Özden Kaptanlar

Özden Kaptanlar

ozden-kaptanlar@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şu sıralar garip bir tezcanlılık içindeyim.
Birçok İzmirli gibi.
Çeşme Ilıca’daki evi nasıl temizleyeceğim, bahçeyi nasıl temizleyeceğim?
Dönüş telaşı sardı beni.
Daha önce demiştim, cebimde bir dolu umutlarım birikmiş diye.
İyi de bu umutlar birikirken her sefanın bir cefası olduğunu unutuvermişim.
Öncelikle bahçe beni düşündürüyor.
İlaçlaması, boyası, kapalı odalardaki bahçe takımlarının kaldırılması, duvarlara yapışmış salyangozların temizlenmesi bile benim elime bakıyor.
Her yer demir ya, bir de üstelik onların boyası var.
Kaynanam görsün hesabı.
Daha fazla yoramam kendimi.
Bütün bunlar niye mi oluyor?
İki ay gibi bir süre sefa yapacağız diye!
Kısacası beni bir çuval iş bekliyor. Sonra?
Sefasını sürmeye gelecek sıra.
Tabii ki sevdiklerimle başlayacağım inşallah.
Bilir misiniz ki ben Çeşme’yi çok büyük karatlı bir tek taşa benzetirim.
Yılın belli zamanları kasanızdan çıkarıp parmağınıza taktığınız nadide bir tek taştır.
Temmuz ve ağustosta pırıl pırıl parlar parmağınızda.
Eylülün ortalarında o tek taşı tekrar kasanıza kaldırırsınız.
O evler, eşyalar, bahçeler muhteşem.
Ama yalnızca 2.5 ay işte.
Dedim ya “Çeşme Saklı Kent” diye...
İzmirli onu kendine saklıyor.
Yine de Ilıcam’dan vazgeçemiyorum.
Ev bizi taşıyacağına, biz evi taşıyoruz.
Yoruluyoruz, bakımlar yapıyoruz.
Yine de vazgeçemiyoruz.
Sadece 2.5 ay.
Alaçatı mı?
Onu ben hiç ayrı tutmamıştım ki Çeşme’den çocukluğumdan beri...
Şimdi tam bir masal kasaba oldu.
Anlatılmaz yaşanır.
Mutlu bir sonbahar ve kış yaşamanız dileğiyle, şimdilik Allahaısmarladık ILICA.
Seni ıssız bırakmayacağım.