Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

1960 ve 1980 darbe dönemlerinin Sanayi Bakanı, TİSK’in kurucusu, TÜSİAD’ın eski başkanı ve Şişecam’da 33 yıl genel müdürlük yapan, iş dünyasının duayeni Kocatopçu “darbelerin bakanı” olarak anılmak istemiyor

‘Cumhuriyet Doğu-Batı sorununu çözemedi’

SULUBOYA resimler yapan Kocatopçu’nun evindeki tablolara, objelere bakıyorum. Beyaz yemeni ile başlarını örtmüş, iki hanımın çekilmiş portre fotoğrafları ilgimi çekiyor. “Annem ve anneannem” diyor...
Fotoğraflar: OZAN GÜZELCE

Cumhuriyet kurulduğu yıl okula başlıyor Şahabettin Kocatopçu. Beşiktaş’taki Taş Mektep’te okuyan minik öğrencilerine, öğretmenleri, “akan yıldız”, “cesur yürekli adam” manasına gelen “Şahap” adıyla sesleniyorlar. Öyle de kalıyor. Şahap Kocatopçu “Nüfus kâğıdımdaki adımı değiştirmeyi hep ihmal ettim” diyor.
Bir süre önce Capital dergisinin verdiği “Ömür Boyu Başarı Ödülü”nü alan Kocatopçu’ya, 27 Mayıs 1960 darbesinin lideri Cemal Gürsel de “Topçu” diye seslenirmiş ancak bu isim üzerine oturmadı; bakanlığı gibi...
1960 ve 1980 darbe dönemlerinin “Sanayi Bakanı” olan Kocatopçu, birincisinde 1 yıl, ikincisinde ise ancak 5 ay bakanlık yapabildi. İkisinde de “istifa etti”. Nedenini sordum. Kulağıma söyledi, yazılmasını istemedi. “Sizi darbelerin bakanı olarak mı hatırlayacağız?” dediğimde, “Hayır, darbeler Türkiye’nin gelişmesini geciktirdi” dedi.
Görüştüğümüz gün Tokat’ta 7 genç şehit düşmüştü. “Bunu sormasaydın keşke, çok üzgünüm” derken göz pınarları doldu. Türkiye için en büyük hayalinin “sosyal barış” olduğunu söyleyen Kocatopçu, gelecekte Türkiye’nin yeniden inşaasına katkı sağlayacak “Atatürk’ün çocukları” diye anılan 700 kişilik kadro içinde yer aldı; devlet bursu ile gittiği Belçika’da metalürji, ABD’de ise seramik eğitimi aldı.
Sümerbank’ta 5 yıl “mecburi hizmetini” yaptıktan sonra, 33 yıl Türkiye İş Bankası’na bağlı Şişecam’ın genel müdürlüğünü yürüttü. TÜSİAD’ın ilk profesyonel başkanıydı, TİSK’in kurucu ilk başkanıydı, Türkiye Eğitim Vakfı kurucularındandı. Fabrikalar kuran, nesiller yetiştiren bir kuşaktan geliyordu...
Kocatopçu söyleşimize başlarken, bitirirken, arada sohbet ederken “Toplumun çıkarını, kendi çıkarının üzerinde tutmak” felsefesinin altını çizmemi istiyordu. Bana da bunu yapmak düşer!
Ömür Boyu Başarı’yı neye bağlıyorsunuz?
Bir toplum içinde yaşayan insanlar, toplum çıkarını kendi çıkarının üzerinde tutmaya çalışmalıdırlar. İnsanın kendi egosu da var, çalışmalıdır diyorum. Böyle düşünmek için çocuklara ilkokuldan eğitime başlamak gerekiyor.

Haberin Devamı

Siz bu eğitimi mi aldınız?
Bu eğitimi aldım, yaşamımdan aldım. İlkokul 2. sınıfta İstiklal Savaşı’nı yaşadım. İstanbul Boğazı işgal kuvvetlerinin gemileriyle dolmuş, sokaklarda yabancı askerler... İnsanı bu fena yapıyor. Rahmetli büyükannem cuma namazına gider, camide “Mustafa Kemal şurayı aldı” derdi, gazete yazmazdı.

Haberin Devamı

Sizinle 1930’larda sınavla yurtdışına gönderilen 700 gence “Atatürk’ün çocukları” dendi. Mustafa Kemal’i gördünüz mü?
Atatürk, Galatasaray Lisesi’nde okurken bizi ziyaret etti, elimizi sıktı. Bu etki hayatım boyunca hiç kaybolmadı. Liseyi bitirince, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne girdim. O yıl, yurtdışı burs sınavları açıldı. Yapılan imtihanı kazandım, Belçika’ya metalürji tahsiline gitim. Bu da benim için Atatürk bağı. Üçüncü sınıftayken Belçika’yı Almanlar istila etti. İstila sırasında insanların çektiği acığı yaşadık. Ülkemize döndük. Bizi Amerika’da eğitime gönderdiler.

İşçi çalıştıran solcu olmaz
Belçika’da dünyanın en vahşi dönemini, faşizmi yaşadınız. Bu durum siyasi görüşlerinizi etkiledi mi? Neden solcu olmadınız?
Kısa bir süre, gördük. Eğitimimi tamamladıktan sonra ülkeme geleceğim ve girip bir fabrikada işçileri çalıştıracağım. İşçişi çalıştıran insan solcu olamaz. İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nu kurdum, başkanı oldum.

Haberin Devamı

Batı’dan kapitalizmi getirdiniz, demokrasiyi getiremediniz. Galatasaray’dan arkadaşınız Kıraç, “Bizim kuşak görevini yerine getiremedi” demişti.
İnan Kıraç’ı çok severim, doğru diyor. Demokrasi bakımından iki şey görüyorum: Doğu-Batı’daki yerleşim özelliği. Acıları yaşıyoruz. Osmanlı’nın parçalanışı sırasında, Doğu-Batı arasındaki gelişmişlik farklılığı giderilmedi.
İkincisi laik bir devlet olmamıza rağmen maaalesef biz, İslam dininin yürütücüsü bir devlet olduk. Diğer dinleri serbest bıraktık ama İslam dininin hakimi olduk. Camiler, hocalar devlet tarafından idare ediliyor, bu laiklik değil. Türkiye’de çok fazla din şebekeleri var: Alevilik, Sünnilik... Bunlar tabandaki cahil tabakanın yönetimi bakımından ayrı bir çözüm istemekte...

Sizin sepetiniz dolu, Dersim’i; Şeyh Said İsyanı’nı gördünüz. Kürt isyanlarını nasıl değerlendirirdiniz?
Çocuktum o zaman. O devre, bu olaylara bu kadar değer verilmezdi. Cumhuriyet yayılırken bazı şeyler eksik yapıldı gibi geliyor bana. Hepsini söylememe imkân yok. O zamanlar, ileride olabilecekleri görmeliydik.

Bugün 7 genç şehit oldu...
Bu soruyu sormayın, çok üzgünüm, çözümü de zor. Obama bile bunu söylüyor yaklaşım lazım. Ancak yapılması zor bir iş.
Başbakan’ımız yapmaya tecrübe etti. Kafasına büyük sopalar halinde vurulduğunu gördü. Küçük çocukları ellerine taş vererek sokaklara çıkaran grup, yalnızca PKK değil, PKK ile DTP birlemiş duruma geldi. Halbuki iktidar DTP ile birlikte barış hayallari kuruyordu. Bugün çok laf mı konuştum, bunlar acıklı şeyler...

Diyelim ki bugün yapılmak istenen bir demokrasi açılımı; bugün bunu yapmaya kendini muktedir gören parti, İslami referansları olan bir parti. Ortada bir çelişki yok mu?
Bir taraftan AB’ye girmek istiyoruz, öte taraftan etrafımızdaki ülkelerle yakınlık kurmaya çalışıyoruz. Avrupa’nın endişelerini anlıyorum. Ancak Türkiye de bölgesinde bu nedenle önem taşıyor. Osmanlı devletinin eski görevini bugün Türkiye’nin yapması gibi bir olay...

NÜFUS 60 MİSLİ ARTTI
Kocatopçu, son krizde Cumhuriyet tarihinin işsizlik rekorunun kırılmasını şöyle değerlendiriyor:
“En önemli sorun çok çocuk. 1920-1930’larda Türkiye nüfusu 10 milyonlarlardaydı.
Avrupa nüfusu o günlerden bugüne bir misli artmamış, Türkiye 60 misli artmış. Burada ekonomik
refah artmıyorsa suçlu devlet mi? Ama ‘3 çocuk’ diyor...”

‘Cumhuriyet Doğu-Batı sorununu çözemedi’

Fotoğraf çekilirken,”Papyonsuz bugün beni tanımayacaklar” diyen Kocatopçu, en son kravatı lisedeyken taktı.

‘Ekonomiye dışa açık model gerek’
Gelelim TÜSİAD’a...
Sanayi Odası’nın dışında patronların kuruluşu gündeme geldi. Vehbi Bey benim TÜSİAD’a girmemi istedi. İyi ama ben patron değilim. Dedi ki “Sen çok büyük bir şirketin yöneticisisin. Senden büyük Türkiye İş Bankası var.” İki sene sonra da başkan yaptılar.

TÜSİAD’ın misyonu farklılaşıyor mu?
TÜSİAD, hükümete mesaj verebilmeli. Hareketlerini takip edip görüş verebilmeli, bence en önemli görevi bu. Bunun yanında kendi üyeleri arasında yol gösterici telkinlerde bulunmalı.

Türkiye’de en son Ford fabrikası kuruldu. Sanayileşme niye durdu?
Soru doğru da zor! Şişecam’da Paşabahçe yegane cam üreten fabrikamızdı. Pencere camı yapılmıyordu. 1957... Avrupa’ya gitim, hiçbiri bizimle birlikte burada fabrika kurmak istemedi. İşleri ellerinden gidecek. İki ay Rusya’da kaldım. Onlardan teknoloji transfer ettim, fabrikayı kurdum... Trakya Cam’ı kurduk. Şişecam, Rusya’da 6 tane büyük fabrika kurdu. Votka ve bira şişesi yapılıyor. Buradan şişe gönderme masrafı büyük. Bulgaristan’a fabrika kuruldu. Türkiye’de fabrika kurulmuyor ama dışarıda kuruluyor. Yine Türkiye’ye büyük fabrikalar kurup civara ihraç etmek mümkün.
Türkiye sanayileşme dönemini nasıl kaçırdı?
Politika dengesizlikleri... Politika dış ortakları en çok etkileyen faktördür. Söylemeyeceğim şeyler. Kabahatimi kabul ediyorum.

Bugün sanayileşme politikası ön görseniz, neler önerirsiniz?
Rekabetçi sanayi. Rekabete girebilmek için ithalat-ihracat dengesi önemli. Dışa açık bir ekonomik model gerekiyor. Maalesef bizde içeride rekabette kırıcılık oluyor. Ar-ge yok, fiyat rekabeti yapılıyor.
1960 bakanlığımda, göreve geldikten 15 gün sonra ABD Büyükelçisi yanıma geldi. “ABD’de metalürji okuduğunuzu biliyorum. İki yıldır hükümetinize bir projeyi anlatmaya çalışıyorum ama muvaffak olamıyorum. Bu proje Türkiye’nin kalkınmasına hizmet edecek. Siz burada demir çelik üretiyorsunuz ama yassı çelik yapmıyorsunuz. Buzdolabı, otomobil gibi üretimlerin en büyük malzemesidir. Ben size Amerika’dan yardımları getiririm” diyor. Vehbi Bey’i ve birkaç kişiyi alıp büyük sanayileri gezdik. Yardım yapmayı kabul eden en büyük firmayı da gösterdiler. 500 bin dolar Türk hükümetine para gönderdiler. Vehbi Bey işin içine girdi, bu sanayi kuruldu. Bu gibi bir çok şey olabilir. Yeni teknolojilere yatırım yapılabilir.

‘Bir otomobilim bile olmadı’
1960’tan beri oturduğu evi hiç değiştirmemişsiniz, yalı almamışsınız?
Benim öyle param olmadı, otomobilim bile olmadı. Çocuklarımın tahsillerine epey para harcadım. İki çocuğumu okuttum, tercih ediyorum bunu.

TÜSİAD Haysiyet Divanı üyesi olduğunuz dönemde Korkmaz Yiğit ile Türk Ticaret Bankası pazarlıklarında adı geçen Kamuran Çörtük’ün istifası gündeme gelmiş, siz de, “Yargısız infaz yapmaya niyetinimiz yok” demiştiniz. Bu sözünüzü Çörtük’e ben hatırlatmıştım, kendisi de, “Sıkıysa atsınlar” demişti. Çörtük bu açıklaması üzerine TÜSİAD’dan ihraç edildi. Bugün olsa ne yapardınız?
O devreyi hiç hatırlamıyorum. Politikacılara bakıyorum bu kriter yok: Toplum menfaatini kişisel çıkarlarının üzerinde tutmuyorlar.

Türkiye hayaliniz...
Sosyal barış. Çocuk ölümleri bitmeli. Politika olarak PKK bitmeli, DTP benzeri bir partiyle de çok iyi ilişkiler kurmalı, karşılıklı.

Çalışma hayatındaki barış...
Avrupa nüfusu yerinde saymış. Nüfusu hızlı artan Türkiye vatandaşını doğru dürüst yaşatma gücünü kaybetmiş. Düğmeye basıp bunlar düzelemez.

Darbeler olmasaydı Türkiye’nin çağdaşlaşma projesi daha hızlı ilerlemez miydi?
Çok daha kolay olurdu. Geciktici oldu. Darbelere girmiyorum.

Sizin döneminizde daha bir modaydı, başımıza gelen her kötü olayı “dış düşmanlar” ile açıklarız. Katılır mısınız?
İç problemlerle alakalı, dışarısıyla alakası yok.

Siyasete hiç davet aldınız mı?
Hiçbir partiden teklif almadım, ben de aday olmadım.