Görece geç bir yaşta ya da çok zor elde edilen hamileliklerin ardından gelen bebeğe ‘kıymetli bebek’ der bir sürü doktor. Yazıya böyle başladım zira ortalık günlerdir “Tarkan bebeği için emzirme koçu tuttu” diye çalkalanıyor.
Nesi garip geldi acaba bu durumun insanlara?
Basit bir örnek vereyim, süt intoleransı olan bebekleri emzirme döneminde, annenin beslenmesi son derece önemlidir. Daha basit bir deyimle, annenin yediği peynir ya da pilavdaki yağ bile, bebeğin konforu açısından belirleyici olur.
Sadece bu mu, değil elbette...
Mesela mastit dediğimiz, göğüste biriken sütün yeterince boşalmaması ya da kanallarda aşırı dolma nedeniyle oluşan bu hastalık, annede ateş dahil bir sürü soruna yol açıyor.
Bir başka dert, göğüs ucu çatlaklarının ana sebebi de bebeğin doğru pozisyonda emzirilmemesi değil mi?
Hem bebek hem de anne konforu için daha bir sürü madde sayabilirim size, erkek halimle. Sonuçta bir sürü anne-baba, bebekleriyle eve geldiklerinde ne yapacaklarını bilemiyor. O yüzden de birçok aile, bazen hemşire bazen de daha önce doğum yapmış aile büyüklerinin desteğine ihtiyaç duyuyor.
Emzirme koçu tam olarak ne yapar bilmiyorum ama annenin kullanacağı kokulu bir sabunun bile bebeğin emmey
Vatan illa kurşun atarak savunulmaz, can kurtararak da savunulur.
Mesela kalp masajı dahil doğru bir ilk yardım eğitimine sahip çok az bir insan var Türkiye'de.
Giderek artan sel felaketleri yaşıyoruz.
Beklediğimiz bir Marmara depremi, depremin ardından doğalgaz yüzünden çıkması beklenen binlerce irili ufaklı yangın var.
AFAD'ın, Afet ve Acil Durum Eğitim Merkezi, selde arama-kurtarma, yangın ya da enkaz kaldırma gibi bir sürü eğitimi verecek uzmanlığa ve eğitmen kadrosuna sahip.
O yüzden 21 günlük sürede, temel askerlik eğitimi dışında bu eğitimler de verilebilir bedelli askerlere.
O insanlar da hem kendi ailelerinin hem de başkalarının canını kurtararak vatana hizmet onurunu yaşayabilirler...
BU FOTOĞRAF GERÇEĞİ ANLATMIYOR...
Mesut Özil’in uğradığı ayrımcılık, gördüğü ırkçı muamele nedeniyle Alman milli takımını bırakmasını herkes haklı buluyor Türkiye’de.
Yine aynı Türkiye’de, az sayıda da olsa, belirli bir grup insan, 2018-2019 sezonunun adının Lefter Küçükandonyanis Sezonu olmasına itiraz ediyor. Ne fark var ikisi arasında?
Irkçılık sadece bizden birine karşı yapılınca mı kötü, yoksa her zaman mı?
Rum bir babanın ve Türk bir annenin çocuğu Lefter.
Çok yoksul bir ailenin evladı, ayakkabısı olmadığı için mahalle maçlarında yalın ayak oynayan bir çocuk.
O dönemin şartlarında tam dört yıl sürdü askerliği. Büyük bir şehir merkezinde değil, Diyarbakır’da geçirdi zamanı.
Türkiye sevdalısı, Yunanistan para teklif etmesine rağmen, o Türk milli takımı formasını seçti, ‘Turko’ kaldı adı oralarda.
Hayatımda okuduğum en kötü analizlerden biriydi. Anıtkabir’de Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret içeren bir video çekip, bunu sosyal medya hesaplarında paylaşan Safiye İnci’yle ilgili, Aydınlık gazetesi yazarı Rıza Zelyut’un yazdıklarından söz ediyorum. Twitter’da paylaşılan mesajı aynen alıyorum buraya: “Bu Safiye, Atatürk’e neden hakaret etti? Dudaklar ve gözler boyalı... Yüzünde allık; başında güneş gözlüğü. Gözler çok çok davetkâr... Aranıyor... Cinsel açlığını gençlere duyurmak için böyle bir çıkış yaptı. Atatürk’e hakaret eden kadınların hastalığı, fikirsel değil, cinseldir.”
Bir kadın için ‘aranıyor’ diye yazmak, başlı başına bir garabet, ayıp.
Üstelik erkeklerin kafasının durmadan kadın bedeni üzerinde çalıştığı, cinsel açlığın sıklıkla edepsizliğe ve suça döndüğü bir ülkede, kadınların bu tür şeyler yaparak ‘aranıyor’ olmasına hiç ihtiyaç yok. ‘Elini sallasa, ellisi’ denir ya, bizim memlekette en az 500’ü hazır!
Her neyse, yaptığı ne olursa olsun, bir kadın, bir insan için yazılamaz bunlar ve yazılmamalı...
Hele ki daha sonra iddia edildiği gibi Atatürk’ü her şekilde savunmak falan gerekçe olamaz bu cinsiyetçi analize...
Bu ülkenin kadınlarına birey olma hakkı veren Mustafa Kemal
Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağ cenahtan CHP’ye kattığı, parti yönetiminde görev verdiği, danışmanı yaptığı bir isim Mehmet Bekaroğlu.
“CHP’ye geçtiğim için kızım ağladı” diye başladı yeni partisindeki serüvenine.
Muhafazakar çizgisini hiç bozmadı, Rize’deki Atatürk heykelinin kaldırılmasında sorun olmadığını söyledi mesela.
Sanki o CHP’ye değil de CHP, Mehmet Bekaroğlu’na katılmıştı.
Hiç sesini çıkarmadı Kılıçdaroğlu olan bitene, hatta son Kurultay’da yine Parti Meclisi listesine aldı ama delege üzerini çizdi bu ismin.
Günlerdir konuştuğumuz Adnan Oktar operasyonu, Bekaroğlu’nun adını bir kez daha gündeme getirdi.
Fazilet Partisi Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Bekaroğlu’nun, dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan’ın, Adnan Oktar’dan özür dilemesini istediği yazılıp çizildi.
Sosyal medya hesabından açıklama yaptı Bekaroğlu. Dedi ki “Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak dönemin bakanına sorduğum soru, ‘Büyük bir gürültü ile topladığınız kişileri ertesi gün nasıl oluyor da mahkeme bırakıyor?’ şeklindedir.”
Haberi ilk gördüğümde “İşte kontrolsüz bir kıskançlık örneği daha” dedim içimden bilmiş bilmiş. Herhalde eşinin Nejat İşler’le fotoğraf çektirmesini kıskandı ve ardından saldırdı diye teşhisi de koydum. Meğer durum tam tersiymiş. Oyuncu, yanına gelen kadın hayranının fotoğraf çektirme talebini reddetmiş, buna sinirlenen koca da “Vay sen benim karımı nasıl üzersin?” diye İşler’e saldırıp, hastanelik etmiş.
Sadece Nejat İşler değil, bir sürü ünlü, toplum içerisinde hayranlarından gelen fotoğraf çektirme talebiyle karşı karşıya kalıyor. O fotoğraflar da anı olsun diye değil, sosyal medyada paylaşılsın, eşe dosta hava atılsın diye çektiriliyor. Peki ünlüler neden “Hayır” diyor birlikte fotoğraf çektirme taleplerine hiç düşündünüz mü? ‘Muhteşem Yüzyıl’ın ilgi gördüğü dönemde, Halit Ergenç’in gözümün önünde yaşadığı bir olayı anlatayım size...
Ünlü alışveriş merkezlerinden birinde, çocukların oyun oynadığı alanda gördüm Ergenç’i. Oğlunun oyunlara katılışını, ilk sosyalleşme çabalarına, izliyordu yeterli mesafedeki bir uzaklıktan.
Sağ yanımda da 5-6 tane genç kadın vardı, birbirlerine önce “Gördün mü?” dediler. Sonra içlerinden biri, elinde telefonu Ergenç’in yanına gitti, fotoğraf
Sevinci paylaşmak da kolaydır, sevincini paylaşacak adam bulmak da... Acı, hüzün ve zorluklarda tek başına kalır insan, aile de o zaman devreye girer işte. Fotoğrafta gördüğünüz adam, yıllar sonra bir dünya kupasında İngiltere’ye yarı final oynatan teknik direktör Southgate. Futbolculuk kariyerine bir final maçının ardından nokta koymuştu. Rusya’da da yarı finalde elendi ama galip sayılır, bu yolda mağlup denilecek kadar övgü aldı ülkesinden.
Yine de hayali olan ve o hayalden uzaklaşan herkes gibi o an üzülmüştür Southgate. Boş tribünlerin önünde önce eşi sonra da çocuğuyla kucaklaşma anını bu yüzden çok sevdim. Üzgün futbolcularını teselli eden lider, kendi üzüntüsünü, buruk gururunu eşi ve ailesiyle paylaştı. Ne güzel, hem futbolu hem insanı hem de aileyi daha değerli kılan kareler bunlar.
Herkesin kazananları çekmeye alıştığı bir dünyada Southgate ve ailesine dair kareler heba olsun istemedim ben de..
Başkası olma kendin ol
Bu ülkede en büyük sosyal medya haksızlığına uğrayan kişidir Aleyna Tilki. İyi not aldığı bir sonucu sosyal medyada paylaştığı için girdiği tüm sınavlarını iptal etmiş, tekrar sınava sokmuşlardı. Bir zamanlar başkalarının haksızlık ettiği şarkıcıya, şimdi en
- Vergi kaçırmanın, başarı; trafik kurallarına uymanın, enayilik; hak etmediğin bir makama oturmak için torpil aramanın, ilişki yönetimi; ayıplı malı, yırtık ya da sahte parayı müşteriye yedirmenin, iyi satıcılık; sınavlara hazırlanmak için sahte rapor almanın, yetenek sayıldığı bir yerde, iki yetişkinin özel hayatı üzerinden ahlak tartışıyoruz. Sahi nedir ahlak?..
- Gay olduğu, karısını aldattığı veya evli bir adamla birlikte olduğu için, yapım şirketinin işine son verdiği tek bir şarkıcı ya da oyuncu yok bu ülkede. Lezbiyenlik iddiasıyla işinden olan birisini gördük ama cumartesi günü.
- Özel hayatı habersiz şekilde kayıt altına almak, hukuken geçersiz görüntüleri medyaya servis etmek, anne-çocuk ilişkisinin geleceğine dinamit koymak mı ahlaksızlık, yoksa iki kişi arasında yaşananlar mı?
- 14 yaşında bir kız çocuğu doğum yaptı, “bebeğin babası ya abim ya da dayım, ikisi de bana tecavüz ettiler” dedi. Dayı olacak adam da “kendi istedi” diye savunma yaptı. Ahlaksızlık cinsel yönelimde değilmiş demek ki... Bir çocuğa hem de kendi kanına tecavüz edebilen hayvanların yaşadığı bir dünyada, hangimizin iki yetişkin kadının tercihlerini yargılama hakkı var ki?
- İş vermek, terfi ettirmek