Evrenin yaratılışını açıklayan “kara delik” teorisine göre, içinde bulunduğumuz evren başka bir evrendeki kara delikten yaratıldı. Başka evrendeki kara deliğin genişlemesi sonucu yeni bir evren doğdu.
Siyasette de bazen böyle kara delikler doğuyor.
Son zamanlarda çok sık sorulan soru şu: “Beklentilerimi karşılayacak bir parti bulamıyorum. Oyumu hangi partiye vereyim?” Bu soru bugünkü Türk siyasal yaşamının en can alıcı sorusu. Siyasal yaşamdaki kara deliğin saptanması ve bunun doğurduğu umutsuzluğun ifadesi. Uzaydaki kara delik gibi, doldurulmazsa genişleyecek ve başka bir Türkiye’nin doğmasına yol açacak.
Siyasal yaşamdaki kara delik, CHP’nin izlediği siyasetle Türkiye’nin ve çağımızın gerçekleri arasındaki farktan doğdu. CHP’nin başına gelmesi olası gözüken Sayın Kılıçdaroğlu bu boşluğu doldurabilecek mi?
CHP’nin cumhuriyetin temel değerlerini savunmasının eleştirilecek bir yanı yok. Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet ve her devlet gibi, bu devletin üzerinde durduğu temel değerler var. Bu değerlerin savunucusu olmak, hele bunlara karşı bir tehdit olduğunu düşünüyorsanız, son derece doğal. Sorun bu değil.
Sorun, günümüzde bu değerlerin yeni bir içerik, yeni bir anlam kazanması. Küreselleşmenin getirdiği değişimler, Türk toplumunun hızlı bir dönüşüm geçirmesi ve bütün bunların sonucunda CHP’nin topluma sunduğu giysinin dar gelmesi, yetersiz kalması.
Örneğin, günümüzde demokrasinin ayrılmaz bir öğesi çoğulculuk. Çoğulculuk ilkesi, her türlü farklılığın tanınmasını, farklılıklara yer açılmasını, bunların serbestçe ifade edilmesini öngörüyor. Bu aynı zamanda, dinsel, etnik bir siyasal birlikten, homojen bir toplum yaratmaktan vazgeçilmesi anlamını taşıyor. Oysa 1920’lerde kurulan cumhuriyet, farklılıkları reddeden, homojen bir toplum oluşturma projesine dayanıyordu. Böyle bir toplum projesi bugün uygulanırsa, rejimin adı demokrasi olmaz. İnsanlara nefes aldırmayan, temel hak ve özgürlükleri bastıran, boğucu, kasvetli bir toplum modeli ortaya çıkar. İnsanları da dar kafalı, bağnaz, hoşgörüsüz bireylere dönüştürür.
Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, parti içinden başlayarak, çağdaş bir demokrasi anlayışını benimseyebilecek mi?
Yeni CHP, yurttaşların bir arada yaşamalarını sağlayacak birleştirici olarak ne getirecek? “Ulusal ve manevi değerler” mi, yoksa bütün yurttaşlar tarafından paylaşılabilecek bir özgürlük ve demokrasi anlayışı mı?
Yeni CHP, eşitliğin sağlanamadığı bir toplumda özgürlüğün de olamayacağı noktasından hareketle hangi sosyal politikaları uygulayacak? Yoksullukla, işsizlikle nasıl savaşacak? Küresel ekonomik krizin etkisiyle uluslararası sendikacılık hareketinde yeni bir uyanış var. İşçiler, kendi çıkarlarının da dikkate alındığı yeni bir küresel ekonomik düzen istiyorlar. CHP bu gelişmeyi Türkiye’ye uygulayabilecek mi? Sendikalarla ilişkisi nasıl olacak? İş kazalarını önleyecek önlemler alabilecek mi?
Eşitlik toplumun her kesimi için önemli. Kadın-erkek eşitliği, pozitif ayrımcılık konularında ne yapacak? Toplumda marjinalize olanların, itilenlerin savunucusu olacak mı?
Günümüzde sosyal demokrasi, temel hak ve özgürlükler, bireyin merkezi rolü gibi liberal ilkeleri benimsiyor. Ama bunların ötesine geçerek bireysel hak ve özgürlüklere toplumsal içerik kazandırıyor. Küreselleşmenin korumasız duruma düşürdüğü bireye güvence sağlamaya çalışıyor. Ve bunu dinsel cemaatler dışında yapıyor. Kılıçdaroğlu’nun CHP’si bu güvenceyi sağlayabilecek mi?
Ulusal değerlerin evrensel değerlerle özdeşleştiği, dışa açık, daha çağdaş, daha uygar bir toplum yaratabilecek mi? Cumhuriyetin “çağdaş uygarlık” projesi yolunda yürüyecek mi?
Sosyal demokrasi değişim demek, özgürlüklerin genişletilmesi demek, eşitlik demek. CHP, Türkiye’de değişimin motoru olabilecek mi? Bu değişimi özgürlük, eşitlik, demokrasi hedeflerine yöneltebilecek mi? Ve bütün bunları yaparken “halkın partisi” olabilecek mi?
Sayın Kılıçdaroğlu bunları gerçekleştirir, CHP’yi yeni bir yörüngeye oturtabilirse, işte o zaman Türk siyasetinde kara deliğin doldurulduğunu söyleyebiliriz.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun kişiliği, şimdiye kadar izlediği siyasal çizgi umut veriyor. Seçildiği takdirde, yeni Genel Başkan’ın CHP’yi doğru hedeflere yöneltmesi, bu hedeflere ulaştırması Türk demokrasisi açısından büyük önem taşıyor.