Ünlü olmanın getirdiği avantajlar ve dezavantajlar vardır insan hayatında.
Bu sosyal hayatta da böyledir, devletten alınan hizmette de aynı kapıya çıkar. Mesela, Halit Ergenç’e saldıran trafik magandaları, normal bir vatandaşa saldıran magandalara oranla daha hızlı yakalanır.
Emniyet güçleri ayrım yaptığı için yaşanmıyor ama bu durum, ünlü birinin başına gelen medyayı meşgul etmeye başladığında, konu uzamasın diye daha hızlı davranıyor sistem.
Son iki gündür genç bir oyuncu Tuvana Türkay ile Fenerbahçeli futbolcu Alper Potuk’un yol açtıklarını konuşuyoruz.
Birlikte tatile gideceklermiş, Alper Potuk uçağa geç kalmış, olabilir, ünlü ya da ünsüz herkesin başına gelebilir bu. Ancak sonrası tam bir garabet...
Alper Potuk, uçağın kalkışına dört dakika kala, “Geç kalıyorum, uçaktan in, uçuş rötara girsin, ben de yetişeyim” demiş telefonla Tuvana Türkay’a. Türkay da inmiş uçaktan, haliyle Dalaman seferi rötar yapmış.
Her neyse uçak rötar yapmış ama Alper Potuk’u uçuşa almamış THY görevlileri, Tuvana Türkay da sosyal medyadan “Rezilsiniz” diye giydirmiş şirkete...
- 101 yıl önce, 1918’de, Sarıkamış’ta esir alınan Osmanlı askerleri Sibirya’daki kamplarda yaşam mücadelesi veriyordu. Ruslar, arife iftarını ve bayram sabahını Müslüman Tatarların evinde geçirmeleri için 24 saat izin vermişti Osmanlı askerlerine.
- 100 yıl önce, arife gününe denk gelen 27 Haziran 1919’da, Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Bey, Kuvayı Milliye hareketi için yaptığı çalışmaları tamamlamış, bayram namazını kıldırmak, bayram vaazında halka moral vermek için şehrine geri dönüyordu. O bayramın ikinci günü Aydın halkı isyan etti, şehri Yunanlılardan geri aldı ama sadece 6 gün sürdü özgürlük.
- 100 yıl önce, İstanbul, tarihinde ilk kez düşman kuvvetlerinin işgali altında karşılıyordu Ramazan Bayramı’nı. İstanbul Gazeteleri, “Bayram ama acı bayram” diye yazıyordu o günlerde.
- 100 yıl önce, arife gününden, tam 2 hafta önce Amasya’da, Beyazıt Camii’ne geldi Mustafa Kemal Atatürk.
Vaiz Abdurrahman Kamil Efendi, bir gece önce tanıştığı etkilendiği, Çanakkale Kahramanı genç subayın ricasını kırmadı, Cuma vaazında “Kurtuluşumuz ancak halkın elindedir” dedi. 4 gün sonra Menemen’de kıyım yaptı Yunan Ordusu. Ertesi gün Kuvayı Milliye derneklerini yasakladı, toplanan güçlerin
Tüm gazete ve internet sitelerinde aynı başlıkla haber oldu Begüm Özbek: ‘90’ların ünlü modellerindendi şimdi bir otelde müdürlük yapıyor.’
Hani eski mankenler, podyum kariyeleri bitince ‘güzel kadın’ kontenjanından şarkıcı ya da dizi oyuncusu oluyorlar ya, başlığa bakan öyle sanacak. Özbek, 90’lı yıllarda ünlü bir mankendi doğru ama eksik...
Annesi kendisini sokak hayvanlarına adamış isimlerden biri olan Süsen Erkuş’tur.
O zamanlar podyum dünyasını takip etmeyen bir sürü insan da, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in oğlunun nişanlısı olarak duydu Begüm Özbek adını.
Her neyse, ABD’ye gitti, orada turizm okudu. Zor bir öğrencilik dönemi geçirdi, okul kütüphanesi dahil çeşitli işlerde çalışarak tamamladı eğitimini. Okulu bitince Türkiye’ye dönmedi, yine ABD’de bir sürü otelde çalıştı. Yani eğitimini aldığı mesleği yapıyor Özbek, bugün Türkiye’deki işi de, kat hizmetleri müdürlüğü.
Fotoğrafını çeken gazetecilere “Benim haber değerim var mı?” diye sormuş ya Özbek, ben cevap vereyim: “Evet var.”
Kariyerini güzellik üzerine kuranların çok olduğu bir ülkede, aldığı eğitime göre iş yapan bir kadın o, sayısı az yani...
Bu gördüğünüz cam zemin var ya, üzerinde yürümek büyük cesaret istiyor.
Pazar günü iki kere denedim. İlkinde korktum biraz ama ikincisinde çok daha rahattım.
Artık nasıl şartlandıysam, ilkinde camdan çok, çelik profillerin üzerine basmaya çalışırken buldum kendimi.
İkincisinde daha cesurdum, cam zeminlere de bastım rahatlıkla.
“Bu uçurum üzerindeki cam zemin nerede?” derseniz, yıl sonuna doğru açılacak eski adıyla Yassıada, yeni adıyla Özgürlük ve Demokrasi Adası’nda.
Adanın yaşayabilmesi, 1978 ve 1995’te olduğu gibi kaderine terk edilmemesi için yapılmış yerlerden birisi burası.
İçindeki iki müze, özellikle de 27 Mayıs yargılamalarının yapıldığı ‘Spor Salonu’ kısmında her ziyaretçi kendisini sanıklardan biri olarak hissedecek.
27 Mayıs askeri darbesinde İsmet İnönü’nün rolü var mı yok mu diye çok tartışıldı.
Darbeden hemen sonra biraz tartışılan ama sonra unutulan konuysa, Demokrat Parti’nin Cumhurbaşkanı seçtiği Celal Bayar’ın darbedeki rolü.
Bayar askeri darbeyi desteklemedi ama darbeye giden yolun taşlarını döşeyen isimlerden biri oldu mu diye çok konuşuldu sonra unutuldu.
Mesela Başbakan Menderes’i Kıbrıs müzakerelerine götürürken Londra yakınlarında düşen Sev uçağının hikâyesini herkes bilir.
Çok bilinmeyense, kazadan sonra Adnan Menderes’in Ankara’ya dönüşünde onu karşılayanlar arasında İsmet İnönü’nün de olduğudur.
Ankara Garı’ndaki sohbet ülkenin gergin havasına iyi gelir diye düşünen, Demokrat Parti’nin ileri gelen isimlerinden Mükerrem Sarol ve Samet Ağaoğlu, Başbakan Menderes’e, “Bugünkü ortamdan faydalanarak yumuşama için bir adım atmak ister misiniz?” diye sorarlar.
Menderes bu öneriye dair olumlu yaklaşırken, Demokrat Parti Grup Başkanvekili Atıf Benderlioğlu gelir şu cümleleri kurar:
“Cumhurbaşkanı Hazretleri tarafından geliyorum. Bugün Ankara Garı’nda İsmet Paşa ile olan münasebetten son derece müteessirler. Onun ve grubun temayülünü size aksettirmek isterim. Halk Partisi ile bir yumuşamaya ve
Türk siyaset tarihine, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra yapılan yargılamalarla geçen Yassıada, terk edilişinden 24 yıl sonra yeniden doğdu. Demokrasi ve Özgürlükler Adası Yassıada için geri sayım başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün adada incelemelerde bulunacak. Erdoğan, bugün saat 16.00’da adaya gelecek ve çalışmaları yerinde inceleyecek.
500 kişilik kongre salonu, 7768 metrekare müze ve fuaye alanı olan Kongre Merkezi, toplam 123 oda ve bungalovdan oluşan 320 yatak kapasitesi, seyir terasları, demokrasi feneri, demokrasi parkı, iki ayrı kafesi, seyir terasları, yatay asansörleri ve geçmiş dönemden kalma, İngiliz Büyükelçisi’nin kendilerine yaptırdığı şato tipi ev ve 1950’lerden kalma yapılarıyla artık açılışa hazırlanıyor.
600 KİŞİLİK CAMİ, 125 ODALI OTEL, MÜZE, KONFERANS VE SPOR SALONU VAR
ACI HATIRALAR...
- İdam edilenlerden Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun yattığı oda değiştirilmiş, deniz gören bir odaya alınmıştı. Bu sevincini mektupla ailesine bildirmesinden sonra, Zorlu’nun odasının camları boyandı, denizi görmesi engellendi.
- Kırşehir’in il olmaktan ilçe durumuna getirilmesi de, Celal Bayar’a Afgan Kralı’nın hediye ettiği tazının Tarım Bakanı aracılığıyla olduğundan
Turabi diye bir karakter var, son yıllarda hayatımızda...
ABD’de ‘Survivor’ benzeri bir yarışmada birinci olup, 750 bin dolar ödül kazanmış.
Dün her yerde konuşuldu bu mesele ama bir ayağı eksik kaldı. Yarışmalarda iyi olabilir, kondisyon ve fiziği, diğer adayların önünde oldu çoğu zaman, halen de öyledir tahminen.
Ancak onun sorunu, oyunlardaki performansı
olmadı asla.
Onu tartışılır hale getiren, ekrandan uzak tutulmasına neden olan şey, kontrol edemediği hırsı ve o hırsın davranışlarına yansıyan hali...
İnsan dediğimiz canlı sosyal bir varlık ya, yarışmalarda sosyal olma konusunda sıkıntı yaşıyor Turabi...
Başlık, haberin de yazının da kaderini belirler çoğu zaman.
Dikkat edin, gazete ve internette, ilk okuduğunuz haber ya da yazı, başlığı en fazla ilginizi çekendir. Magazin dünyasında uzun yıllar geçiren ünlüler de aslında birer başlık atma uzmanı oldular. Öyle cümleler kuruyorlar ki, alıp başlığa koyuyor ve gereken etkiyi sağlıyorsunuz.
Hülya Avşar’ın “Arabamın içinde anıra anıra ağladım” sözü mesela.
O ‘anıra anıra’ vurgusu olmasa, cümle hafızamızda bu kadar büyük yer tutamazdı.
Başlığı hazır son haber örneği, Banu Alkan’ın “Yalıma mazot alamadığım günler oldu” cümlesi...
Sonra saçını boyatmak için artık Paris’e gidemediğini de söyledi. Yine zenginlik ve yokluk aynı cümlede, tesadüf olabilir mi sizce?
Çelişkisi içinde, hatta söyleyenin zekasıyla dalga geçmeye müsait gibi gözüken cümleler bunlar.