Galatasaray çok eksik bir kadroyla, çok kritik bir deplasmana gitti. Psikolojik olarak çöküşte olduğu bu dönemde, mutlak galibiyete ihtiyacı vardı. Dolasıyla maça da tempolu ve Ankaragücü yarı sahasında oynamak amacıyla başlamıştı.
Fatih hoca tekrar dörtlü savunmaya döndü. Orta sahasında üç koşan oyuncunun önlerinde Felipe, daha önde de Hasan ve Arif ikilisine görev verdi. ANCAK HAFTALARDIR, AVRUPA KUPALARI’NDA VE LİGDEKİ GELENEĞİNİ BOZMAYARAK YİNE YENİK DURUMA DÜŞTÜ. Maçın başında atağa kalkarken bir - iki kez top kaptırıldı, üçüncüsünde de Mehmet Polat’ın zamanlama hatasında Augustine bire bir kaldığı Bülent’i geçerek, şık bir gol attı. Galatasaray, bir türlü öne geçemediği için, tabii ki oyun düzeni alt üst oluyor. Bu yüzden de Fatih hoca oyuncu değişikliğine gidip, oyunu riske ediyor.
Maçın geneli zaten Ankaragücü yarı alanında geçti. Galatasaray belki fazla pozisyon bulamıyordu, ancak sürekli teşebbüs ediyordu. Bu arzusu oyuna sonradan giren Ümit Karan’ın golüyle beraberliği, ikincisinde de kornerden ortalanan topta Berkant’ın kafasıyla galibiyeti getirdi. Gol sıkıntısı yaşanan şu dönemde Ümit Karan da ısrar etmenin faydası olduğu görüşündeyim.
Bu maçta Galatasaray’ın diğer maçlara göre yaptığı en olumlu iş, yine yenik duruma düşmesine rağmen, bu kez rakibine kontratak şansı vermemesiydi. Galatasaray’ın, Ankaragücü’ne verdiği cılız pozisyonlar hep top kendilerindeyken bireysel hatalardan kaynaklandı. Ya çıkış anında topu rakibe veriyorlar, ya da ayakları kayıyor düşüyorlar. Bu da kalede tehlike doğuruyor. Galatasaray top rakipteyken değil, kendisindeyken tehlikeyle burun buruna kalıyor. Fatih hoca adam markajından nefret eder. Ama belki tedbir olarak önümüzdeki günlerde topla çıkarken, kendi oyuncularına markaj verebilir.
Maç boyunca Galatasaray takımının arzusu, isteği ve arayışı çok iyi futbol getirmese de, önümüzdeki maçlar için moral olacak bir sonuç doğurdu.
Ankaragücü’nde Baidoo çok iyi oynadı. Galatasaray’da ise çok iyi oynayan yoktu, ama herkes mücadele etti.