Ucuz meyve, sebze, almak isteyenlerin oluşturduğu sırayı konuşuyoruz bir haftadır.
Ayıp değil ki dar gelirli olmak ya da daha ucuza alışveriş yapmaya çalışmak.
Asıl utanılması gereken sıra, sayfada fotoğrafını gördüğünüz sıra.
15 Temmuz gecesi, bir grup insan bankamatik sırasında beklerken, aynı anlarda, bir başka grup insan, FETÖ darbesine engel olabilmek için tankların önüne yatıyordu.
İlla sıralardan konuşacaksak, ayıplı ve bencil olan sırayı konuşalım, dar gelirlilerin tasarruf çabasını değil...
İLLA TADINI KAÇIRACAKSINIZ...
Marketlerde naylon poşetler için getirilen 25 kuruş şartını hemen suistimal etmeyi başardık işte.
Paket servis yapan bazı restoranlar hemen naylon poşet fiyatı eklemeye başladılar fiyatlarına.
Bade İşcil, ‘Ezel’ dizisiyle ünlendi.
Oyun gücü ve fiziğiyle öyle bir dikkat çekti ki, her gün attığı adım sayısı üzerine bile haberler yapıldı.
Sonra peri masalının evlilik kısmı geldi, bir iş insanıyla evlendi.
Evlendikten sonra gazetecilerle ilk karşılaşmasında “Bana artık Bade Süalp diyeceksiniz” sözlerine şaşırmıştım çok. Durduk yere emir kipi kullanmanın ne gereği var diye düşünmüş, evlendiği kişinin maddi gücüne dayanan bir şımarıklık olarak yorumlamıştım bu cümleyi.
Son günlerde İşcil, yeniden gündemde.
Bir röportajında kurduğu “Fakire tipim müsait değil” diye başlığa çıkan sözü düzeltmeye çalışıyor.
Başlıktaki cümle elbette fakir rolü içeren karakterlerle ilgili kurulmuş bir cümle ama doğru değil.
Fotoğrafta gördüğünüz Shenzen Nongke Orkidesi.
2005 yılından beri dünyanın en pahalı çiçeği unvanını taşıyor.
Doğada bulunmuş bir çiçek değil, adını aldığı üniversite tarafından tam sekiz yılda üretilmiş bu orkide.
En büyük özelliği 4-5 yılda bir çiçek açması.
2005 yılında açılan çiçekler bir mezatta tam 800 sterline yani yaklaşık 5 bin 500 TL’ye satıldı.
Bu çiçek size gelsin ister miydiniz?
Hemen “Evet” demeyin, o çiçeği yollayabilecek maddi durumu olan bir adam, tahminen asistanına “Orjinal bir çiçek bul” diyecek, sonra asistanın bulduğu ve fotoğrafını bile görmediği çiçeğin kredi kartıyla alınması için onay verecek.
AK Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki nasıl geçmişi eleştirdiğinde eski Başkan Melih Gökçek alınıyor ya, benzeri bir durum İzmir’de yaşanıyor.
Cuma günü CHP İzmir adayı Tunç Soyer’i radyo programında konuk ettim.
Mevcut Başkan Aziz Kocaoğlu alınmasın, kırılmasın diye son derece özenli bir dil kullanıyor
Tunç Soyer.
“İzmir 150 yıldır ihmal edilen bir şehir” diye anlatmayı tercih ediyor sorunları.
Bir ara, “kelimeleri çok özenle seçiyorsunuz” dedim, “yok eksikleri söylerim, öyle bir çekincem yok” dedi ama canlı yayın aracında yüzünden okuduğum ifade Aziz Kocaoğlu döneminde eksik kalanları fazla dillendirmeden kendi programını ve vaatlerini anlatmayı tercih edeceği.
Baltık ülkelerinin siyasetçileri gibi Tunç Soyer, son derece de zarif biri ama bir başkan adayının eksiklikleri istediği gibi söyleyememesi de çok zor olmalı...
Bir televizyon dizisinin tanıtımdan aldım bu gördüğünüz kareyi... Dizinin ya da kanalın adının önemi yok, zira birçok dizide kullanılıyor şehit cenazesi teması...Akılda kalmak, seyirciye duygu yüklemek adına doğru bir yöntem olabilir de, acaba bir sorun yok mu? Eski dönemlerde, haber bültenlerinde, daha fazla reyting almak adına gerçek şehitlerin cenaze haberlerini kullananlar oldu.
“Yaşasaydı 3 ay sonra evlenecekti” ya da benzeri, insanları ağlatmak için yazılmış duygusal metinleri olurdu o haberlerin, ağıt ve feryatlardan ses açılır altına dokunaklı bir müzik döşenirdi. RTÜK, çok doğru ve yerinde bir müdahalede bulundu reyting için istismar edilen gerçek şehit haberlerine...
Gerçek şehitlerin reyting aracı olmasını engellediğimiz bir yerde dizilerin, senaryo gereği şehitlerine ağlanacak sahneler çekiliyor üst üste.
Bize ayıp olmaması önemli değil, ‘Gerçek şehitlere acaba ayıp mı ediyoruz?’ diye durup düşünmemiz lazım artık.
EDEPSİZLİĞİN İŞ YAPTIĞI ÜLKE...
Çiğ Köfteci Ali Usta’ymış adı, çiğ köftesi güzeldir belki ama kibarlıktan zerre nasibini almamış belli ki... Son günlerde ünlü, çünkü gitar çalan bir çocuğu tokatladı, müşterilerine kaba davrandı ve babasının yanındaki
Şarkı sözlerinde günah, suç, avına çıkmak gibi saçma bir tartışmanın içindeyiz günlerdir.
Cem Karaca’nın ‘Namus Belası’ parçasında “Yüz bin kere tövbe eder, yine şarap içeriz” dizesini, sansürledi birileri...
O şarkıda bir yere takılacak olsam, “Namus belasına gardaş, kıydığımız can bizim” dizesi olurdu tercihim ama şarkı bu sonuçta.
Çoğu kişi bilmez, Cem Karaca ve Apaşlar’ın 1967’de yaptığı bir eser vardır, ‘Dedi ki-Yok Yok’, müthiştir.
1860 yılında ölen halk ozanı Erzurumlu Emrah’ın şiiridir o şarkının sözleri:
“Dedim on beş nedir, dedi yaşımdır. Dedim daha var mı, söyledi yoh yoh.
...
- Ocak 2018’de ihraç ettiği kabaktan yüzde 14 daha azını ihraç etmiş Ocak 2019’da Türkiye. Patlıcan ihracatında azalma oranı yüzde 23.Patateste yüzde 49. Biber de yüzde 22, salatalık ve kornişonda yüzde 21. Yani marketteki fiyatları ürünler ihracata gitti diye açıklayamıyoruz.
- Her yıl 50 milyon ton civarında meyve-sebze üretiyor Türkiye. Ürettiğinin yüzde 30 ile yüzde 40 arasındaki bir bölümünü üretim, dağıtım, tüketim zincirinde kaybediyor. Bu sene de kaybedilen ürün diğer senelerden fazla değil. (ihraç ettiğimizin 4 katı kadar ürünü kaybetmek de büyük sorun.)
- Market raflarındaki fiyatları kontrol ettiğimiz kadar üreticiye satılan gübrenin, tohumun da fiyatını kontrol etmek gerekiyor. O fiyatları makul seviyeye çekmeden market raflarının düzelmesinin imkanı yok.
- Market-lerin pahalı ürünleri satmama kararı hatalı bir karar. Çiftçinin malı elinde kalırsa gelecek sene ya hiç ekim yapmaz ya da yerine başka ürün eker ki, o zaman fiyatlar daha da yükselir.
- Çare planlı ekime geçilmesi ve ve ekilmeyen arazilerin hızla tarım sektörüne kazandırılması diyor tüm uzmanlar ama bugün başlasak yarın sonuç verecek önlemler peşinde koşuyoruz şu an. Oysa ihtiyaç daha uzun soluklu önlemler
Bir internet sitesine bakıyordum çarşamba günü.
Manşette Arda Turan-Berkay kavgasına dair ilk duruşmada yaşananların haberi vardı.
Üç haber sonra da, Asena’nın birlikte olduğu genç iş insanının ailesinin, evli olduğu dönemde adı ihanet iddialarına karıştığı için Asena’yı gelin olarak istemediği yazılmıştı.
Kaderin cilvesine bakın...
Birinci haberin öznesi olan Berkay, üçüncü haberin de gizli öznesi olan kişi aynı zamanda.
Birincisinde, eşine söylendiği iddia edilen “Evli olmasan seni kaçırmazdım” sözünü namus meselesi yapan adam, üçüncü haberde evli olduğunu bildiği bir kadınla beraber oldu.
Kaderin cilvesi dediğim durum bu.