Ermeni tasarısının bir oyla kabul edilmesinin doğurduğu öfke, aynı günlerde açıklanan Kıbrıs’la ilgili AİHM kararı ile elde edilen önemli kazanımları gölgeledi.
AİHM’nin 5 Mart günü açıklanan Demopoulos/Türkiye kararı Kıbrıs sorununa yeni bir boyut getirdi. 1974 harekâtı sonucu güneye göç eden Rumların kuzeyde bıraktıkları taşınmaz mallarla ilgili olarak AİHM’de açılmış yaklaşık 1550 dava bulunmakta. AİHM’de açılan davaların kabul edilmesi için önce etkili iç yargı yollarının tüketilmesi gerekiyor.
KKTC, AİHM’nin isteğine uygun bir iç yargı yolu olarak Rumların zararını gidermek amacıyla bir Tazminat Komisyonu(TK) kurdu. AiHM, bu komisyonun etkili bir yargı olup olmadığına karar vermek için 8 pilot dava seçti. AİHM Büyük Dairesi açıklanan kararında, 14’e karşı 3 oyla, TK’nın etkili bir yargı yolu olduğuna karar verdi ve 8 davayı kabul edilmez buldu.
Seçilen 8 dava pilot dava niteliği taşıdığından, 1550 davanın sonucunu da kararlaştırıyor. Bundan sonra davacılar, kuzeyde bıraktıkları taşınmazlar karşılığında tazminat almak istiyorlarsa, TK’ya başvurmaları gerekecek. Bu yola gitmek istemiyorlarsa, kararda da belirtildiği gibi, Kıbrıs sorununa genel bir çözüm bulunmasını bekleyebilirler.
Başvurucular ve davaya müdahil olarak katılan Kıbrıs Rum Yönetimi, KKTC’nin uluslararası alanda tanınmadığını, dolayısıyla bu devletin yasaları gereğince kurulan TK’nın hukuksal bakımdan geçerli olmadığını, böyle bir yargı yolunu tüketme yükümlülüğünün Kıbrıs’ın işgaline meşruiyet kazandıracağını ileri sürüyorlardı.
AİHM bu savları reddetti ve TK’nın kurulmasının yasal olduğu sonucuna vardı. TK’nın bağımsız ve tarafsız çalışan etkili bir organ olduğuna karar verdi. Etkili bir iç yargı yolu varsa bunun tüketilmesi gerektiğini belirtti. Başvurucuların zararlarının tazminat ödenmesi ya da mülkiyetin iadesi yoluyla karşılanmasını TK’nin takdirine bıraktı. AİHM’nin, mülkiyetin iadesini ve bunun sonucunda insanların zorla evlerinden çıkarılmasına yol açacak bir çözüm empoze edemeyeceği görüsüne yer verdi.
Kararın önemli hukuksal ve siyasal sonuçları var
Hukuksal açıdan Türkiye, 1550 davada mahkûm olmaktan ve AİHM’nin saptayacağı büyük miktarlarda tazminat ödemekten kurtuluyor. Gerçi, TK’ya başvuran Rumlara da bir tazminat ödeniyor. Ancak arada iki fark var.
Birinci fark, tazminat miktarı. TK tarafından ödenen tazminat, çoğu kez başvurucu ile görüşüp bir uzlaşıya vararak saptanıyor.
İkinci fark, AİHM tarafından verilen ihlal kararlarında, Türkiye’nin tazminat ödemesiyle başvurucunun mülkiyet hakkı sona ermiyor. Mülkiyet hakkı devam ettiğinden, başvurucu bir süre sonra yeni bir dava ile taşınmazını kullanmamaktan doğan yeni bir istemde bulunabiliyor. Oysa, TK başvurucuya tazminat ödeyince mülkiyet hakkı sona eriyor.
Kararın başka bir önemi, KKTC yasaları gereğince kurulmuş bir komisyonun AİHM tarafından tanınmış olması. Bu KKTC’nin tanınması anlamına gelmiyor. Ancak KKTC’nin hukuksal bir tasarrufunun uluslararası alanda geçerli kabul edilmesi önemli bir adım.
Demopoulos kararı Kıbrıs sorununun çözümüne olumlu katkı yapacak. Adada süren görüşmelerdeki en çetin konulardan biri mülkiyet sorunu. Bu karar ile mülkiyet sorununun nasıl çözümleneceği bir uluslararası yargı organı tarafından gösteriliyor. AİHM kararı bağlayıcı. Devletler uymak zorunda.
Ayrıca, Annan planında öngörülen, mülkiyet sorununun çözümü için bazı bölgelerde Rumlara toprak verilmesi gibi önerilerin zemini bu karar ile ortadan kalkıyor.
Demopoulos kararı uzun yıllar süren çetin bir hukuk mücadelesinin ürünü.
Türk kamuoyu, Ermeni sorununun ABD’de bir ara aşamada yaşadığı olumsuz gelişmeden başını kaldırıp, Kıbrıs konusunda elde edilen bu önemli başarıyı görmeli.