Doğanın yarattığı bu birlikte yaşama formülü, acaba dengelerin gittikçe bozulmakta olduğu bir dünyada, ekonomik ve sosyal yaşam alanlarının sürdürülebilirliği için bir çıkış yolu olabilir mi? Bu arayış, kalkınma ve bölgesel güç olma yolunda Türkiye'nin önündeki engelleri bertaraf edebilir mi? Türkiye, 'co habitance' çağrısıyla iş dünyaları arasında, uygarlıklar arasında, dinler arasında diyalog ve hoşgörünün, kısacası 'birlikte yaşama' tezinin güçlü bir savunucusu olabilir mi? Forum İstanbul'un 2006 yılı toplantıları yarın İstanbul Swissotel'de başlıyor. Forum İstanbul Başkanı Yavuz Canevi, bu yılki toplantının ana temasını oluşturan 'co habitance', yani 'birlikte yaşama' kavramını açıklarken "Co habitance kısaca farklı değerlerin, kültürlerin, coğrafyaların birlikte yaşama zorunluluğunun bilincine varmak olarak tanımlanabilir" diyor ve Forum İstanbul'un bu yılki toplantısında cevabı aranacak soruları şöyle sıralıyor: Dünyamızın büyüyen dengesizliklerle karşı karşıya bulunduğu ve "sürdürülebilirlik" sorununun giderek daha fazla önem kazandığı bir ortamda tartışmaya değer sorular bunlar. İki gün sürecek olan toplantılara katılacak olan yerli ve yabancı konuşmacıların listesi de ilginç tartışmalara tanık olabileceğimizi düşündürüyor. Sosyal bilimcilerin yanı sıra siyaset, edebiyat, kültür dünyasından tanınmış isimler de var bu listede.Evet bütün bunlar iyi güzel de Türkiye bugünkü haliyle, 'birlikte yaşama' konusunun küresel boyutta tartışılmasına katkıda bulunabilecek bir ülke mi? Bu konuyu tartışma gündemine taşıyacak bir entelektüel birikime sahip olduğumuz kesin. Böyle bir toplantının Türkiye'de düzenlenmesi de bunu gösteriyor zaten. Ancak biz, 'birlikte yaşama' konusunun önemini vurgularken ve konuyu küresel boyutta tartışmaya açarken kendi ülkemizde bu sorunu çözmüş sayabilir miyiz kendimizi? Forum sırasında biri kalkıp da "siz uygarlıklar ve dinler arasında diyalogdan, 'birlikte yaşama'ya öncülük etmekten söz ediyorsunuz ama kendi ülkenizde bunu sağlayabiliyor musunuz?" diye sorsa ona ne cevap vereceğiz? Tema ilginç ama... Son dönemdeki gelişmeler bu kritik soruya olumlu bir cevap vermemizi iyice zorlaştırdı. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar geçecek sürede yaşanması olası gelişmelerin, bu işi daha da zorlaştıracağı ortada. Kökü Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna kadar giden bir hesaplaşmanın tarafları, Cumhurbaşkanlığı seçimi ana ekseninde, kozlarını paylaşmaya hazır bir hava içinde görünüyor. "Canım bu bizim yıllardır alışık olduğumuz bir gerilim" diyerek sorunun önemini küçümseme eğiliminde olanlar bulunabilir. Ancak bugün gelinen noktada koşullar farklı gibi görünüyor bana. Cumhuriyet rejiminin belirlediği statükoyu değiştirmek için yeterli güce sahip olduğunu düşünen Adalet ve Kalkınma Partisi de, bu statükoyu korumanın vazgeçilmez bir kırmızı çizgi oluşturduğunu düşünenler de baltalarını biliyor. Bu ortamda 'birlikte yaşama'yı düşünmek ise giderek zorlaşıyor. oulagay@milliyet.com.tr Türkiye sorunlu