22.01.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:
Umur Talu
DAHA önceleri neredeydiniz, ama yine de hoş geldiniz!
TÜSİAD'ın "Demokratik standartların yükseltilmesi paketi" bir eylem değil, bir rapor olmasına rağmen, Türkiye'nin kör topal "kapitalist demokrasi" tarihinin en radikal "an"larından biri.
Paketteki herhangi bir maddenin atıfta bulunduğu herhangi bir konu - sorun yüzünden bile bu ülkede çok acı çekildi, çekiliyor; çok kan döküldü, dökülüyor; kaç kuşak heba edildi, ediliyor.
Geçmişte (belki de önceki kuşaklarıyla demek lazım) bugün değiştirilmesini istedikleri idari - hukuki sistemin arkasında durmuş, o sistemi çelikleştirmiş sağ ya da sığ siyasi - askeri - bürokratik kadrolarla gönül ve işbirliği yapmış olanların, hiç değilse "yıl 2000" olmadan kendi devrimlerini en azından kafalarında gerçekleştirmeleri az şey mi!
(Herhalde o çalışmaya emek veren Prof. Bülent Tanör için de bu "kaderin garip bir cilvesi" olmuştur.)
Bu paketle, eğer ittifakla veya çoğunlukla arkasında yer alıyorlarsa, Türkiye burjuvazisi, en güçlü ayaklarından birini oluşturduğu "sistem"le arasına mesafe koyup bunu tescil ediyor.
Bu haliyle artık üstüne çökeceğinden endişe ettiği sistemin günahına değil, değişimine ortak olmak istediğini beyan ediyor.
Bu kez bir başka sorun var:
Geçmişteki talep ve beklentilerindeki siyasi temsil kolaylığının aksine, "büyük burjuvazi"nin yeni talepleriyle büyük ölçüde örtüşen güçlü bir siyasi temsilcisi (parti) yok.
Büyük burjuvazinin geçmişte dahil olduğu ve kendi niceliğinin ötesinde hegemonyasını kurabildiği "ittifak" öncelikle ekonomik tercihlerin renklerinden oluşuyordu.
Bunun temsilciliğini yapan siyasi kadrolar da "demokrasi standartı" umursanmadan destekleniyordu. (Darbeler de dahil!)
O, rahatlıkla hegemonya kurulabilen "ekonomik ittifak" çoktandır dağılmış durumda.
TÜSİAD'ın "Ocak 1977" talepleri ise, güçlü bir siyasi temsilci yokluğu bir yana, eski ittifakın çeşitli katmanlarının boyunu ve "vizyon"unu da fersah fersah aşıyor. (Paketin bir - iki maddesinin benimsenebilir olmasının ötesinde, tümü ve ardındaki felsefe açısından.)
Zaten bu yüzden de, paketi Meclis Başkanı'na teslim etmesine rağmen, TÜSİAD Başkanı Komili öncelikle "parlamentoya gönderilen vekillerin asilleri"ne çağrı yaparak sivil toplum temelinde bir ittifak arıyor.
Paketteki talep ve önerilerin çoğu, demokrasi mücadelesi veren, demokratikleşme hedefine sarılmış birçok sivil toplum temsilcisi tarafından benimsenebilir de...
Ne var ki orada da, TÜSİAD'ın gözardı ettiğini düşündüğüm ikinci bir sorun var:
Siyasi - idari değişim için, artık müttefik aramakta olan büyük burjuvazinin "ortak" adaylarının "ekonomik dertleri" de bulunuyor.
Komili'nin sözlerinden anladığım kadarıyla, TÜSİAD'ın paketinin ardındaki felsefenin temelinde "serbest piyasa ekonomisinin uzun dönemli kalıcılığını sağlamak" yatarken, o "adaylar"ın önemli kısmı tam da bundan muzdarip!
"Demokratik standartların yükseltilmesi" arayışının en büyük eksiği de TÜSİAD'ın, ayrı bir paketle dahi olsa, "ekonomik - sosyal demokratikleşme" yolunda kapsamlı bir beyanının bulunmaması.
Malum, "burjuva devrimleri"nin bir kolu "özgürlük"se, diğer kolu da "eşitlik" hülyasıdır!
Bu "hayal" bile sayılsa, ancak o sayede ittifak oluşur ve değişimin, dönüşümün toplumsal iradesi güç kazanabilir.
Evdeki bulgur masaya konulmadan Dimyat'a pirince biraz zor gidilir!
Yine de bu "raporlu burjuva devrimi" çok önemli.
Sadece bir rapor yoluyla irade beyanı olmasından ötürü "raporlu" değil...
Çok geciktiği için de "raporlu" sayılmalı!