Adı, Calvin Harris. Bir yılda kazandığı para tam 48.5 milyon dolar. Adı Tiesto. Bir yılda kazandığı para 39 milyon dolar. Adları Andrew Taggart ve Alex Pall, The Chainsmokers olarak ünlendiler. Bir yıllık kazançları 38 milyon dolar. Meslekleri DJ’lik bu adamların ve bir yılda kazandıkları paralar da bunlar. İnsanın yeni bir kariyere başlayası geliyor bu rakamları okuyunca...
FALA İNANMA FALSIZ KALMA
Kahve fincanının fotoğrafını çekip, bir yere yollayıp sonra da oradan gelen yorumları okuyan arkadaşlarım var. Bir yerde iyi falcı olduğunu duyduğunda, İstanbul’un bir ucundan diğer ucuna ve hatta başka şehirlere gidebilen insanlar da tanıyorum.
Moralinizi bozmak istemem ama literatürde Barnum Etkisi diye bilinen bir şey var.
Özeti, insanlar genel olarak hemen herkese uyacak şeyler söylendiğinde bile, bunlara inanma eğilimi gösteriyorlar.
1948 yılında Forer adlı bir hoca ders verdiği öğrencilerin tümüne, aynı şeylerin yazılı olduğu fal kağıtları dağıtmış.
İnternete bağlanmak için kullandığınız kablosuz ağ şifresi çalındı diyorum size... “Benim şifremi benden başka kimse bilmiyor ki, çalınsın, saçmalama” demeyin. Kişisel şifreniz çalınmadı ama modemle bilgisayarınız arasındaki şifrelemeyi sağlayan ve tüm dünyada en güvenli protokol olarak kabul edilen WPA2’de güvenlik açığı bulundu. Yani o güvenlik açığı için hazırlanan yazılımı kullanan herkes, ağınıza yakın bir yerden, artık bilgisayarınıza ya da cep telefonunuza sızabilir.
İsteyen kredi kartı bilgilerinizi çalar, isteyen terör örgütlerinin kullandıkları yazılımları telefonunuza yükler ya da düzenleyeceği siber bir saldırının sorumluluğunu üzerinize yıkar. İş son derece ciddi, ABD İçişleri Bakanlığı konuya dair bir açıklama yaptı ve bu açığa karşı hemen yama yayınlayan şirketlerin listesini verdi.
‘Hacker’ın Aklı’ kitabını yazan ve şu an siber güvenlikte en önemli isimlerden biri olan Tamer Şahin’le konuştum meseleyi.
Şahin, özellikle güncelleme almayan eski modem kullanıcılarının tehdit altında olduklarını söylüyor. Cep telefonları ve özellikle de yüzde 45 oranını bulan ve güncelleme almayan android işletim sistemine sahip telefon kullananların da dikkatli olması gerektiğini
İçişleri, Ulaştırma, Milli Eğitim ile Aile ve Sosyal Politikalar bakanlıkları öğrenci servisleriyle ilgili bir ay önce çalışma başlattı. Buna göre servislerde tüm güvenlik önlemleri artırılacak, servis şirketi belirleme süreci düzenlenecek ve şoförler için de belirli kriterler konulacak.
Dün sabah Abbas (Güçlü) ağabeyle radyodaki programında yeni sınav sistemini konuştuk. Yayından çıkınca, cep telefonuma baktım, hem gazete santralinden hem de Ankara’dan bir numaradan cevapsız çağrılar gelmiş.
Önce Ankara numarasını arayıp, kendimi tanıttım. Telefondaki kibar hanımefendi, uzun zamandır kimsenin aklına gelmeyen “Uygun musunuz?” diye sorma nezaketini gösterdi sonra “İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’yu bağlıyorum” diyerek telefonu aktardı.
Hal hatır sorma cümlelerinden sonra Sayın Bakan konuya girdi ve tüm velileri ilgilendiren bir çalışmadan söz etti.
***
İçişleri, Ulaştırma, Milli Eğitim ve kreşler de sisteme dahil olduğu için Aile ve Sosyal Politikalar bakanlıkları yaklaşık bir ay kadar önce bir araya gelip bir çalışma başlatmışlar.
Çalışmada öğrencilerin okula gidiş ve gelişleriyle, okul çevresi güvenliğine dair tüm konular masaya yatırılmış.
23 Nisan 2018’i bekliyordu Melih Gökçek.
O gün, koltuğunu, önce bir çocuğa devredecek, sonra çok önemsediği Ankapark’ın açılışını yapacak, çok kısa bir süre sonra da koltuğunu yeni sahibine devretmek üzere istifa edecekti.
Başkan’a yakın kaynaklardan kulislere sızan bilgi buydu ama takvim değişti.
Büyük ihtimalle, bu ay bitmeden, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden istifa edecek Melih Gökçek.
Başka bir görev verilse de verilmese de AK Parti’de kalacak.
Bu bilgiyi verenler, Osman Gökçek’in Mart 2019 seçimlerinde Keçiören’den belediye başkanlığına aday olacağını da söylüyorlar ama kulis bilgileri bunlar, bugün doğru olsa bile yarın değişebilir ya da kasıtlı olarak sızdırılmıştır, bekleyip görmek gerekir.
Kesin olan tek şey, Melih Gökçek’in, bu kez hiç istemese dahi, gündemin ana maddelerinden biri olacağı...
‘BENCE CUMHURBAŞKANI’NA YAZIN SİZ’
Harika bir gece demek yeterli olur mu bilmiyorum, zira harika kelimesi kolay kullanılır oldu bu ülkede. Büyüleyici demek daha doğru olacak. Üstelik sadece sahne kısmı değil, sahne arkası da büyüleyici bir geceydi. Mesela 30 yıllık arkadaşım Emre Altuğ sahne öncesinde kuliste oğulları ve Çağla Şıkel’le birlikteydi, moralin en büyüğünü aldı.
1928 doğumlu Haldun Dormen, 2006’da sahneye koyduğu ‘Broadway’den İstanbul’a Müzikaller’i, 11 yıl sonra seyirciyle buluşmadan önce kuliste hem neşeli hem de heyecanlı bir halde saatini bekliyordu. Sonra Ayça Varlıer’le o unutulmaz şarkı, ‘Hep Böyle Kal’ı öyle bir yorumladı ki insanlar dalıp gitti.
Gökçe Bahadır, ‘Yalnız Kullar’la müthiş bir performans sergiledi, Burcu Biricik’in Chicago yorumu, Pamela’nın ‘All That Jazz’ derken tüm seyirciyi avucunun içine alışını görmek lazımdı. Sonra soğuk bir ekim gecesinde bu gösteriye tanıklık eden yaklaşık 5 bin kişilik harika bir seyirci vardı, sahnenin heyecanına katkı sağladılar.
Nazar boncuğu diyeceğim tek aksaklık, ses sisteminde zaman zaman hissedilen küçük çatlamalar oldu. Ama sahneye çıkan herkes o kadar içten ve başarılıydı ki gece bittiğinde herkes mutluydu.
Köfte ekmek hesabı
İki köfte ekmek, bir ayra
Gülben Ergen ile Erhan Çelik arasındaki ilişki, Kabe’de hiç de alışkın olmadığımız pozlarla duyduğumuz bir ilişkiydi. O günden beri çok haber oldular. Aralık 2016’da boşandılar ama isimlerinin aynı cümlede geçtiği haberleri okumaya devam ediyoruz. Son iddialar arasında medyanın üzerine atladığı bir konu var, söz etmezsem olmaz...
İddia o ki, Gülben Ergen geçmişte Erhan Çelik’e yolladığı ve üzerinde isimler yazılı olan penguen kartının aynısını şimdi de Tolga Duğles’e göndermiş. Vay arkadaş, sosyal medyada bir sürü insan işi gücü bıraktı, bu konuda yorum yazdı. Madem öyle her kadına aynı şiiri okuyan, farklı kadınlarla aynı mekanda dolaşmayı alışkanlık haline getirenlerle, her kadına aynı çiçeği, aynı marka çikolatayı ve aynı hediyeleri alan adamları da konuşalım...
Aşk dediğimiz şey insanı daha yaratıcı, sevgi dediğimiz şey de insanı daha iyi biri yapan duygu sonuçta. Her hikayede aynı duygusal materyallerin kullanılıyor olması, belki bu açıdan sorgulanabilir. Ancak bu herkes için değil, yaratıcılık duygusu olmayanlar için üzücü bir durum sadece. Yani olaysız dağılabiliriz.
‘Ben ölmek istiyorum babacığım’
“Ben ölmek istiyorum babacığım, ölünce nasılsa cennete gideceğim, siz de
Gece saat 01.00’den sonra hastaneye getirilen yaralı askerin bacak röntgeninde içeri saplanmış yabancı bir parça görür doktorlar.
Acaba nedir diye araştırır, araca roket isabet ettiğini öğrenirler.
Sonra patlayıcı uzmanı bir astsubay bulurlar, bu parçanın havada sadece 5 metre uçtuğu için patlayacak zamanı bulamamış bir RPG 7 rokete ait fünye olduğunu öğrenirler.
Tehlike büyüktür, en iyi çözüm bacağı kesmek, ameliyathane ve tıp personelini de olası bir tehlikeden korumaktır.
Gerektikçe Güneydoğu’ya giden ve zor ameliyatlardaki başarısı bilinen harp cerrahı doktor yaralı askerle konuşmaya başlar.
Acil serviste her gördüğüne bacağının kesilmemesi için yalvaran asker, ameliyatını adını çok duyduğu cerrahın yapacağını öğrendiğinde rahatlar, “ Komutanım siz ne yaparsanız razıyım” der.
Cerrah çok düşünür ve gencecik askerin bacağındaki fünyeyi çıkarmaya karar verir.
Oldukça zor olan o ameliyat yapılır, fünye patlamadan çıkarılır, o asker hayatına iki bacağıyla devam eder.
Gaziantep’te yaşayan bir genç, sosyal medya üzerinden tanıştığı bir kadına, arabasını satıp, akrabalarından borç da alarak tam 108 bin TL’sini kaptırmış. Hiç yüzünü görmediği, sadece fotoğraflarına baktığı, telefonla konuştuğu birine defalarca para yollamak, üç kere akıllı telefon parası yolladıktan sonra dördüncü kez de telefon yollamak nasıl bir saflığın eseridir bilmem, ama konu bu değil.
Son dönem bir sürü hikaye duyuyorum, birçok erkek hiç yüzünü görmediği, hatta sesini duymadığı kadınlara, 3-5 internet mesajından sonra “Sana aşık oldum”, “Seni seviyorum” falan yazıyor. Bunu yaptıran şeyin bir tarafında derin bir yalnızlık duygusu varsa, diğer tarafında da hem sözlerin hem de hislerin içini boşaltan ve artık duygu da tüketen günümüz maymun iştahlılığı var.
Kadınların hisleri, sezileri ve duyguları erkeklerden çok daha güçlüdür. Yüzünü görmeden, sesini duymadan “Aşık oldum” diyen bir erkekten etkilenmezler, hatta normal şartlarda o an konuşmayı da kesmeleri beklenir.
Ancak o derin yalnızlık duygusu ve tüketme maymun iştahlılığı, sadece erkekleri değil kadınları da vuruyor. Sonuç mu hiç karşı karşıya gelmeden, göz göze bakmadan, sesini duymadan sarf edilmiş aşk sözcükleri,