Adı Asena Atalay’la anıldığı günlerde Berkay’ın takındığı umursamaz tavır geldi aklıma Arda-Berkay kavgasını okuduğumda.
Olayın Berkay ve eşi tarafından anlatılan versiyonunda Arda’nın eşine asıldığı iddiası var ya, ondan söz ediyorum.
O dönem kamuoyu önünde Caner Erkin’in durumunu hiç düşünmeden konuşmuştu Berkay.
“Londra’daki fotoğraflar Caner’in eline bir yıl önce geçti, aramızda konuştuk hallettik” diye anlatmıştı durumu.
Sonra, “Ben o haberle ilgili dava açacaktım ama onun avukatı izin vermedi” diye devam etmişti konuşmaya.
Caner-Asena davası mahkemeye yansıdığında işi bir adım daha ileriye götürmüştü.
Asena’nın başka erkeklerle birlikte olduğu yolunda mahkemeye sunulan dilekçe sorulduğunda, “Erkek” demiyor, “Erkekler” diyor. “Konunun benimle alakası yok” diyebilmişti.
Şimdi, eşine birisinin asıldığı iddiasıyla yaşanan bir kavganın tarafı Berkay.
Türkiye’yi en fazla karalayan sinema filmi hiç şüphesiz ‘Geceyarısı Ekspresi’dir. Bugün, bizden çok yapanların utandığı bir iş bu. Senaryoda yer alan tüm Türk karakterler kötü olarak gösterildiği için ırkçılığı tescilli bir proje aynı zamanda.
Bugün, dünya filmi o dönem kazandığı iki Oscar ödülüyle değil, ırkçı yanıyla tartışıyor ve dünya medyası projenin yönetmenine Türkiye’den özür dilemesi çağrıları yapıyor.
Gelin görün ki, Netflix bu filmi hem dünyada hem de Türkiye’de göstermeye devam ediyor.
Üstelik gerçek hayat hikayelerinden uyarlama filmlerin yer aldığı bölümde...
Eğer Netflix, böyle bir ırkçı filmi platformuna kasıtla almadıysa, sinema dünyasında neler konuşulduğundan haberdar değil demektir.
Hoş kasıt olsa, filmi Türkiye’de gösterime kapatır, diğer ülkelerde açık tutarlardı ama yok film Türkiye’de de yayında.
ABD karşıtlığının zirvede olduğu dönemde, ABD merkezli bir şirketin yaptıklarına bir değil, iki kere dikkat etmesi gerekir.
Yapanların bile utandığı ‘Geceyarısı Ekspresi’ni platformunda tutan bir şirkete yazılabilecek en hafif yazıdır bu.
Aşure yan yana gelmez diye düşünülen tatların karışımından oluşur.
İşini bilen biri yaptığında tadına doyulmaz, acemi biri yaptığında onca malzeme ve emek çöp olur.
Bu hafta, 15 Ekim’e kadar silahtan arındırılmış bölgenin oluşturulması gereken İdlib’i konuşacağız.
İdlib de tam anlamıyla bir aşure aslında.
Bir yanda Hayat Tahrir-i Şam yani HTŞ var.
El Kaide’den kopan “Şam’ın Fethi Cephesi”’ne 7’si büyük 100 kadar grubun katılımıyla kuruldu.
Astana süreci başladığında HTŞ görüşmelere katılan diğer grupları davaya ihanet etmekle suçladı.
Ardından gruplar arasında savaş çıktı, yaklaşık bin 500 kişi öldü, çeşitli gruplar HTŞ’den koptu.
Haymana, Ankara’nın merkeze en uzak ilçesi. Yıllardır kaplıcalarını duyurmaya çalışıyorlar, suyunun zengin özelliklerine dair bir sürü rapor paylaştılar medya şirketleriyle. Ne o raporlar, ne yaptıkları yatırımlar ne de Kurtuluş Savaşı tarihinde Haymana’nın sahip oldukları asla haber olmadı. Haymana, önceki gün her yerde haberdi, zira ilçe belediye başkanı TRT Kurdi’de yayınlanan ‘Çepik’ programının sunucusu ve sanatçılarıyla birlikte takım elbiseleriyle kaplıca havuzuna girdiler.
Görüntü alışılmışın dışında olsa bile amacına hizmet etti ve Haymana kaplıcaları ilk kez tüm medyada haber oldu. Kaplıca sularının zenginliğine dair bilimsel raporları, ilçenin turizm potansiyeline dair verilen bilgileri önemseyen medya, üzerine atladı bu görüntünün. Sadece Haymana özelinde değil bu aykırı durum sever halimiz. Tartışma programlarında kavga çıkaran, sesini yükselten konuk, sakin sakin anlatan konuktan her zaman daha fazla reyting alıyor. Futbol programında argo, saygılı cümlelerden daha fazla ilgi çekiyor. Kadın kuşaklarında yayınlanan programlarda, eli belinde herkese atar yapanlar öne çıkıyor, ölçülü olanlar hemen eleniyor. Yasaklanan evlilik programlarında en uzun süre stüdyoda kalan
Yüzünü hiç görmediğiniz... Adını ilk kez duyduğunuz...
Hayatta belki bir, belki iki kere görebileceğiniz bir çocuğun içinde kelebekler uçurduğunuzu okumak nasıl bir duygu acaba?
Diyarbakır Bismil’de yaşıyor Beritan... Bu sene ilkokulu bitirecek, ortaokul için evinden çok uzağa gitmek zorunda kalacaktı. Hani biz İstanbul’da çocuklar evden çıktığında hava karanlık oluyor diye çok konuştuk ya, siz Bismil’den başka bir ilçeye gidişin karanlığını düşünün bir...
Kız çocukları okusun diye uğraşıyor ülke ya, Beritan’ın uzak bir yere gitmek zorunda kalmasının belki de okul hayatını tehlikeye atabileceğini düşünün lütfen.
Beritan’ın yazdığı mektubun alıcısı, okulu yaptıran Ebru Yaşar olsa da hepimize yazılmış bir mektup bu.
Bilmem kaç karat tek taşlar, bilmem kaç beygir, bilmem ne özellikli otomobiller, bilmem kaç metre yatlar bir yanda, içinde kelebekler uçurduğunuz bir
- 2015 yılında ‘netzpolitik.org’ adlı internet sitesinde çalışan iki gazeteci, Alman Anayasayı Koruma Dairesi’nin, interneti gözetleme faaliyetlerini artırmayı planladığına dair yayınladıkları bir haberde, devlet gizli belgelerinden alıntılar yaptı. Alman Yargısı, her iki gazetecinin ‘casusluk ve vatana ihanet’ suçlamasıyla yargılanmasına karar verdi.
- 2016 yılında Almanya’nın en büyük hafif silah üreticilerinden biri olan Heckler & Koch ile Federal Hükümetin, Meksika’ya yasadışı silah satışı için yasaları zorladığını gösteren belgeleri Ölüm Şebekesi adlı kitapta yayımlayan 5 gazeteci hakkında, gizli belgeleri yayımladıkları için soruşturma açıldı.
- Ülkenin en önemli basın kuruluşlarından Der Spiegel’in binası 1962 yılında polis tarafından basılmıştı. Baskının nedeni, Batı Almanya Ordusu’nun NATO standartlarına göre zayıf olduğunu gösteren bir rapordu. Derginin genel yayın yönetmeni, yazı işleri müdürleri, haberi yapan muhabir hapse atıldı. O dönem Almanya Başbakanı olan kişi şimdi adını taşıyan vakıf çok ünlü olan Konrad Adenauer’dı.
- Bunları yazarken unutmamız gereken bir isim daha var. Frankfurter Allgemine Zeitung’un eski editörü, Ortadoğu Uzmanı Udo Ulfkotte,
2014 yılında
Küçük Emrah ilk albümü ‘Ağam Ağam’ı çıkardığında, 1983 yılıydı. Onun “Bu aralar işsiz güçsüz galiba” dediği Cihat Tamer 1959’da tiyatroya başladı.
İlk kamera karşısına geçtiği yıl 1971 ki, tam da Küçük Emrah’ın doğduğu yıl bu yani.
İster ‘Perihan Abla’ dizisinden, ister Devekuşu Kabare’nin ‘Yasaklar’ oyunundan, ister ‘Bizimkiler’den fark etmez, bir sürü yerden ve rolden hatırlamak mümkün Tamer’i...
Küçük Emrah’ın oyunculuğunu birden fazla kere eleştirmiş olabilir. Birçok tiyatro sanatçısı, bugün ekranda olan oyuncuları beğenmiyor.
Bir dönem hayatımızın en önemli dizilerinden biri olan ‘Tatlı Hayat’ın çekimleri sırasında üst üste tekrarlar nedeniyle Türkan Şoray’ın, deyim yerindeyse dili şişmiş ama karşısındaki tiyatroculara bir şey olmamıştı, gözlerimle gördüm o olayı.
Tamam Cihat Tamer, adını vererek Küçük Emrah’ı çok kere eleştirdi ama böyle mi cevap verilir?
Babası yaşındaki adamdan “Arkadaş” diye bahsetmek, “Hadsiz”, “Saygıyı hak etmiyor” falan diye cümleler kurmak neyin nesi acaba?
Bu ülkede belirli bir yaşa geldiğinde, hiç genç olmamış gibi yaşamayı marifet sayıyor insanlar. Sadece kendi hayatlarına değil, herkesinkine müdahale ediyorlar bir de...
Ece Hakim, genç bir oyuncu olarak girdi yaşamımıza...
Harvard Üniversitesi’ni kazandığı haberi geldiğinde, “Henüz şöhret basamaklarının başındayım” falan demedi, ABD’ye uçtu. Sosyal medyada paylaştığı bu fotoğrafın altına yapılan bir yorum sayesinde hatırladık Ece’yi.
Şöyle yazmış bir takipçi:
“Sadece okulunla ve derslerinle ilgilen Ece’cim. Ailen seni bu soytarılıklara, bu gereksiz aktivitelere katılman için göndermedi. Ailen sen orada okuyabil diye burada kim bilir neler çekiyor, neler yaşıyor bunları unutma. Ve kafanı derslerinden kaldırma.”
Nesi soytarılık acaba bu fotoğrafın?
Karedeki tüm gençlerin Harvard’a kabul edilecek kadar çalışkan olmalarına takılmayın, sıradan bir üniversitede de çekilebilirdi bu fotoğraf.