Yazarlar Oyunun kuralları

Oyunun kuralları

31.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Oyunun kuralları

Oyunun kuralları


       Bir zamanlar Ayvalık'ın Sarımsak kumsalından Ege'nin her daim serin ve berrak sularına girmek, bir faninin yaşayabileceği en büyük hazlardan biriydi. Bütün kirlenmeye rağmen belki hala öyle. Ama sahil boyunca uzanan altalta üstüste, eciş büçüş, üflesen yıkılacak türden, kimi denizin içine kadar giren çirkinlik abidesi yapılara bakıldığında, insanın içini hüzün kaplıyor.
       1960'ların başlarında Sarımsak'ın yolu bile yoktu. "Gizli cennet" gibi bir yerdi. Tabii öyle kalması mümkün değildi, ama planlı bir şekilde imar edilebilseydi, yöre cennetsi vasıflarını pekala koruyabilirdi. Ne yazık ki öyle olmadı, çünkü açgözlü müteahhitler önce Sarımsak'ı Ayvalık belediyesinden ayırdılar; sonra açgözlü belediyecileri rüşvete boğup yöreyi perişan ettiler. Öylesine ki, gün geldi sokaklar yer yer foseptik suları altında kaldı; mülkler para etmez oldu. Şimdilerde, nihayet yapılmakta olan kanalizasyon şebekesi, bu durumu belki bir nebze değiştirecek. Belki Allah koruyacak, Sarımsak'ın üzerinde durduğu fay aktif hale gelmeyecek, bir facia yaşanmayacak...
       Sarımsak'ın başına gelenler, Türkiye'nin cennetsi sahil yörelerinin birçoğunun başına gelenlerin, tabii, yalnızca bir örneği. Plansız, kuralsız, rasgele yerleşimin ülkeye verdiği zararlardan geri dönmenin maalesef imkanı yok.
       Sarmısak'ın hazin durumu bana, ülkemizde yalnızca yerleşimde değil her alanda kuralsızlık ve keyfiliğin hüküm sürdüğünü; hiç bir "oyun"un kurallarına göre oynanmadığını bir kez daha hatırlattı. Bu durum sözde piyasa ekonomimiz kadar, sözde parlamenter demokrasimiz için de geçerli.
       Başbakan "Hükümet ve Cumhurbaşkanı'nın anayasadan kaynaklanan yetkilerini nasıl yorumlayacakları ve kullanacakları konusunda belirsizlikler ve çelişkiler"in ortaya çıktığını; anayasa ve yasalar değiştirilerek Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin "tırpanlanması"nın gerekebileceğini söyledi. Başbakan Yardımcısı (Yılmaz) da bu konuda hazırlıklar olduğunu teyid etti.
       Kimileri Başbakan'ın bu hazırlığı, istediği gibi davranmayan Cumhurbaşkanı'nı "cezalandırmak" için gündeme getirdiği yorumunu yapıyorlarsa da, Başbakan'ın bir noktada haklı olduğunu kabul etmek lazım. O da şu: 12 Eylül Anayasası ile Cumhurbaşkanı'na tanınan yetkiler, parlamenter sistemle bağdaşmıyor. (Sayın Sezer'in, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin kısılmasını savunurken dayandığı mantık da, zaten bu.) Parlamenter sistemde devlet başkanı tarafsız, sorumsuz ve yetkisizdir. O takdirde iki kez, 5 değil 7 yıllığına seçilse rejim açısından bir sakınca yoktur.
       Ancak parlamenter sistemin "olmazsa olmaz" bir şartı da hükümetin yegane yürütme organı olmasıdır. Bunun için, eğer oyun gerçekten kurallarına göre oynanacaksa, anayasa ve yasalar değiştirilip başbakana gerekli gördüğünde parlamentoyu feshetme yetkisinin tanınması yanısıra MGK'nın yalnızca güvenlik ve askerlikle ilgili konularda görüş bildiren bir danışma organı niteliğini kazanması gerekecektir.
       Kısacası, eğer Sayın Başbakan "belirsizlik ve çelişkiler"den yakınırken samimi ise ve tutarlı olmak gibi bir kaygısı varsa, yapacağı şey parlamenter sistemi bütün kural ve kurumlarıyla tesis için derhal harekete geçmek.



Yazara E-Posta: salpay@superonline.com