Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu seçim döneminde kadınlar kıpır kıpır... 2002 yılına göre 2007 seçimlerinde Meclis’teki kadın milletvekili sayısı 24’ten 50’ye çıktıysa; 2011’de oluşacak yeni Meclis’te bu sayının 100’e ulaşma olasılığı giderek yakınlaşıyor.
Başbakan Erdoğan’ın partisine koyduğu “kadın vekil oranında yüzde 100’lük artış” hedefini “başkanın iradesi” olarak algılıyoruz. Parti tüzüğünde, yasalarda kadın temsilini arttırmaya yönelik bir hedef “oran” görmüyoruz. Kadınları, “eşit temsil haklarını” talep eden siyasetçiler olarak konumlandırmamak konusunda oldukça hassaslar!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz hafta TÜSİAD’da yaptığı sunumda “Kadın adayların ön seçim yapılan bölgelerde kazanması beni daha çok mutlu eder” sözleri de, “yarışarak kazanın” önermesini hatırlatıyor.
CHP yeni anayasa taslağında, “Kadınlar ve erkeklerin TBMM’de eşit temsili esastır. Kadınlar ya da erkeklerin TBMM’deki oranları yüzde 40’tan az olamaz” ifadesine yer veriyor. Böylece kendine “uygulama” alanı tarif ediyor.

Kadın çağını ıskaladık
İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü’nün, KA-DER ve KAGİDER’in katılımı ile dün düzenlediği “Kadınların Siyasi Katılımı: İyi Örnekler” çalıştayında konuşan Yunanistan Parlamentosu üyesi ve Demokratik İttifak Hareketi Başkanı Dora Bakoyannis’in, “1960’lar eşit işe eşit ücret, 1970’ler kadın haklarının hukuk alanında ele alınması, 1980’ler kadınların hizmet sektörüne girmesi, 1990’lar ise eşitsizliklerin giderilmesi ve kota mücadelesi ile geçti” sözleri, Türkiye’nin “kadın çağını” açığa düşürüyor.
Kadın hakları alanında 1990’ların dünyasında kalmışız!
Oysa ki AB artık “geçici ve özel bir önlem” olarak önerilen “kota” dönemini geride bırakıp, eşit temsili öneren “parite ” disiplinine geçti.
ODTÜ öğretim üyesi ve BM CEDAW komite üyesi Feride Acar, “Parite bir uygulama değil, ahlaki bir argüman. Kadın erkek eşitsizliğini toplumun yapısal sorunu olarak gören bir anlayış” vurgusu yapıyor.
KA-DER’in Meclis’in yüzde 50’sine talep eden “275 Kadın Milletvekili” sloganını da bu çerçevede değerlendirmek yerinde olacak.
KAGİDER Başkanı Dr. Gülden Türktan, üyelerinden 7 kadının, 12 Haziran seçimlerinde aday adayı olduğunu anlatıyor. Bunlardan 4’ü AK Parti, 3’ü ise CHP listelerine kayıtlarını yaptırmış. Bugüne kadar hiç kadın milletvekili çıkarmayan 57 ile bakmak gerekir.

Yüzde 50 eşitlik isteniyor
İsveç, Finlandiya, Norveç, Danimarka; Güney Afrika gibi ülkelerde yüzde 40’lar düzeyinde uygulanan “kadın kotası ” ile temsil oranı yüzde 50’lere yaklaştı. Artık bu ülkeler toplumun her alanında “parite/yüzde 50-50” arayışına gidiyor.
Kadın temsilinin artması için kullanılan tek araç “kota” değil, partilerin ya da kurumların bütçe uygulamaları da sonucu etkiliyor.
Panelde konuşan BDP Eşbaşkanı ve milletvekili Gültan Kışanak “Parti bütçesinin yüzde 20’si kadın çalışmalarına ayrılıyor” diyor. BDP, Türkiye’de yüzde 40 cinsiyet kotası uygulayan tek parti. Kışanak o nedenle bu konuda rahat rahat espri yapabiliyor: “Tütün müsünüz, kadına kota istiyorsunuz, diye soruyorlar.”
CHP Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur, “Partilere kadın siyasetçi başına Hazine yardımı yapılsın” gibi oldukça radikal bir öneri getiriyor.
Erbatur, iki dönem Meclis’te yer alan bir siyasetçi olarak yaşanan sıkıntılara işaret ediyor, “Namus cinayetlerine ömür boyu hapis cezası getiremediklerini” vurguluyor.

Siyasetin “sönen” iktidarı
Kadının “namus” kavramı ile birlikte anılmasının siyasi hayatta sınırlayıcı etkilerine de değinen Erbatur, 3 ve 4 dönem Meclis’te görev alıp “Bakanlık” koltuklarında oturan İmren Aykut, Işılay Saygun, Meral Akşener, Nimet Çubukçu ya da partinin üst yönetimine gelen CHP Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’i örnek göstererek “Kadınları Meclis’e bir kereliğine misafir gibi sokmak, işe yaramıyor” uyarısını yapıyor.
Siyasetin “yapısal” sorunları arasına; ekonomik-hukuksal-sosyal-kültürel etkileri, geleneksel yapıları da koymalıyız. Siyasetin ekonomik ve soysal hayatta sürdürdüğü “iktidar oyunu”, kadının Meclis’e yaklaşmasına izin vermiyor.
Milletvekili pasaportu taşımak, özel plakalı arabaya binmek, erkeğe en azından şan-şöhret kazandırdığı sürece, o koltuk kadına bırakılmıyor.
İsveç’te benzer bir sonuç gözlemlenmiş; siyaset, iktidar alanını finans kesimine tek ettiği için erkekler için cazibesini yitirmiş. Kadınlara da bu sayede politika yolu açılmış.
Yalnızca Meclis’te “kota” uygulayarak da toplumsal cinsiyet eşitliği sağlamak mümkün değil. Şeffaf ve katılımcı demokrasiyi anlamayan kafayı toptan değiştirmek gerekiyor.