Yazarlar Peki sonra n'oldi?

Peki sonra n'oldi?

23.10.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Peki sonra n'oldi?

Peki sonra noldi

Ali SİRMEN

YUNANİSTAN'ın eski Başbakanı müteveffa Andreas Papandreu'nun dul eşi Liani'nin anılarının Milliyet'te yayınlanan özetini okudunuz mu?
Liani dolgun göğüsleri, başına buyruk tavrından çok, Papandreu ile yaşadığı aşk ile kamuoyuna maloldu. Anıları da fırtına kopardı. Kaleme aldıkları yüzünden Papandreu hayranlarının tepkisini de çekti.
Dizinin son bölümünde, Liani müteveffa kocasının Kıbrıs konusundaki tutumunu açıklarken, insanın aklına eskilerin bir deyişi geliyor: "Secaat arzederken, merdi kıpti sirkatin söyler."
Gerçi Liani'nin yazdıkları yeni değil. Andreas da aynı şeyleri, 1974 öncesinde kaleme aldığı "Namlunun Ucundaki Demokrasi" adlı yapıtında anlatıyordu. Ama dilerseniz Liani'nin yazdıklarının bir bölümünü beraberce okuyalım:
"Kıbrıs meselesi onun büyük hassasiyet gösterdiği ve aynı zamanda büyük acı duyduğu bir meseleydi.
Siyasi kariyerine 1964 yılında milli bir mesele olan Kıbrıs ile başlamıştı. O Tarihte, babasıyla birlikte (dönemin başbakanı Yorgo Papandreu) Beyaz Saray'da Achesson Planı'nı ve bir Türk - Yunan zirve buluşmasını kabul etmeleri için ABD Başkanı Johnson tarafından, kendilerine yapılan baskılara karşı koymuşlardı."
Bu olay olduğunda Liani çocuktu. Belki de o yüzdendir ki, anlatışı müteveffa kocasından değişik. Andreas babasının da, Nihat Erim'in etkisiyle, Türk tarafının da kabule yatkın oldukları Achesson Planı'nı Makarios ile kendisinin Atina'da başbaşa vererek, torpillediklerini anlatır ve sonra da ekler: "Daha sonra da Kıbrıs'a silah sevkiyatını başlattık."
Önce Achesson Planı'na kısaca gözatalım. Bu plan özünde Kıbrıs'ı Rumların egemenliğine bırakmakta, yalnızca Karpas burnundaki bir anklavda, Türk Barış Gücünü'nün 1990'lı yılların sonlarına kadar kalmasına izin vermekteydi.
Başka bir deyişle, dolaylı yoldan ENOSİS'i altın tabak içinde sunmaktaydı, Atina ve Rum Yönetimi'ne Achesson Planı.
Ankara'nın bu çözüme yatkınlığını ise anlamak hala güçtür.
Ama Makarios ile Andreas Papandreu bunu da kabul etmediler ve Yorgo üzerinde baskı yaparak, planı torpillediler.
Peki sonra n'oldi.
Kıbrıs'ın yarısı elden gitti, 1/1 ENOSİS ebediyen hayal oldu.
Bir süre önce bu sütunlarda bir kez daha açıkladığım bu gerçeği yazmaktaki amacım, Andreas Papandreu'nun politikacı olarak kişiliğini göz önüne serebilmektir.
Gerçekten, politikasını gerginlik ve şovenizm üzerine bina eden Andreas Papandreu, aslında sosyalist veya sosyal demokrat etiketinden çok, Üçüncü Dünya nasyonal sosyalisti niteliğine layıktı.
Üçüncü Dünya nasyonal sosyalistliği ise, demagoji ile şovenizmi atbaşı koşturan bir politikadır ki, burada şovenizm, sosyalist düşünceleri geri plana iter.
Bu tür politikacılar, bir süre için büyük prestij sağladılar, ama hiçbiri başarıya ulaşamadı.
Keşke biri çıkıp da Andreas Papandreu'nun politik kişiliğinin bu yanını da kaleme alsa, birçok kişi için çok yararlı bir ders olur.
Zaman geçiyor ve geçerken birçok iyi şey de tarihe karışıyor, ama gidenler hep iyiler değil, kimi zaman boş böbürlenmeler, içeriksiz kasılmaların politikaları da demode oluyor.
Eh ne yapalım, buna da şükür!

Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr