Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir dostum bana e-posta ile mesaj göndermiş. Mesajında, “Hep yargı bağımsızlığından söz ediyorsun. Oysa Türkiye’de asıl sorun yargının tarafsız olmayışı. Tarafsız olmayan yargıçlar nasıl bağımsız olacak?“ diyor.
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı iki ayrı fakat birbirini tamamlayan kavramlar. “Bağımsızlık” yargının hiçbir devlet organına, özellikle yürütmeye tabi olmaması anlamına geliyor. Yargının bağımsızlığı hukuk devletini oluşturan en önemli koşul. Yargı bağımsızlığı, yargıcın ve yargı erkinin bağımsızlığı şeklinde ikiye ayrılıyor. Yargıcın bağımsızlığından, yargıcın karar verirken dış baskılardan etkilenmemesi, kararını salt önündeki olgulara ve yasaya dayandırması anlaşılıyor. Bunun için yargıcın, bağımsızlığını sağlayacak güvencelere sahip olması gerekli. Bu güvenceler AİHM kararlarında belirtiliyor. Yargıçların atamaları, görev süreleri, dış baskılara karşı korunmaları bu güvenceler arasında.

Dış baskılara karşı duvar
Yargı erkinin kurumsal olarak yürütme ve yasamadan bağımsızlığı ise, yargının dış baskılara karşı koruyucu bir duvarla çevrilmesi amacını taşıyor. Bunun için yargı, idari yönden bağımsız bir biçimde yönetilmeli. Yürütmenin kararlarına tabi olmamalı. Demokrasilerde devletler, çoğunluğu yargıçlardan oluşan bağımsız kurullar kurarak bu amacı sağlıyor. Yargıçların terfileri, atamaları, disiplin işlemleri bu kurullar tarafından yapılıyor.
Tarafsızlık ise, yargıcın ön yargılı olmaması, taraflar arasında eşit mesafede bulunması anlamını taşıyor. AİHM, tarafsızlığı öznel ve nesnel olarak ikiye ayırıyor. Öznel tarafsızlık, yargıcın kişisel düşünceleri bakımından tarafsız olması, önyargılı olmaması. Ancak yargıcın aklından geçenleri okuma olanağı bulunmadığından, tersi kanıtlanmadığı sürece yargıcın tarafsız olduğu kabul ediliyor. Yargıcın taraflı davrandığını kanıtlamak çok güç. Somut kanıtlar gerekiyor. O nedenle AİHM, nesnel tarafsızlık kavramına başvuruyor.
Nesnel tarafsızlık kavramında önemli olan dış görünüm. Davalının, yargıcın tarafsız olmadığı kuşkusunu haklı gösterecek bir dış öğe var mı? Ölçüt bu. Örneğin, AİHM, Incal davasında DGM’deki askeri yargıcın askeri hiyerarşiye tabi olması nedeniyle, bir sivil olan Incal’ın yargıcın tarafsızlığı konusunda duyduğu kuşkunun haklı olduğuna karar vermişti.
Dostumun bana sorduğu soruya dönersek. Yargının ve yargıcın bağımsızlığı tarafsızlığın ön koşulu. Yargının bağımsız olmadığı bir ülkede tarafsızlıktan da söz edilemez. O nedenle önce yargının bağımsızlığını güvence altına almak gerek.

Somut kanıt önemli
Yargıcın tarafsız olmadığını iddia ederken ihtiyatlı davranılmalı. Elde somut kanıtlar yoksa böyle bir iddianın ileri sürülmemesi doğru olur. Nasıl ki, AİHM pek çok davada yargıcın tarafsız olmadığı iddiasını kabul etmedi.
Barfod/Danimarka davasında (1989), bir gazetede çıkan yazıda, belediyeyle ilgili bir davaya bakan yargıçların belediyenin işlerinde çalıştıkları, dolayısıyla tarafsız olmadıkları ileri sürülür. “Görevlerini gereği gibi yerine getirdiler” gibi hakaret edici bir ifade kullanılır. Yazar, açılan hakaret davasında para cezasına mahkûm olur. AİHM kararında, yargıçların tarafsız davranmadıklarını gösteren bir kanıt bulamadığını, yargıçlara yönetilen hakaret niteliğindeki suçlamanın yargıçların kamuoyundaki saygınlığını zedelediğini belirterek yazara verilen cezayı haklı bulur. Yargının ve yargıçların saygınlığının korunması kamu çıkarının bir gereği.

Tam bağımsız HSYK
Yargıçların tarafsız davranmadıkları somut olarak kanıtlansa bile, o zaman da sorunun çözümü yargı bağımsızlığını kaldırıp yargıyı yürütmenin emrine vermek değil.
Bir ülkede yargıçlar verdikleri kararlardan dolayı siyasal iktidar tarafından cezalandırılacakları kaygısını taşıyorlarsa, yargı bağımsızlığı, bununla birlikte hukuk devleti tehlikede demektir. Türkiye’de bir yandan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) tam bağımsız olmaması, öte yandan Adalet Bakanlığı’na bağlı müfettişler, siyasal iktidarın yargıyı baskı altına almasına olanak veriyor. Bunun pek çok örneği var.
Hükümetin tasarladığı yargı reformu ile, HSYK’yı tam bağımsız bir organ yaparak, müfettişleri HSYK’ya bağlaması, hukuk devleti kavramına bağlılığını gösterecektir.