Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ergenekon’un son dalgası insancıl ve hukuksal yıkıma yol açtı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin banka hesapları bloke edildiğinden 5.500 öğrencinin burs ödemeleri yapılamadı. Bu sayı giderek artacak.
Ekonomik güçlükler içindeki çocuklara eğitim vermek için kurulan derneğin yöneticileri gözaltına alındı. Hepsi son derece değerli, mesleklerinde çok başarılı bilim insanları, yöneticiler. Yaşamlarını, çocukların eğitimi gibi yüce bir amaca adamışlar. Toplum bu kişilere teşekkür borçlu. Oysa, birer “şüpheli” olarak gözaltına alındılar.
Öte yandan, Prof. Mehmet Haberal’ın hastaları hastanede umutsuz bir bekleyiş içinde. Prof. Haberal, hasta organlarının yerine sağlam organlar koyarsa yeni bir hayata kavuşacaklar. Kara saçlı, zeytin gözlü, küçük güzel bir kız, “İyileşip okuluma dönmek istiyorum. Bana söz vermişti, neden doktorum gelmiyor?” diye soruyor.

Arama izni açık olmalı

AİHM arama konusunda çok sıkı standartlar öngörüyor. Bir kere, yargıcın verdiği arama izni açık olmalı. Arama sonunda el konulabilecek belgeler ya da eşyalar açıkça belirtilmeli. Aramaya yol açan makul kuşkunun dayandığı somut olay ve bilgiler açıkça yazılmalı. Nihayet arama ve el koyma elde edilmek istenen sonuçla orantılı olmalı. Örneğin, suç kanıtı niteliği taşımayan eşyalara el konulmamalı.
Aranan kişiye yöneltilen bir suç yoksa, arama ve el koymayı yapan ilgili makamlar daha fazla dikkatli davranmak zorunda. Yargıcın verdiği izinde aramanın neden gerekli olduğu, makul kuşkunun hangi somut olaylardan kaynaklandığı daha ayrıntılı anlatılmalı. AİHM’nin ölçütleri ulusal yargı bakımından bağlayıcı nitelikte. Anayasa’nın 90. maddesi bunu öngörüyor. 

Suçsuzluk karinesi...

Buna karşılık, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği izinde ne görüyoruz? Bir kere, “Soruşturmalarda aşağıda belirtilen fiillerin işlendiği de anlaşılmıştır” gibi, yürüyen bir davayla ilgili olarak suçsuzluk karinesiyle bağdaşmayan bir ifade kullanılmakta. İddianamelerdeki iddialar sıralandıktan sonra, “Ergenekon silahlı terör örgütüne ait olduğu düşünülen delillerin elde edilmesi amacıyla, arama yapılmasına, bulunacak delillere el konulmasına ihtiyaç duyulmuştur” diye sona eriyor.
Oysa, “düşünce” yeterli değil. Düşüncenin dayandığı somut olay ve bilgilerin gösterilmesi gerekiyor. Sonra izin “delillerin elde edilmesi” amacıyla verilmiş. Oysa, aramayı yapanlar ne bulurlarsa çuvallara doldurup götürüyorlar. Kanıt niteliği taşıyıp taşımadığına bakmaksızın. Örneğin, Atatürk’ün Nutku, Suna Kan’ın konser biletleri hangi suçun kanıtları?

Ulusal yasaya uygunluk

Gözaltına almalarda, CMK iki koşul öngörüyor: Birincisi, soruşturma yönünden zorunlu olması. Başka bir deyişle, özgürlüğü sınırlamadan aynı amaç gerçekleştirilebilir mi? İkincisi, kişinin suç işlediğini düşündürebilecek belirtilerin varlığı. AİHM, önce gözaltı ya da tutuklamanın ulusal yasaya uygun olup olmadığını inceliyor. Sonra, ulusal yasanın ve uygulamanın AİHM ölçütlerine uygunluğuna bakıyor.
Gözaltında gerek CMK, gerek AİHM belirli yoğunlukta bir kuşku ve bunun somut verilere dayanmasını arıyor. AİHM “makul kuşku” ölçütünü kullanıyor. Kuşkunun inandırıcı olmasını, bu amaçla savcının elinde suç işlendiği konusunda objektif bir gözlemciyi ikna etmeye yeterli bilgi ve olaylar olmasını istiyor.
Sorguya çekmek amacıyla gözaltına almak ne ulusal yasa ne de AİHM ölçütlerine uygun.

Hangi makul kuşku?

12. dalga gözaltılarında, yukarıdaki koşulların gerçekleştiğini söylemek güç gözüküyor. Örneğin, Tijen Mergen’in ya da Ferhat Şenatalar’ın üç gün gözaltında tutulması hangi makul kuşkuya, hangi somut olaylara dayanıyor?
Hukuk devletine en büyük tehdit, bireysel hak ve özgürlüklerin keyfi davranışlar sonucu çiğnenmesi ve buna karşı toplumun tepki göstermemesi. “Her faninin başına gelir” anlayışının topluma egemen olması. Buna izin vermemeliyiz.