Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Dünya iş çevrelerinin önde gelen gazetesi The Financial Times, İstanbul'daki terör saldırıları sonrasında yaptığı ilginç değerlendirmenin son bölümünde şöyle diyor: "Bu gazete, teröre karşı 'savaş'tan söz etmenin yanıltıcı olduğunu daha önce de vurguladı. 'Teröre karşı savaş' ifadesi, fiziki güç üstünlüğüyle yenilebilecek bir düşmanla karşı karşıya bulunulduğu izlenimini doğurduğu ve bir noktada zaferin ilan edileceği beklentisini yarattığı için yanıltıcı. Terörizm siyasi bir silahtır, çaresizliğe kapılıp yolunu şaşırmış olanların sarıldığı bir araçtır. Terörizme karşı durmak için beton setler oluşturmak ve sofistike teknoloji kullanmak yetmez. Bu tür önlemlerle teröristlerin işini zorlaştırabilirsiniz ama onları savaş alanında yenilgiye uğratamazsınız. Asıl önemli olan, kalpleri ve beyinleri kazanmak için verilecek savaştır."
Bayram sabahında kimseyle polemiğe girmek istemiyorum ama böyle bir değerlendirme yaptığı için Financial Times'ı da "teröristleri haklı göstermeye çalışmak"la suçlayan çıkacak mı diye merak ediyorum doğrusu.

İnsani zaaflar
Aslında terörizmin ve ona karşı gösterilen tepkilerin hemen hepsinin, insan doğasının bin yılları aşıp gelen özellikleriyle, zaafiyetleriyle ilgisi var gibi geliyor bana. Örneğin 11 Eylül sonrasında "teröre karşı savaş" ilan eden Başkan Bush'un sadece silah ve şiddet kullanarak terörün kökünü kazıyacağına, Afganistan'a ve Irak'a karşı savaş açarak bu ülkeleri birer demokrasi cenneti haline getireceğine, ABD'nin karşı konulmaz gücüyle her istediğini elde edeceğine inanan ve bu nedenle bu politikayı destekleyenlerin şimdiki durumunu ele alalım.
Bugünkü tabloya bakıp "evet, biz yanılmışız" demek çok zor geliyor onlara. Irak'ın işgalinin terörün yaygınlaşmasına ortam hazırladığını kabul edemiyorlar bir türlü. Kendi yanılgılarını kabul etmedikleri gibi bu politikaların çıkmazını önceden görüp ABD'nin çizgisini eleştirenleri de aşağılamak istiyorlar. Böylece insanlığın binlerce yıldır bilinen zaaflarından bazılarını sergilemiş oluyorlar.
Terörizmin kendisi de bu insani zaaflardan kaynaklanan bir yöntem. Bir insanın bir intihar eylemcisi haline gelmesi herhalde basit bir olay değil. Bunun kitlesel boyut kazanması daha da karmaşık bir olay. Bunu bütün boyutlarıyla tartışmak böyle bir yazının haddi değil ama bugün gündemde olan terör türünün temeline inmek için bu noktalar üzerinde durmak gerekiyor. Bunun teröristi haklı göstermekle hiç ilgisi yok. Onun hangi ortamda, hangi zaafları kullanılarak bu yola girmeye koşullandırıldığını anlamakla ilgisi var.

Korku ve inanç
İnsani zaafları istismar ederek eleman devşiren terör, aynı zamanda bu zaafları kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyor. Korku ve dehşet yaratarak bir güç haline gelmek istiyor. Bunda başarı elde ettikçe de kendini güçlenmiş hissediyor ve daha cüretkâr eylemlere girişebiliyor.
Bu noktada bir başka insani zaaf, güç elde etme ve kullanma tutkusu devreye giriyor. Başka yolla erişemedikleri güce terör sayesinde erişenler için terör vazgeçilmez bir yaşam tarzı haline gelebiliyor. Ancak bunun yaygınlaşması, kitleselleşmesi için bu terör eylemlerinin, eyleme karışmayan daha geniş kitlenin onayını, takdirini kazanması şart. O zaman, güce erişmenin ötesinde, geniş bir kitlenin gözünde "kahraman" mertebesine yükselme şansını da elde edebiliyor terörist. Bu uğurda hayatını feda etmeyi daha kolay göze alabiliyor.
İşte bu nedenle de geniş kitle ile teröristin bağını kopartacak adımların atılması, yani teröriste moral destek veren geniş kitlenin kalbinin ve beyninin kazanılması, terörle mücadelede kalıcı başarının önkoşulu haline geliyor.

Terörden uzak, güzel bayramlar efendim.