Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Venedik Komisyonu mart ayında Türkiye ile ilgili yeni bir rapor yayımladı. Rapor iki konu içeriyor: Müslüman olmayan cemaatlerin hukuksal statüsü ve Fener Rum Patrikliği’nin “ekümenik” unvanını kullanması.
Müslüman olmayan cemaatlerin hukuksal statüsü
Raporda, uygulamada farklılıklar olsa bile, Avrupa‘da dinsel cemaatlerin tüzel kişilik kazanmalarına olanak tanındığı belirtiliyor.
Türkiye ile ilgili şu hususlara yer veriliyor:
* Türkiye’de gayrimüslim cemaatlerin tüzel kişilik kazanmasının Anayasa’nın 2, 13, 14 ve 24. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmekte. Oysa bu maddelerde dinsel cemaatlerin tüzel kişilik kazanmasına bir engel yok.
* Dinsel cemaatlerin tüzel kişiliğe sahip olmaması bütün cemaatler için geçerli olmakla birlikte, uygulamada Müslüman ve Müslüman olmayanlar arasında bir fark var. Müslümanların dinsel etkinlikleri Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenleniyor. Diyanet onları temsil ediyor. Müslüman olmayan gruplar ise Diyanet’e bağlı değil. Bu grupların yasal olarak var olmalarının tek yolu vakıf kurmak. Ancak bu yoldan taşınmaz mal sahibi olabiliyorlar ya da okul, hastane gibi etkinliklerine mali destek sağlayabiliyorlar.
* Müslüman olmayan cemaatlerin vakıf kurmaları türlü güçlüklerle karşılaşıyor. Kaldı ki, vakıf kurmak tüzel kişiliğe sahip olmak ile aynı değil. Cemaatin yargıya ulaşma hakkı, iş verme, din eğitimi verme gibi yükümlülükleri vakıf tarafından yerine getirilemiyor.
* AİHM kararları açısından sorunun 2 yönü var. AİHM’ye göre, bir grubun ortak bir çıkar çevresinde birlikte hareket etmek amacı ile tüzel kişilik kazanmasının engellenmesi toplanma özgürlüğünün ihlalini oluşturur. Dinsel cemaatlerin tüzel kişilik kazanmasının önlenmesi ise, toplanma özgürlüğü yanında din özgürlüğünün de ihlaline yol açar.
* Ancak Sözleşme’ye göre, devletler kamu düzenini korumak amacıyla din özgürlüğünü sınırlayabilirler. Bunlar köktendincilik, demokratik bir devletin temel ilkelerine saygı gösterilmemesi ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi gibi istisnai durumlar olabilir.
Türkiye’de Müslüman olmayan cemaatler bakımından böyle istisnai durumlar söz konusu değil. Türkiye’deki uygulama Avrupa’daki genel eğilime aykırı olduğu gibi, AİHM kararları ile de uyumlu değil. Bu nedenlerle Venedik Komisyonu, Müslüman olmayan cemaatlerin tüzel kişilik kazanmasına olanak verecek yasal değişikliklerin yapılmasını tavsiye ediyor. Bu gerçekleşene dek mevcut yasaların, din özgürlüğüne getirilen sınırlamanın etkisini azaltacak biçimde yorumlanmasını istiyor.
Fener Rum Patrikliği’nin “ekümenik” unvanını kullanması
Venedik Komisyonu’na göre, Patrikliğin “ekümenik” (Ortodoks kiliselerinin birleşmesine ait dini unvan) olup olmadığı hukuksal değil dini bir konu. Ama gerçek o ki, Patriklik 6. yüzyıldan bu yana ekümenik unvanını kullanmakta ve diğer Ortodoks kiliseler tarafından böyle tanınmakta.
AİHM kararlarına göre, her dinsel grubun kendini istediği gibi tanımlaması dinsel özgürlüğün bir parçası. Devletin buna müdahalesi din özgürlüğüne aykırı.
Türkiye, Patrikliğin “ekümenik” unvanını kabul etmiyor. Yargıtay 2007 kararında ekümenik unvanının hukuksal bir temeli olmadığını söyledi. Ancak, ilgili makamlar ekümenik unvanının kullanılmasını engellemiyorlar. Bu unvan kullanıldı diye soruşturma açılmıyor. Ya da Patrik’in, bununla ilgili görevleri yerine getirmesi önlenmiyor. Başbakan Erdoğan da ekümenik unvanının Ortodoks kilisesinin bir iç sorunu olduğunu belirtti. Yargıtay’ın 2007 kararı ise laiklik ilkesi ile bağdaşmıyor. Bir yargı organı bir dinsel liderin ruhani statüsüne karışmamalı.
Rapordan çıkan sonuç şu: Türkiye, Müslüman olmayan cemaatlerin tüzel kişilik kazanmalarına olanak verecek yasal değişiklikleri yapmalı. Patrikliğin ekümenik statüsünü kabul edip etmemek Türkiye’nin kararı. Ancak bu unvanın kullanılmasını engellemediği sürece sorun bulunmamakta.