Üç gün önceki gazetelerde bir resim: 14 yaşındaki Hatip Kurt, Hakkâri’de gösteriye katıldığı için polis tarafından yerlerde sürüklenerek tutuklanıyor. Bu arada yaralandığı için hastaneye kaldırılıyor.
Türkiye’de Terör Yasası çerçevesinde, yaklaşık 4 bin çocuk hakkında yasal işlem başlatılmış. 2008 yılı rakamlarına göre, yargılamaların sadece yüzde 28’i mahkûmiyet kararıyla sonuçlanıyor. 300 hüküm giymiş çocuğa karşı 2000 tutuklu çocuk var.
AB Komisyonu 2009 Türkiye İlerleme Raporu’nda, çocuk adaleti ile ilgili şu eleştirilere yer veriliyor: TCK 220 (suç işlemek amacıyla örgüt kurmak) ve 314 (silahlı örgüt kurmak) maddelerinden tutuklananların sayısında büyük bir artış var. Bu çocuklara orantısız cezalar veriliyor. Tutukluluk sonrası kötü muameleye maruz kalıyorlar. Büyüklerle aynı tutukevlerine konuluyorlar. Çocuklara psikolojik yardım verilmiyor.
AB Komisyonu 13-14 Nisan 2010 tarihlerinde Ankara’da “Çocuk Adalet Sistemi ve Koruma Mekanizmaları” konusunda bir seminer düzenledi. Seminere çocuk yargıçları, savcıları, Adalet Bakanlığı yetkilileri, sivil toplum kuruluşları, Almanya’dan, İngiltere’den, İsveç’ten gelen uzmanlar katıldı. Seminer yararlı oldu. Türkiye’deki sistem gözden geçirildi, eksiklikler, çözümler, çocukları koruma amaçlı önlemler tartışıldı. Başka ülkelerdeki deneyimlere ilişkin bilgi edinildi.
Seminerde yapılan konuşmalardan, Türkiye’de çocuk adaletiyle ilgili sorunların hem yasalardan, hem de uygulamadan kaynaklandığı ortaya çıkıyor.
Hükümetin, Terörle Mücadele Yasası’nda (TMY) yapmayı tasarladığı ve Meclis Adalet Komisyonu’na getirdiği değişiklik önerileri sorunu çözmekten uzak. TMY 9. maddede yapılmak istenen değişiklikle, 15-18 yaşındaki çocuklar Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri yerine Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleri’nde yargılanacak. Bu olumlu bir gelişme. Ancak, çocuğun yargılandığı suçların niteliği değişmediği sürece, yine aynı cezalar verilecek.
TMY 5. maddede yapılmak istenen değişiklik cezaları azaltmıyor. Sadece örgüt üyeliği suçundan dolayı cezanın yarı yarıya ya da üçte iki arttırılmasını önlüyor.
TMY 13. maddede önerilen değişiklik, 3 yılın altında ceza alan çocuklar için cezanın ertelenmesi, paraya çevrilmesi gibi seçenek yaptırımlar uygulanmasına kapıyı açıyor. Ancak, 3 yıldan az cezaya çarptırılan çocukların oranı çok düşük. Dolayısıyla, “demokratik açılım” çerçevesinde önerilen bu değişiklikler suç işleyen çocukların durumunda önemli bir iyileştirme gerektirmeyecek.
Başka bir sorun ise, taş atarak eylem yapan çocuğun, gösteriye katılmaktan dolayı bir cezaya, taş atmak nedeniyle ayrı bir cezaya mahkûm edilmesi. Dolayısıyla, toplam cezanın orantısız bir biçimde ağır olması.
Önemli olan, çocuğun hangi maddeden yargılanacağından çok, ceza sorumluluğu. 15 yaşında bir çocuk yaptığı işin ne denli farkında? Terör örgütü üyesi olabilir mi?
Öte yandan, 2000 çocuğun tutuklu bulunması, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki “tutukluluğa son çare olarak ve en kısa süre için başvurulması” ilkesinin göz ardı edildiğini gösteriyor.
Çocuk suçluluğu geleceğe yönelik bir sorun. Çocuğun ve toplumun geleceğini ilgilendiriyor. O nedenle, önemli olan suç işleyen çocuğu cezalandırmak değil, çocuğu topluma kazandırmak. Bunun için yeni ve değişik bir bakış açısı gerekli. Bu bakış açısında ağırlık, çocuğu adalet sistemine sokmadan kazanılması olmalı. Bu amaçla, adalet sistemi dışındaki alternatif yaptırımların üzerinde durmak gerekir.
Başka ülkelerde suç işleyen çocuğun oturduğu yere yakın, açık ortamlarda hizmet veren kurumlar var. Güvenlikli bakım kurumları gibi. Çocuklar, buralarda kamu yararına etkinliklerde çalışıyorlar. Bir yandan da eğitim görüyorlar. Uzmanlar, ailelerle, çocuklarla sık sık toplantılar yapıyor. Çocuğu suça iten nedenler tahlil ediliyor. Çocuğun gelişim dönemi özellikleri göz önünde tutuluyor.
Türkiye’de suç işleyen çocuğu nasıl cezalandıracağımızı düşünmekten vazgeçip, nasıl cezalandırmayarak topluma kazandıracağımızı düşünmemiz gerekli.