Yeşim Salkım ve Gülben Ergen kavgası yıllardır sürüyor.
Birbirleri hakkında kurdukları cümleler o kadar ağır ki, her seferinde mahkemelik olsalar, birbirlerine ha bire tazminat öder dururlar...
Peki neden bitmiyor bu kavga diye hiç düşündünüz mü?
Kavga bitmiyor çünkü kimse kaybetmiyor. Salkım’ın amacı Ergen’e dair düşüncelerini mümkün olduğunca fazla insana ulaştırmak.
Kavganın başlangıcı ne kadar eski olursa olsun, Salkım durmuyor, iz sürüyor ve Ergen’in hayatındaki insanlara kadar ulaşıyor düşüncelerini anlatmak için.
Muhabir sorularına Salkım’ın anlattıkları üzerinden değil; “Ivır-zıvır” gibi genellemeler yaparak cevap veriyor Ergen.
Ancak yargı aşamasında paradan ziyade hapis cezasına oynuyor. O yüzden de mahkemeye örgütlü suç iddiasıyla şikayette bulundu.
Peki bu kavgada kim
Eskiden, “Çocuktan al haberi” derdik, şimdi “Çocuktan al parayı” devrine girdik. Fotoğrafta gördüğünüz sekiz yaşındaki çocuk, 22 milyon dolar para kazanıyor her sene YouTube üzerinden... Çektiği oyuncak deneyimi videoları, bugüne kadar 26 milyar kez izlendi, kanalının 17 milyon abonesi var. “Bir çocuğa bakarak genelleme yapılır mı?” diyenler çıkabilir.
YouTube’dan senede 16.5 milyon dolar kazanan ve en fazla gelir elde edenler listesinde dördüncü sırada bulunan Daniel da çocuk ve bir oyun hesabı üzerinden elde etti bu geliri... Sonuç mu? Miniklerin oyuncak sevdalarını bile gelir kapısına dönüştüren bir hale geldi dünya. İyi değil aslında bu gidişat...
Kazakistan’ı bölen vekil
Astana Gençlik Meclisi vekili Dinagül Tasova, yanda fotoğrafını gördüğünüz hanımefendi. Aynı zamanda bir model olan vekilin podyumda taşıdığı bu kıyafet, tartışma yarattı ülkede...
“Bir vekil böyle giyinmez” diye karşı çıkanlar da oldu, “Bu onun mesleği” diye destek verenler de... Tartışma o kadar büyüdü ki, tasarımcı, “Bu elbisenin özelliği göğüs yerinin şeffaf olması ve o yüzden iç çamaşırı olmadan giyilmesi gerekir” diye açıklama yapmak zorunda kaldı.
Herkesin taşıdığı kıyafeti tartıştığı Tasova, bir açıklamada
Arjantin’den geldi bu kareler.
İki resim arasındaki fark çok açık ve net.
Suudi Veliaht Prens ilk karede, yakalayan ve peşini bırakmayanın geçişinde öfkeli.
İkinci karede, dolar sayesinde ne yaparsa yapsın ses etmeyen kişi geçtiği için mutlu.
Bu fark en çok Trump’ı utandırmalı aslında ama adam dipsiz kuyu gibi utanmak söz konusu olduğunda...
İDDİA MAKAMININ BAŞKA SORUSU YOK...
Kariyer hedefi, zengin bir adamla evlenmek olan bir sürü genç kız sohbetine şahitlik etmiş biriyim.
Bu hedefe ulaşmak adına zengin erkeklerin gittiği spor salonuna koşan, eğlence mekanı tercihlerini buna göre yapanların hikayelerini de çok dinledim.
Kınalı’dan kuyumcu bir aileye gelin olmak isteyen ve buna göre her cumartesi-pazar Adalar vapurlarına binenler de vardı geçmişte.
Her neyse Acun Ilıcalı ve Şeyma Subaşı boşanmasının ardından gündeme gelen
10 milyon TL tazminat ve ayda 125 bin TL nafaka, insanlara hedef değiştirtecek kadar büyük bir rakam. Hoş, Türkiye daha büyük nafaka rakamları da görmüştü.
Mesela Ceyla Gölcüklü, Azeri eşinden boşanırken, 140 milyon TL nafaka almıştı uzun yıllar önce.
Manolya Onur, Hint asıllı eşinden dava sonucu 5 milyon dolar almaya hak kazanmıştı 1989 yılında.
Tam 128 bin 411 çift boşandı geçtiğimiz sene Türkiye’de. Aralarında ünlüler ve sıradan insanlar vardı.
Hiçbiri ve hepsinin toplamı Acun Ilıcalı-Şeyma Subaşı ayrılığı kadar gündem olmadı.
Bu abartılı ilginin nedenine dair fikrim yok ama
“Aa duydun mu? Boşanmışlar!” lafından sonra anlatılanlara
dair söylemek istediklerim var.
Daha boşanacakları gün, adları başka isimlerle anılan bir başka çift, daha görmedi Türkiye.
“Subaşı ve Çağatay Ulusoy arasında acaba bir ilişki mi var?” kısmıyla başlayayım:
Bilmiyorum, merak da etmiyordum ama gazeteci dürtülerim, “İddiaların kaynağına bak” dedi.
Suudi Arabistan merkezli Şarkul Avsat gazetesine ait bu iddia.
Haber, PKK’nın Suriye kolu YPG’ye yakın kaynaklara dayandırılmış.
Eğer doğruysa, her iki yılda bir tekrar müzakere edilecek ve yenilenecek bir anlaşma bu.
En can sıkıcı maddesi de, uluslararası koalisyonun Suriye’deki müttefiklerini korumayı taahhüt etmesi.
Sadece Suriye içindeki çatışmalarla sınırlı değil bu koruma vaadi.
Dışarıdan gelebilecek saldırı ve tehditlere karşı da koruma sözü veriliyor.
Anlaşmanın bir tarafı Washington diğer tarafı da ana omurgasını PKK’nın Suriye kolu YPG’nin oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri.
Başka maddeler de var.
Seda Akgül, “Bacak boyum 1.17 cm” diye yazınca manken Tuğçe Aral, “Benimki 1.18 santim, istersen ölçtürelim” diye meydan okumuş.
Meydan okumadan ziyade, “Boy belli, en belli, yaş belli” diye yazması garip geldi bana, yaşla bacak boyu arasında nasıl bir alaka varsa... Yine de ilginç bir tartışma bu, zira ‘Bacak boyunun uzunluğu ne işe yarar?’ diye düşünmeden edemiyor insan.
Madonna 1.58, Lady
Gaga 1.55, Salma Hayek
1.57, Shakira 1.50, Scarlett Johansson 1.60, Kylie Minogue 1.53 boyunda, hepsinin adını dünya biliyor. Unutmadan söyleyeyim, fotoğraf çektirerek, bedeniyle ünlenen Kim Kardashian da 1.59...
Bu isimler manken değil, deyip geçelim mankenlere: Lily Rose Depp mesela 1.60 boyunda ama dünyanın en ünlü tasarımcı ve markaları onunla çalışıyor.
Bir diğer isim Lottie Moss, 1.63 santim boyunda, çalışmadığı global marka yok ve Paris’te podyumlarda. Hailey Baldwin 1.70, hem dünyanın en önemli firmalarından birinin yüzü hem de dünyanın önemli bot üreticilerinden birinin marka temsilcisi... Yani insanlar bacaklarına da bakıyorlar.
Bacak boyunun belirleyici unsur olmadığını anlatmak için Türkiye’den de örnekler vereyim: Özge Özpirinçci, Pelin Karahan, Öykü Karayel ve Burçin Terzioğlu 1.60 boy
Sosyal medyada ünlülere hakaret etmeyi marifet ya da eşit olmak zanneden bir güruh var.
Aynı gün Demet Akalın’a “Maymun” dedi birisi, bir diğeri ise terbiyesizliği daha ileri götürdü, Vedat Milor’un eşiyle paylaştığı fotoğrafın altına, “Eşimin abisi diyecektiniz herhalde” diye yazdı.
Sosyal medya hedefindeki iki ünlü oldukça farklı tepkiler verdi yaşadıkları bu çirkinliğe karşı.
“Patlıcan burnunla bana maymun demek, hoşt” diye yazdı Akalın. “Neden bu kadar kötüsünüz?” diye yazdı Milor.
‘İnsanların anlayacağı dilden konuşmak’ diye bir deyim var ama aslında insanın kendisine yaptığı bir haksızlık bu.
Birisinin çirkin ya da çirkef tavrına karşı benzer bir tepki gösterdiğiniz an, kendi kişiliğinizi ve karakterinizi sıfırlamış oluyorsunuz.
Her iki olayda verilen cevaplardan ağır olanı, aslında Milor’unki... Zira burnunuzu ameliyatla daha şekilli bir hale getirebilirsiniz ama kötülük estetikle düzelmez.