Yosun kimyası üzerine çalışmış bir akademisyen o ama uzmanlık alanı dışındaki sözleriyle gündem maalesef.
Ekranda Hz. Nuh’un oğluyla cep telefonuyla konuştuğunu söyledi ama yazdığı kitapta başka inciler de var:
- Nuh’un Gemisi nükleer enerjiyle çalışıyordu.
- Hz. Nuh tufan öncesi ücret karşılığı dünyanın bütün laboratuarlarından tüm hayvanların döllenmiş yumurtalarını satın aldı. Gemide canlı hayvan yoktu.
- Hz. Nuh’un kendi televizyonu, interneti ve uzaya giden araçları vardı.
Sadece bunlar değil beyefendinin kamuoyuna yaydığı değerli fikirleri:
Kadın haklarının Yahudiler’de üst düzey olduğunu, belki bu yüzden yaygınlaştığını iddia ediyor. Erkeklerin bu yüzden servetlerini kaybettiğini ve Türkiye’de sorunun çözümünün şeri nikâh olduğunu da söylüyor her fırsatta...
Bilimin şu an açıklayamadık-larını cep telefonu, internet ve uzay araçlarıyla açıklamaya kalkan bu akademisyen için, YÖK Başkanı, Üniversitelerarası Kurul üyeleri ve İstanbul Üniversitesi Rektörü ne düşünüyor acaba?
Sevdiğim bir delikanlı, ucuz havayolu şirketlerinden biriyle Amsterdam’dan Budapeşte’ye uçtu 10 gün kadar önce. Avrupa Birliği sınırları içerisinde olduğu için uçuş iç hat sayılıyordu, uçaktan indi, kalacağı otele gitti. Akşam dışarı çıkarken pasaportunu yanına alması gerektiğini düşündü, aradı taradı, bulamadı. Önce uçtuğu havayolu şirketini aradı, sonra Amsterdam Schipol Havalimanı sonra Budapeşte Havalimanı’nı ama pasaport yoktu. Tek girişlik pasaportla Budapeşte’de kalmadığı için otobüsle Viyana’ya gitti, konsolosluktan pasaportunu aldı, Budapeşte’ye geri döndü ve Türkiye’ye uçtu.
Sonra işin peşine düştü, çok şey öğrendi. Meğer Türkiye Cumhuriyeti pasaportlarına
5 bin euro ödüyormuş insan kaçakçıları ve o yüzden de sık sık pasaportlar çalınıyormuş. Aslında gayet mantıklı bir durum bu. AB üyesi ülkelerin vatandaşları Schengen bölgesinde pasaportsuz dolaştıkları için, çalınabilen en değerli pasaport Türkiye Cumhuriyeti’nkiler. Uçakta uyurken ya da seyahat sırasında dikkatinizin dağıldığı bir anda pasaportunuz çalınabilir,
aman dikkat....
İşte bu kadar basit gündem olmak...
Fotoğrafta gördüğünüz beyefendi Yeliz Yeşilmen’in eşi olan kişi. Fotoğrafı çeken kişi, doğum günü sürprizi ol
Profesör Dr. Canan Karatay, bir kardiyolog, Türkiye’de ilk kez uyluk atar damarı yoluyla koroner anjiografi yapan kişi. Cahil medyam aynı zamanda iç hastalıkları uzmanı diye de yazıyor ya, eskiden kardiyolog olmak için zaten önce iç hastalıkları eğitimi almak şarttı; yani belirli bir yaşın üzerindeki tüm kardiyologların aldığı bir eğitim bu.
Diyelim ki Canan Karatay, dünyanın en iyi kardiyoloji profesörü... Bu ona sağlık konusunda her istediğini ve inandığını söyleme hakkı verir mi?
Mesela grip aşılarının içinde alüminyum olduğunu söyledi Karatay. Bu işin gerçek uzmanı Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği, “Hayır, grip aşılarında alüminyum yok” diyor ve özellikle risk grubundakilerin mutlaka aşı olması gerektiğini söylüyor.
Daha önce de gebelikteki şeker yüklemesine dair açıklamalar yapmıştı Karatay, onlara da Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, şiddetle itiraz etmişti. Çocuklara Türk kahvesinin yararlı olduğundan tutun da daha bir sürü konuyu sıralamak mümkün.
Astroloji ya da finans dünyasında farklı açıklamaların olması doğal da, sonucu ölüm olabilecek sağlık konularında bu kadar zıt açıklamalar yapılmamalı.
Canan Karatay susturulsun diye
Fethi Sekin yaşıyor olsaydı, çocuklarını bu kadar pahalı bir okula yollama imkânı olmayacaktı tahminen.
Tolunay, Dila ve Nisa’nın geçtiğimiz
1 Ocak’tan çok daha fazla oyuncağı var bu 1 Ocak sabahında.
Geçen sene oturdukları ev kira mıydı bilmiyorum ya da hediye edilen 2+1 evde mi oturuyorlar, onu da bilmiyorum...
Bildiğim, Sekin Ailesi”nin evinde dün gece sofraya konan tabak sayısının bir eksik olduğu...
O eksik tabak, ev ile yuva arasındaki farkı anlatıyor hepimize aslında.
5 Ocak 2017 tarihinde, İzmir Adliyesi’ne girmeye çalışan bombalı aracı engellemek için teröristlerle çatışırken şehit düşmüştü Fethi Sekin.
Sonra kırmızı yemenili kız, Aybüke öğretmen...
Tam da yıl bitti derken, yine Metin Hara haberleri kapladı etrafı.
Adriana Lima ile yaşadığı “Gerçek aşk mı, proje mi?” diye konuştuğumuz yetmemiş gibi bir de “Ayrıldılar mı, ayrılmadılar mı?”yı konuşuyoruz.
“Bana ne” der geçerdim belki ama Hara’nın “Ben bilim insanıyım, magazin yıldızı, şarkıcı değilim” cümlesine dair söylemem gerekenler var.
Metin Hara, ‘olmayan bir açıklama’ demiş bu cümle için.
Var böyle bir açıklama, aylar önce, Magazin D kameralarına söylenmiş bu söz.
Bir arama motoruna yazın, mutlaka çıkacak karşınıza.
Samimiyetsiz ve karşısındakini aptal yerine koymaya çalışan cümleleri sevmiyorum.
“Kader 30 yaşında olsaydı, onu almazdım. Göğüsleri sarkmış olurdu.” Bunu söyleyen adam, kendisinden 39 yaş daha küçük bir kadınla evlenen ve ‘Hababam Sınıfı’ serisinde Hayta İsmail olarak aklımızda kalan Ahmet Arıman.
Evlendiği kadını, ona duyduğu sevgi değil de memelerinin sarkmamış olması üzerinden tarif eden bir adam var karşımızda.
Mesele dik meme meselesiyse demek ki, bu evlilik de bitecek, yer çekimi galip geldiğinde...
“Gerekirse ilaç alırım” ve “Kader bendeki potansiyeli gördü” gibi cinsel hayata dair cümlelere hiç girmeyeceğim bile...
Kadına ‘bayan’, memeye ‘göğüs’ diyen erkekler vardır, sorsanız kadına saygıdan bu cümleleri kullandıklarını söylerler.
Saygı öyle olmuyor işte...
Mesela hayatını birleştirdiğin kadın için “Onu almazdım” dedin mi daha baştan kaybediyorsun.
Kudüs, üç semavi din içinde önemli bir merkez ve uluslararası bir statüye sahip olmalı’ diyor Birleşmiş Milletler.
Peki tüm Müslümanlar için Kudüs kadar önemli olan Mekke’nin statüsü de tartışılabilir mi?
- Dünya üzerinde yaklaşık 1,6 milyar Müslüman var. İslam’ın
5 şartından birisi de Hacca gitmek ama tüm düzene, nüfusu 33 milyon olan Suudi Arabistan karar veriyor.
- Ülkeyi yöneten ailenin diplomatik kavgaları bile ibadet görevinde belirleyici oluyor. Bu sene Katarlı hacı adayları başta ulaşım olmak üzere bir sürü kısıtlamaya maruz kaldı.
- 2. kez Umre yapacak olandan istenen 540 dolar vize farkından tutun da kötü düzenlemeler yüzünden kazalarda ölen binlerce hacı adayı gibi tartışmaya değer başka sıkıntılar da var.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İstanbul’daki “Kudüs” toplantısını haber olarak görmeyen Suud medyası, Kandil’e gidip PKK yöneticileriyle röportaj yapıyor ve o röportaj yaptığı terör örgütü üyesini “PKK’nın Dışişleri Bakanı” diye tanıyor.
Kaan Tangöze, Kıvılcım Ural, Seçkin Piriler cephesinde yaşananlardan itinayla uzak durdum bugüne kadar. ‘Nasıl olsa susarlar, nasıl olsa sular durulur’ dedim ama hep daha beteri oldu.
Kıvılcım Ural’ın kendini ve sevdiği adamı suçlamalardan korumak adına çıktığı ekranda “16 yaşında birlikte oldum” demesi nasıl bir garabettir? Düşünün o dönem Kıvılcım Ural 16, Kaan Tangöze de 33 yaşında. Türk Ceza Kanunu ‘suç’ diye tanımlıyor bu durumu... Suç olmadığını varsayalım, bir sürü insanın aklı almaz böyle bir durumu. Bu itiraf, en çok Tangöze’ye zarar verdi. Sonra bir başka garabet örneği Seçkin Piriler’in durumu. Adını, Adnan Hoca denilen Adnan Oktar’ın yargılanması döneminde duymuştum ilk. Bir kadın, başka bir kadını tercih ettiğini bildiği adamı, erotik mesajlarla döndürmeye çalışır mı? İddia o ki, o sırada Piriler’in hayatında da birisi varmış. Peki ihanete uğramış olmaktan şikayet eden biri başkasına nasıl ihanet edebilir?
“Yuva yıkan ben değilim” diyen Kıvılcım Ural’ın diğer söylediğine dikkat ettiniz mi?
Seçkin Piriler’den gelen mesajı alıp, o sırada Piriler’in hayatında olduğunu söylediği adama iletmiş Ural. Yuva olmasa da en azından o an süren bir ilişkiyi bitirme hareketi bu,