Dünya Bankası ekonomisti Dailami, 2005 yılında 'gelişmekte olan' ülkelere akan özel sermayenin 490 milyar doları aşarak yeni bir rekora eriştiğini açıkladıktan sonra, bu güçlü sermaye akımının yöneldiği ülkelerde faiz oranlarının düşmesine ve ekonomik büyümenin hızlanmasına önemli katkı yaptığını vurguluyor ve şöyle diyordu: "Şimdi gelinen noktada bu ülkelere yönelik özel sermaye girişinin yön değiştirip sermaye çıkışına dönüşmesi halinde, bu ülkelerde ani faiz yükselişleri yaşanabilir ve büyüme olumsuz etkilenebilir. Bu bizi kaygılandırıyor." Dünya Bankası'nın 2006 yılı Global Development Finance (Küresel Kalkınma Finansmanı) raporu mayıs ayının son günlerinde açıklandı. Raporu kaleme alan Mansur Dailami, bir bütün olarak 'gelişmekte olan' ülkelere ve özellikle de Türkiye gibi 'Yükselen Pazar'(YP) ülkelerine özel sermaye akışındaki patlamanın 2005 yılında artarak sürdüğünü gösteren çarpıcı rakamları açıklarken, bir de uyarı yapma gereğini duyuyordu. Aslında Dailami bu açıklamayı, sözünü ettiği kaygı verici olasılığın gerçekleşmeye başladığı ortamda yapıyordu. Özellikle 2003 yılı başından itibaren Türkiye gibi YP ülkelerine büyük miktarlarda dış kaynak girişi sağlayan küresel likidite bolluğunun sonuna gelindiği izlenimi, mayıs ayının ikinci yarısında, bu ülkelerden sermaye çıkışını gündeme getirmişti.YP ülkelerinin hisse senetlerine yönelik sermaye hareketleri bu yön değişiminin en iyi göstergelerinden biri. Küresel sermaye piyasalarından YP ülkelerinin hisse senedi piyasalarına yönelen paranın toplamı 2005 yılının bütününde 60 milyar dolar dolayındayken, 2006 başından mayıs ayı ortasına kadar geçen dönemde YP hisselerine yönelen para 33 milyar dolara dayanmıştı. Ancak mayıs ayının son haftasından itibaren para akışının yönü değişti ve YP hisselerinden kaçış başladı. Haziran sonuna kadar geçen 5 haftada YP hisselerinden kaçan paranın 15.5 milyar dolar olduğu hesaplanıyor.Hisse senedine yönelik portföy yatırımları, son 4 yıl içinde YP ülkelerine hücum eden paranın yalnızca bir bölümü. Şimdi küresel likidite bolluğunun sona ermesiyle birlikte YP ülkelerinin bono ve tahvillerine yönelen paranın da yön değiştirmesi ve açılan kredinin daralması da kaçınılmaz. Kaçışın boyutları Küresel likidite bolluğunun sona ermesiyle birlikte riskten kaçma eğilimine giren ve YP ülkelerinden kaçmaya başlayan paranın öncülüğünü, finans piyasalarındaki ağırlığı giderek artan "hedge fund"ların ve perakende yatırımcıların yaptığı, emeklilik fonlarının ve kurumsal yatırımcıların ise henüz ağırlıklı olarak devreye girmediği belirtiliyor. Onların da benzer bir davranışı benimsemesi halinde bizim gibi ülkelerin yeni satış dalgalarıyla karşılaşması mümkün görünüyor. Bu noktadan sonra, küresel likidite daralmasının bir bütün olarak YP ülkelerini ve farklı özelliklerine göre her YP ülkesini nasıl etkileyeceği önem kazanacak ve dalganın etkisi buna göre farklılaşacak. Türkiye'nin durumunun bu bağlamda nasıl göründüğünü yarınki yazımda ele alacağım. oulagay@milliyet.com.tr Yeni dalga gelir mi?