Şahin ALPAY
The Economist dergisi geçen yılın
son sayısında (20 Aralık),
Soğuk Savaş 'ın sona ermesiyle ortaya çıkan
"Yeni dünya düzeni" konusunda çok ilginç bir makale yayımladı. Dergiye göre, dünyanın yeni düzenini anlama çabalarına belki en anlamlı katkı, İngiliz diplomat
Robert Cooper 'ın
"Post - Modern Devlet ve Dünya Düzeni" başlıklı makalesi. Bu makaleyi henüz edinemedim. Yine de, dergideki geniş özetten hareketle, dünyanın yeni düzenini anlama çabalarımıza (gecikmeden!) ışık tutar umuduyla, Cooper'ın görüşlerini aktarmaya çalışacağım. En basite indirgersek şöyle:
* Eski çağlardan 1648
Westfalya antlaşmasına kadar uzanan dönemde, dünya güvenliği imparatorlukların elindeydi. Hukuk, kültür, uygarlık imparatorluklarda vardı. Dışarıda kalanlara ise kargaşa ve barbarlık egemendi. Modern Avrupa devletlerinin ortaya çıktığı 1648'den Soğuk Savaş'ın sona erdiği 1989'e uzanan dönemde ise güvenliği kuvvet - dengesi sağladı. Soğuk Savaş'la birlikte kuvvet - dengesi sistemi de sona erdi ve dünya üçe ayrıldı.
*
Pre - modern ya da modernlik - öncesi devletler: Başlıca örnekleri Sierra Leone, Kamboçya ve Arnavutluk olan bu kategori ülkelerde otorite sağlanabilmiş; devlet kurulabilmiş değil. Ama bunları "imparatorluğuna katarak" kargaşadan kurtarmak isteyen kimse yok. Bu ülkeler, arada sırada yapılan insani yardımlar hariç tutulursa, kaderlerine terkedilme durumunda.
*
Modern devletler: Bunlarda otorite sağlanmış durumda. Ulusal egemenliğe güçlü inanç var. Aynı şekilde, devletlerin birbirlerinin iç işlerine müdahele etmemesi gereğine de... Örnekleri Güneydoğu Asya, Orta Doğu ve Latin Amerika'da yaygın olan bu devletler, 19. yüzyıl Avrupa devletlerini andırıyor. Hepsi kuvvetle milliyetçi ve milli çıkarları için kuvvet kullanmaya yatkın. Bu ülkeler ne kadar iyi örgütlenmiş ve kendilerine ne kadar güveniyorlarsa, o kadar tehlikeli ve yayılmacı olma potansiyeline sahip.
*
Post - modern devletler: Bunlar ulusal egemenliklerine fazla düşkün olmayan ülkeler. Aralarında birbirlerinin içişlerine karışmayı teşvik eden ve askeri açıdan birbirlerini denetlemelerine izin veren bir sistem kurdular. Bu sistemin en çok geliştiği yer Avrupa. Ancak post - modern sistem Avrupa'nın dışına taşıyor.
Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler (CFE) antlaşmasına dahil olan bütün ülkeler (bu arada ABD ve Kanada), ayrıca modern devlet özelliği taşıyan birçok Avrupa ülkesi de bu sisteme dahil. Bu ülkelerin güvenliği kuvvet dengesine değil, askeri güçlerine koydukları uluslararası kısıtlamalara dayanıyor. Post - modernler, savaş hazırlıkları konusunda birbirlerini aldatmaya çalışmak yerine, silahlı kuvvetlerine kısıtlama getiriyor, bunlara uyulduğunun denetlenmesini kabul ediyor. Güvenliği şeffaflığa dayandırıyor.
* Pre - modern devletlerin ekonomilerine tarım egemen. Modernlerde sanayi; post - modernlerde hizmet ve bilgi sektörleri.
* Post - modern dünya düzeninden
çıkarılacak dersler ise şunlar: 1) Pre - modern devletlerin çıkardığı savaşlar, hemen tamamen iç savaşlar ve dünyanın geri kalanını tehdit etmiyor. 2) Modern devletler, pre - modernlere göre çok daha barışçı, ama tehlikesiz değil. Güvenlikleri için ya bölgesel kuvvet dengeleri kurmak ya da bölgesel (post - modern) karşılıklı denetim sistemleri oluşturmak ihtiyacında. 3) Post - modernler kendilerini modernlere karşı korumak zorunda. Birbirleriyle savaşmaktan vazgeçmiş olmaları, savaşmaktan vazgeçebilecekleri anlamına gelmiyor. 4) Post - modern devletlerde bireyin zaferi, herkesin kendisi için yaşadığı bir düzene yol açabilir. Bu da onları devletin dağılmasından toplumun dağılmasına doğru götürebilir.
Peki, Cooper'ın post - modern dünya düzeninde
Türkiye'nin yeri nerede? Bunun cevabını da siz okurlarıma bırakıyorum...
Yazara EmailS.Alpay@milliyet.com.tr