Yazarlar Rusya'da dolaşan hayalet; komünizm

Rusya'da dolaşan hayalet; komünizm

30.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Rusya'da dolaşan hayalet; komünizm

Rusyada dolaşan hayalet; komünizm

Zülfü LİVANELİ

Kapitalizmin yarattığı baronlar ülke gelirinin yarısını, yönetiminin tamamını ele geçirdi. Stalin terörünün yokettiği yaşlı kuşak tedirgin olsa da, gençler ve yeni rejimin tahrip ettiği hayat eski rejimin özlemi içinde...

OLGA İvanovna intihar ettiğinde 77 yaşındaydı.
Onca büyük umutlar ve özveriyle kurulan ülkesine duyduğu güveni elinden aldılar ve yaşamını parçaladılar.
Daha küçük bir öğrenciyken sevgili babası, Japon casusu olduğu suçlamasıyla tutuklandı. Stalin'in Gulag kampına gönderildi. Orada onu itirafa zorladılar. Dondurucu Sibirya soğuğunda üzerine kova kova su döktüler. Dökülen su hemen üstünde donuyordu. Ülkesine, sosyalizme, devrime ve liderine inanan adamın casus olduğunu kabul etmesini istiyorlardı. Kampta bulunan başka bir tutuklu, yaşlı bir komünist ona ne yaparlarsa yapsınlar kesinlikle bir itiraf imzalamamasını öğütledi.
Baba direndi.
Bu arada aile "hain ailesi" muamelesi görüyordu.
Babası tutuklanmadan hemen önce, sınıfta notları çok yüksek olan Olga'nın Karadeniz kıyısında gençlik için düzenlenen geziye gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Çalışkan öğrenciler için büyük bir ödül olan ARTEK kampı Sibirya çocuklarının kurduğu bir cennet hayaliydi. Babası tutuklanınca onu bu geziden çıkardılar.
O sıralarda aile, oturduğu daireyi de yitirip akrabaların yanına sığınmak zorunda kaldı. Çünkü bir hainin ailesine ev verilemezdi.
Olga İvanovna yine de talihli sayılırdı. Çünkü hiç olmazsa aile tutkulanmaktan kurtulmuştu.
Onların durumundaki birçok kadın ve çocuk Akmola'daki kampa gönderilmişti.
Şu günlerde Kazakistan'ın yeni başkenti olarak sıkça sözü geçen Akmola yakınlarında, Stalin yönetiminin kurduğu kamp ALJİR adını taşıyordu: Yani "Hainlerin Karıları İçin Akmola Kampı" kelimelerinin başharflerinden oluşan bir kısaltma.
1937 ile 1945 arasındaki Stalin terörü yıllarında onbinlerce kadın evlerinden sökülerek bu kampa atıldı ve eksi 40 derecede penceresiz barakalarda yaşamını yitirdi.
Bugün kamp çevresine bu kurbanları anan bir yazıt dikilmiş.
Nina Vaishvilene, Olga kadar şanslı olmayanlar arasındaydı. Çünkü genç kızlığında, karşı casusluk örgütü olan SMERSH mensubu sarhoş bir subayın dans teklifini geri çevirdiği için Gulag kampına kapatılmıştı. Orada Belçikalı bir mahkumdan çocuğu oldu. Cezası bittikten sonra gidecek hiçbir yeri yoktu. Çünkü bütün akrabaları ölmüştü. Altı yıl Magadan kentinde yaşadı. Sonra Letonya'ya gitti. Güç bela geçinebiliyordu çünkü Gulag gençliğiyle birlikte bütün çalışma gücünü çekip almıştı ondan. Bu sırada Sovyetler Birliği yıkıldı ve Nina bu yeni rejimde geçinme ve barınma olanağı bulamadı.
Başvurduğu son çare bir mahkum olarak gençliğini gömdüğü Gulag kampına geri dönüp, soğuk barakalardan birine yerleşmekti. Hiç olmazsa kira isteyen yoktu orada.

Dönelim Olga'nın hikayesine.
İkinci Dünya Savaşı'nın patlamasıyla herşey daha da kötü oldu. Kızıl Ordu askere ihtiyaç duyduğu için Olga'nın babası kamptan çıkarılıp cepheye gönderildi ve onu bir daha göremediler. O sevgili, sevecen babayı kimbilir hangi cephede, hangi Alman şarapneli parçalamıştı!
Olga yıllarca, kucağına sokulduğu, omuzuna başını koyduğu babasının kokusunu unutamadı.
Stalin kamplarında yitip giden milyonlara bu kez de savaşta ölen milyonlar katılıyordu.
Bugün Rusya'da demografik bir özellik var: Ülkenin kaderini belirleyen bir özellik bu.
1920'lerde doğmuş olan kadın nüfus, normal bir demografi ağacı görünümü sergiliyor.
Ama erkekler için böyle bir şey söz konusu değil.
1920'lerde doğmuş olan erkeklerin yüzde 97'si ölmüş. Sadece yüzde 3'ü hayatta.
Bir kısmı kamplarda yitip gitmiş. Daha çok da İkinci Dünya Savaşı, milyonlarca Sovyet erkeğini savaş meydanlarında yoketmiş.
Babasının başına gelen felakete rağmen ayakta kalmak için direnen ve büyük yeteneğiyle okuyup ekonomist olan Olga, bu yüzden hiç evlenemedi.
Çünkü savaş, erkek nüfusunu yoketmişti.
***
OLGA'NIN ÇOCUKLUĞUNU STALİN MAHVETTİ.
DAHA SONRA İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ONUN GENÇLİĞİNİ PARÇALADI.
BU ACILARA DİRENEREK ÇALIŞAN VE EMEKLİLİĞİ İÇİN ÜÇ BEŞ KURUŞ BİRİKTİREN OLGA'NIN YAŞLILIK DÖNEMİNİ DE RUSYA'DAKİ YENİ LİBERAL DEMOKRATLAR YOKETTİ.
Çünkü Sovyetler Birliği'nin yıkılışından sonra işbaşına gelen yönetimler ve özellikle Gaidar'ın ekonomik şok uygulamaları Olga'yı bir saat içinde beş parasız bıraktı.
Kefen parası olarak biriktirdiği üç beş kuruş, bir anda sıfır oldu.
Olga'nın yaşama imkanları elinden alınmıştı.
Hepsi öldürülmüş olduğu için, yanına sığınacağı akrabaları da kalmamıştı.
Huzuru ve kurtuluşu ölümde aradı.
Aynen her yıl intihar eden 60 bin yurttaşı gibi...
Çocukluğu Stalin, gençliği savaş, yaşlılığı liberal demokratlar tarafından yıkılan kadına, banyoda bileklerini kesmekten başka yol bırakılmamıştı.

Aynı anda Moskova kenti hem 850 inci kuruluş yılını, hem de yeni zenginlerin saltanatını kutluyordu.
Moskova kenti nüfusun yüzde 5'ine sahip olmasına rağmen ülke gelirinin yüzde 35'ini elinde tutuyordu.
Ve sosyalist ekonomiden, kapitalizme geçiş döneminin yeni zenginleri, hiçbir kural tanımadan büyük servetler kazanıyorlardı.
Moskova bir anda dünyanın ikinci pahalı kenti oluvermişti (Tokyo'dan sonra).
Hatta bu durum Rus halkı arasında anlatılan yeni fıkralara yol açmıştı:
Bir Rus zengini arkadaşına yeni kravatını gösteriyor ve "Bak!" diyordu. "Bu kravatı New York'tan 1500 dolara aldım."
"Enayilik etmişsin!" diye yanıtlıyordu öteki. "Aynı kravatı Moskova'da 2000 dolara alabilirdin."
***
Bir başka fıkrada, yoldan geçmekte olan adam, feci bir trafik kazası görüyor. Kaza yapan adam "Ah Mercedes'im, ah Mercedes'im!" diye ağlayıp, parçalanan otomobiline ağıt yakmakta.
Yoldan geçen adam diyor ki "Mercedes'i bırak birader. Baksana kolun kopmuş!"
Koluna bakıp da yerinde olmadığını gören zengin müthiş bir çığlık koparıyor: "Ah Rolex'im, ah Rolex'im!"
***
Bir başka fıkrada durum tam özetleniyor:
Kitapçı dükkanına giren birisi diyor ki; "En kısa yoldan nasıl zengin olacağını anlatan bir kitabınız var mı?"
"Evet!" diyor kitapçı "Var. Ceza Yasası!"
***
Rusya'daki yeni baronlar ülke gelirinin yarısından fazlasını ellerine geçirdiler. Bunlar arasında Vladimir Guzinski, Vladimir Potanin, Boris Berezovski, Vladimir Vinogradov, Mihail Khodorovski, Mihail Friedman, Boris Berezovski hem milyarlarca dolara, hem ülke kaynaklarının işletme imtiyazlarına hem de medyaya egemenler.
Çoğunun babası komünist partisi ileri gelenleri olan bu genç adamlar, gençlik örgütü komsomollardan yetişmiş ve servetlerini son birkaç yıl içinde yapmışlar.
Bu baronlar son seçimlerde yükselen komünist tehtide karşı Yeltsin'i seçtirebilmek için doğrudan devreye girdiler, bu uğurda 140 milyon dolar harcadılar ve komünistleri iktadardan uzak tutmayı başardılar.
Ama şimdilik!
Çünkü açlık sınırına yaklaşan Rus halkının büyük bölümü, eski rejimi özlüyor.
Merkezi ısıtmayla ısınan, sürekli sıcak su akan evlerde küçük bir kirayla oturan 280 milyon insanın sağlık sigortasına, eğitim olanaklarına kavuştuğu eski rejimi kurtuluş olarak görüyorlar.
70 yaşın üstündekiler Stalin zulmünden dolayı hala kuşkulu ama daha genç olanlar komünistlere yakın.
Bu yüzden Zhuganov liderliğindeki Rusya Federasyonu Komünist Partisi, Rusya dışında ve içindeki birçok kişinin uykusunu kaçırıyor.
Karl Marx ve Friedrich Engels, Komünist Manifesto'nun başlangıcında "Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor!" diyorlardı. "Komünizm hayaleti!"
İşte bu hayalet bugün Rusya'da dolaşmakta!
Çünkü yeni rejim Rus halkını perişan etti.
1990'dan buyana intiharlar yüzde 50 arttı.
Kızıl Ordu aç! Yüz binden fazla subayın evi yok. Her yıl ortalama 500 subay intihar ediyor.
Rusya'daki suç oranı ABD'nin üç katına çıkmış.
Moskova paranın, ahlaki çöküntünün, suçların, yoksulluğun, umutsuzluk ve umudun kenti olarak anılıyor.


Yazara Email livaneli@milliyet.com.tr