29 Ekim’e birkaç gün kala sizi de sarıyor mu bir telaş?
Kutlamalar yine mi yasaklanacak, millet sokaklarda yine mi coplanacak?
Gözlerimizin gazını bayrakla mı sileceğiz? Bir putu kırarken öbürüyle mi didineceğiz? Ya bizdensin ya onlardan durumuna mı getirileceğiz?
Herhangi bayramı taraf olmadan kutlayamaz hale geldik.
Kurbandır, şekerdir- kavga.
29 Ekim’de provokasyon olabilir-kavga.
Birisine militarist tukaka, ötekine kutsal.
Peki bir taraf olmak istemiyorsanız, bir bayramı ideolojiye boğmadan, havai fişeklerle esrik olmak istiyorsanız ne olacak?
Olmaz. İlla bir tarafta olacaksın.
Zaten günümüzde objektif olarak da taraf olmuş oluyorsun.
Cumhuriyet Bayramı bir ülkenin doğum günü partisidir.
Milliyetçi ol, olma. Vatandaş ol, olma. Bayrak taşı, taşıma fark etmez.
O gün tatildir.
Kimisi geçmişi yad edip ulusal kahramanlarını anar, kimisi mangal yapar. Bu kadar.
Ama ben bayramlardan korkar oldum.
Millet ya meydanlarda dövülüyor ya yollarda ölüyor.
Namütenahi bir bağırıştır gidiyor.
Ben bu bayram ne yapmak istiyorum biliyor musunuz?
HİÇBİR ŞEY.
Ne işgalden, savaştan, sömürge olmaktan kurtuluşumuzu okuyacağım.
Ne de diğer tarafın Cumhuriyet ve Mustafa Kemal alerjisini irdeleyeceğim.
Kavgalarınızdan bıktım.
Hiçbir kutunuzu istemiyorum.
Hiçbir tarafta olmak istemiyorum.
Cumhuriyetin 90. yılı hayırlı olsun hepimize.

Haberin Devamı

Neden müzik severiz?

Klişe cümle, biliyorum: Müzik evrenseldir. Müzik bir dildir. Müzik bize iyi gelir...
Peki müzik neden ruhumuza işler, gücü nedir?
Montreal’daki McGill Üniversitesi’nden Anne Blood ve Robert Zatorre bu soruya yıllardır cevap arıyor.
Manyetik rezonans kullanarak insanların müzik dinlerken beyinlerindeki değişimleri resmediyorlar.
Müzik dinlediğimiz zaman beyindeki limbik ve paralimbik bölgeler harekete geçiyor ve vücut dopamin salgılıyormuş; tıpkı sex, iyi yemek ve uyuşturucu kullandığımız zamanlarda olduğu gibi.
Buradan da şu sonuç çıkıyor: Müzik bir tür bağımlılık yaratıyor.
Tamam, sex ve yemek yüzünden dopamin salgılanmasını anlıyorum. İkisi de ademoğlunun devamlılığı için gerekli. Beynimiz, güzel bir yemek yediğimizde ya da seviştiğimizde “mutluyum ve daha fazla istiyorum” diyor. Peki ama müziğin dopaminle ne ilgisi var? Kompozitör ve felsefeci Leonard Meyer diyor ki müziğin tekrar eden kalıpları sayesinde rahatlıyoruz, rahatlayınca çevremize hakim olduğumuzu düşünüyoruz, mutlu oluyoruz. Bilinçaltımız, müziği tanımasa bile, “bundan sonra ne gelecek, tahmin edebiliyorum” diyor. Ve dopamin akışı başlıyor.
Tabii bütün bunlar bir teoriden ibaret. Müziğin gücünü, kalabalıkta ya da yalnız dinlendiği zamanki değişen etkisini, kültürler arasındaki farkların getirdiği zevk alma/almama meselesini tartışmadan, işi sadece hormonlara, neronlara, ya da fiziğe bağlayınca da olmuyor. Belki de ilk duyduğumuz müzik anne kalbi olduğu için, ritimle gelip sessizliğe gittiğimiz için böyle bir gücü vardır. Kim bilir? Deneylere, felsefeye devam...