni kitabında salaklığı "her şeyi her şeyle açıklama" olarak tanımlamış olan Yücel konuyla ilgili olarak şöyle diyor söyleşide:
"Her şeyi her şeyle açıklıyorlar da bu gerçek bir açıklama olmuyor, ama birçokları bu kadar basit ve yanlış açıklamalarla yetiniyor."
Genel olarak ekonomiyle ve özel olarak son mali krizle ilgili kimi açıklamaları anımsayınca Tahsin Yücel bu saptamayı bu açıklamaları düşünerek mi yaptı acaba diye geçirdim içimden. Aslında bunun böyle olmadığını ve "salaklığın" ekonomiyle ve piyasalarla ilgili olarak yapılan beyanlarla sınırlı kalmadığını biliyorum tabii.