Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Pazartesi günü açıklanan enflasyon rakamı senelik enflasyonu yüzde 9.32’ye yükseltti. Merkez’in haziran ayında başlatmış olduğu seri faiz indirimlerinin fazlasıyla erken başlamış bir gevşeme olduğundan bir süredir bahsediyorum.
Son gelen rakamlar bunu doğrular nitelikte. 2014’ü böyle yüksek bir rakamla kapatmak 2015 için belirlenen hedefi de tehlikeye sokacak ve Merkez’in inandırıcılığını ciddi anlamda sarsacaktır. Bugün tedirginlikle beklenen Moody’s raporundan olumsuz bir haber gelirse bunda yüksek enflasyon görünümüne rağmen beklenen faiz indiriminin rolü olacaktır. Bu şartlar altında hükümet kanadından gelen faiz indirimi çağrıları yangına körükle gitmeye benziyor.
Bir kez daha yinelemek gerekirse enflasyonu indirebilmenin tek yolu faizleri sıkı tutmak ve bu şekilde hem talebi kısmak hem de kuru düşürerek maliyet enflasyonunu azaltmaktır.

Üretim kapasitesi...
Yüksek enflasyonun en büyük etkisi sabit gelir gruplarının kazançlarını eritmesi oluyor. Çünkü eğer maaş artışları en az enflasyon oranı kadar olmazsa reel ücretler azalıyor.
Bu nedenle sağlıklı bir ekonomide önce enflasyonun düşürülmesi ve sonra faizlerin düşürülerek üretim kapasitesinin artırılması gerekir. Eğer faizi enflasyondan önce düşüreyim de üretim kapasitesini artırayım derseniz reel faiz negatife döner ve kimse borç vermek istemez. Likiditenin kuruyacağı bu ortamda ise bu sefer faizler kontrolden çıkarak zirve yapar. Yani uygulamaya çalıştığınız politika elinizde patlar.
Bütün bunlar çok temel düzeyde öğrettiğimiz iktisat prensipleri. Yani Türkiye’de birkaç aydır süregelen “Faiz enflasyonu indirir mi, çıkarır mı” tartışmasının cevabını iktisat bilimi bundan yüz yıl önce vermiş zaten.

Yapısal enflasyon...
Son Enflasyon Raporu sunumunda Başkan Başçı eğer 2015 yılında da enflasyon hedefi tutturulamazsa o zaman enflasyonun yapısal olup olmadığının sorgulanacağını ve hedefin yukarı yönlü revize edilebileceğini dil getirmişti. Yapısal enflasyon katılaşmış ve sıkı para politikasıyla düşürülemeyen enflasyon oranı anlamına geliyor.
Peki, enflasyonu bu kadar sabit hale getiren nedir? Bunun değişik sebepleri var. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme ve sanayileşmeyle birlikte üretim yapısı ve gelir dağılımındaki değişimler daha yüksek fiyat artışlarını beraberinde getirebiliyor.
Bir diğer sebep nüfus artışı ve bununla birlikte gıda ürünleri için oluşan aşırı taleple ilgili. Ancak Türkiye’de gıda hariç tutulan çekirdek enflasyonun da yüksek olduğu düşünülürse bu sebep tek başına yeterli değil. Kronik cari açık ve buna bağlı olarak kurdaki yükselişler enflasyonu yüksek tutan bir diğer sebep.
Bütün bunlara ilave olarak fiyatlardaki inatçılık aslında Merkez Bankası politikalarıyla da yakından ilgili. Eğer uzun yıllar gereğinden gevşek para politikası uygulanır ve enflasyonu düşürmek için gerekli önlemler alınamazsa piyasalar artık enflasyonun düşeceğine inanmadıklarından enflasyon beklentilerini düşürmüyorlar. Bu da kira, ücret gibi uzun vadeli kontratlara yansıyarak gerçekleşen enflasyonun beklentilerin altına düşmesine engel oluyor.