Siyasette “güç” kavramı, başkalarının davranışlarını etkileyerek onlara istediğinizi yaptırmak yeteneği olarak tanımlanıyor. Askeri ve ekonomik güce sahip olan bir devletin başka devletlerin tutumlarını etkileyebildiği biliniyor.
1990’larda Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Joseph Nye, yazdığı yazılarla yeni bir güç kaynağına işaret etti ve buna “yumuşak güç” adı verdi. Yumuşak güç, sert gücün kullandığı baskı yöntemlerini kullanmıyor. Yumuşak güç, bir toplumun kültüründen, devletin iç ve dış siyasetinin dayandığı moral değerlerden, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti gibi değerlerin toplum ve devletçe özümsenmesinden oluşuyor. Bu nedenlerle o toplum ve devlet, başkalarına çekici geliyor. Bu çekicilik başka devletleri ikna etme yeteneğini sağlıyor. İstediğini sert güç kullanmadan yaptırma olanağını veriyor.
Bilgi ve iletişimin rolü
Günümüzdeki teknolojik gelişmeler, küreselleşme, bilgi çağı yumuşak gücün önemini artırdı. Bilgi ve iletişim bir güç kaynağına dönüştü. O nedenle, bir devletin iç ve dış siyasetini düzenlerken yumuşak gücünü göz önünde bulundurması kaçınılmaz oldu.
Bir toplumu oluşturan değerler sistemi, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti alanlarındaki uygulamalar yumuşak gücü kararlaştıran en önemli öğeler. Toplumun kültürü başkalarıyla paylaşılabilen evrensel değerleri içeriyorsa, başka ülkeleri etkileme olasılığı daha fazla.
Kültür ve sanat bir diğer yumuşak güç kaynağı. Bunu en iyi bilen devletlerden biri Fransa. Fransız kültürü, edebiyatı, felsefesi, mutfağı, şarabı, peyniri, Fransa’nın en önemli yumuşak güç kaynaklarından. Fransız diplomasisinin en etkili silahlarından biri.
Obama’nın ziyareti
Dış siyaset, yumuşak gücün hem yaratılması hem kullanılması açısından önemli. Kamu oylarını etkilemeye yönelik diplomasi devletlerin sık başvurduğu bir yumuşak güç silahı. Bunun başarılı bir örneğini Obama’nın Türkiye ziyaretinde gördük.
Kamuoylarına yönelik diplomasinin başka bir başarılı örneği Norveç...
Norveç 5 milyonluk küçük bir ülke. Avrupa’nın uzak bir ucunda. AB üyesi değil. Ancak kamuoylarına bir mesaj ulaştırıyor. “Norveç, dünyada bir barış gücüdür.” Ortadoğu’da, Sri Lanka’da, Kolombiya’daki başarılı arabuluculuk çabaları bu mesajı destekliyor.
‘Gürültülü’ çabalar
Türkiye de benzer bir çaba içinde. Üstelik Türkiye’nin konumu, bu tür çabalar için çok elverişli. Ancak, Norveç’ten farklı olarak Türkiye’nin arabuluculuk çabaları daha gürültülü. Norveç bu konularda sessiz diplomasi yürütüyor. “Ben arabulucuyum” diye ortaya çıkmıyor. Buna karşılık, Türkiye, Suriye-İsrail arasındaki çabalarında başarılı oldu. Ne var ki, Davos ve Rasmussen konusundaki sivri çıkışlar, içeride puan kazandırırken, dışarıda puan yitirilmesine neden oldu. Yumuşak güç sert davranışları sevmiyor.
Türkiye’de, hükümetin AB üyeliği konusundaki iradesi yerinde duruyorsa, bir Avrupa kamuoyu sorunuyla karşı karşıya. Avrupa kamuoylarındaki olumsuz Türk imajını değiştirmek zorunda. Bu nedenle, yumuşak gücünü artırma yöntemlerini iyi düşünmek gerekir.
Bilgi iletişimi, günümüzde büyük bir yumuşak güç kaynağı. Bir toplum ya da devletle ilgili olarak görsel ya da yazılı medyaya verilen bilgiler, kamuoylarını etkiliyor. Ancak, en iyi pazarlama yöntemleri bile kusurlu bir ürünü satamaz.
Pazarlığın zayıf gücü
İşkencenin bir türlü önlenemediği, insanların özgürlüğünün keyfi davranışlarla sınırlandığı, telefonların hukuka aykırı bir biçimde dinlendiği, insanların yıllarca tutuklu kaldığı, basının baskı altında tutulduğu, çocukların haklarının korunamadığı, kadınların namus uğruna öldürüldüğü bir ülkeyi dışarıda pazarlamak kolay olmasa gerek.
Türkiye’nin evrensel kültüre katkıda bulunan Orhan Pamuk gibi yazarları, Fazıl Say gibi sanatçıları var. Bunlar çok önemli bir yumuşak güç kaynağı. Ne yazık ki, Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, hukuk devleti alanlarındaki eksiklerini örtmeye Orhan Pamuk ve Fazıl Say yetmiyor.