Bizim Carlo Cottarelli'nin (kim olduğunu mahalledeki mini marketin sahibi Osman bile bildiği için artık yazmıyorum) başarısı muazzam. İbrahim Tatlıses ve Hülya Avşar gibi hemen her Allah'ın günü "manşetlik" bir cevher yumurtlayan ya da olay yaratan süper starları bir kenara bırakırsak son haftaların en çok sözü edilen kişileri arasında bizim Carlo da yer aldı.
Önce Ankara Ticaret Odası Başkanı'nın bizim Carlo'ya yaptığı dolarlı gösteriyi izledik. Ardından Türk - İş Başkanı "dört Cottarelli daha gelsin", diye celallendi. Bizim Carlo'ya öldürücü darbeyi ise titrek ve dokunaklı sesiyle yüreklerimizi parçalayan şair Başbakanımız vurdu, "IMF bizim işimize karışamaz, devletimiz ne yapacağına kendi karar verir" demeye getirdi. Carlo'ya vuran kendini rahatlatıyordu sanki.
Bu çıkışları hak etmek için ne yapmıştı bizim Carlo? Ekonomideki aşırı ısınma tehlikesine dikkat çekmiş, 2001 yılı bütçesinin enflasyonla mücadele programıyla uyumlu olmasını istemiş ve Antalya'da yapılan "Ekonomi Zirvesi"nde "Bu program bizim değil, sizin" demek gafletinde bulunmuştu.
Görüyor musunuz İtalyan conisinin yediği naneyi: bir yandan ücret artışları, bütçe harcamaları ve devlet gelirleri konusunda hükümete akıl öğretiyor, sonra da topu pat diye hükümetin kucağına atıp "Bu sizin programınız", diyor. Bizim devletimizin, bizim hükümetimizin kendi halkını ezecek hiçbir şey yapmayacağını hala anlamamış gafil, bir de utanmadan "Bu sizin programınız, biz sadece tavsiye veririz" diyor. Sanki karşısında 25 yıldır halkı başarıyla avutan siyasetçilerimiz yokmuş gibi konuşuyor şu bizim Carlo ve tabii cevabını alıyor.
Önümde 16 Eylül 1992 tarihli Tercüman gazetesinin kupürü var, Taylan Sorgun'un o dönemde Başbakan olan Süleyman Demirel ile yaptığı söyleşinin manşeti şöyle: "Halka acı ilaç içirtmeyiz". İşte bu anlayıştaki siyasetçiler sayesinde "enflasyon sefilleri" filmi Türkiye'de 25 yıldır vizyonda ve halk devamlı olarak "acılı" kuruyemiş yiyerek bu filmi izliyor. Geçen yıl bu kısır döngüyü kıracak bazı adımlar atan mevcut hükümetin de tam işin zor kısmına gelinince bacakları ve sesi titremeye başladı.
Biz bu filmi çok gördük, onun için sonunu da biliyoruz. Zoru gören hükümet suçlu arayışına girer ve ipin ucunu kaçırır, hükümete cömertçe kredi açmış bulunan iç ve dış piyasalar "gene olmadı" diyerek desteği çekmeye başlarlar, faizler yükselir ve başladığımız noktaya geri döneriz, hatta belki daha da gerisine düşeriz.
Ah Carlo ah, görüyor musun bize ettiklerini?
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr