Gündemleri birbirinden tamamen farklı kaç Türkiye var, doğrusu bilmiyorum ama bu Türkiye'lerden özellikle iki tanesi dikkatimi çekiyor son haftalarda.
Bunlardan biri geçmişiyle hesaplaşan, dünyaya sırtını dönmüş, içe dönük bir gündemle boğuşan ya da avunan Türkiye. 12 Eylül askeri müdahalesi ("ihtilal" dendiğinde içim bir tuhaf oluyor) sırasında kim kimi kim vurduya getirmek istemiş. Türkeş'i kaçırmak için hangi planlar yapılmış, kim kime ihanet etmiş; 28 Şubat öncesinde Erbakan ne yapmak istemiş de Çiller bırakmamış; Demirel, Çiller hakkında ne demiş vs. Medyanın katkısıyla günlerdir bunları tartışıyor, bunlarla yatıp kalkıyoruz.
Gazetelerin ancak ekonomi sayfalarında yer bulabilen diğer Türkiye ise geçmişin dedikodularıyla hiç ilgili değil; gözünü geleceğe dikmiş, dünyayla uyumlu bir gündem izlemeye çalışan bir Türkiye bu. En fazla birkaç yüz kişinin katıldığı toplantılarda "yeni ekonomi", "teknoloji devrimi", "bilişim" ve "yönetişim" gibi konulara eğiliyor bu Türkiye, 21. yüzyılda dünyanın gerisinde kalmamak için neler yapılması gerektiğini tartışıyor.
Bu gündemde yer bulan, TÜSİAD'ın OECD, Dünya Bankası ve AB Komisyonu ile birlikte düzenlediği "Avrupa Birliği Yolunda Türkiye'de İyi Yönetişim" konulu konferansın düzenlemesinde başrolü oynayan TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi Korkmaz İlkorur, İngilizce'deki "good governance" deyimi karşılamak için kullanılan "iyi yönetişim" sözcüğüne henüz ısınamayanlardan, "iyi yönetim tarzı" deyimini tercih ediyor. TÜSİAD Başkanı Erkut Yucaoğlu ise "yönetişim"i şöyle tanımlıyor: "Bir ülkede kaynaklar üzerinde kontrolü elinde bulunduranların bu kaynakları ekonomik ve toplumsal gelişme için nasıl kullandığını belirleyen gelenekler ve kurumsal yapı." Devletin yurttaşlar karşısındaki görevlerini ve tavrını; şirketlerin müşterileri, ortakları, çalışanları karşısındaki davranış biçimlerini belli ilkelere bağlayan bir davranış kodu da diyebiliriz belki buna.
OECD Genel Sekreter Yardımcısı Sally Shelton - Colby de, devlette "iyi yönetişim"i anlatırken "hükümetlerin iktidar gücünün sınırlarını çizen ve bu gücü toplum yararına kullanmalarını sağlayan kurallar ve uygulamalar manzumesi" tanımını getirdi. Bayan Shelton - Colby'ye göre, devletin öncülük ettiği ve fiilen rol aldığı bir ekonomik düzenin yerini piyasaların belirleyici olduğu bir ekonomik düzene bıraktığı günümüzün dünyasında devletin düzenleyici işlevi önem kazanıyor ve bunun da ötesinde piyasaların iyi işlemesini destekleyen bir rol oynaması gerekiyordu.
21. yüzyılın başında şeffaflık, liyakat, bilgi ve hukukun üstünlüğü gibi değerler öne çıkıyor dünyada, keyfilikten arındırılmış bir devlet yönetimi şart oluyor. Ya bu gelişmelere uyum sağlayıp dünyada söz sahibi olacağız, Avrupa Birliği'ne katılacağız ya da geçmişimizle hesaplaşarak vakit yitirmeye devam edeceğiz.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr