Yazılarımda hiç kullanmadığım, "sevgili" veya "dostum" ifadelerinin altını da ilk kez çiziyorum. Bilinsin istiyorum; Zeytinoğlu Holdingin kurucusu Mümtaz Zeytinoğlunun kızı Banu Zeytinoğlu, banka hortumlayan yüzlerce arsıza rağmen, soyadını profesyonel yaşamında ahlakla korudu ve yaşam ona sahip olduklarını değil, "olmak" erdemini armağan etti.Banunun mektubu:".... Halit Cıngıllıoğlunun alması kesinken, vazgeçtiği haberi geldi. Haydaa! Banka acaba açıkta mı kaldı? Ve "Nolur bankamı alııın" ve "Yaşasııın" çığlıkları içinde günler yaşandı...Neyse, Denizbank istekli olmaya devam etti ve bu arada başka biri de alma heveslisi oldu. Bankanın fiyatı sözde de olsa, 27 milyon dolara çıktı ama sonra o banka alıcı olmadı.Zaten ihalede ikinci sırada olan Denizbank olduğu için, öncelik hakkı olması doğaldı... Veee Denizbank 24.6 milyon dolar vermeye karar verip bankayı aldı.Bu bankanın kurulması için Esbank T.A.Ş, 10 milyon dolar vermişti. Bu banka başından geçen bütün şanssızlıklara, konum itibariyle yurtdışında olmasına, sahipsiz son iki yılı geçirmesine ve de eski sahibi varken bile arkasında güçlü bir ana bankası olmamasına rağmen, 5 yılda 2.5 kat değerini artırdı!.. Bu mektubu okumalıydınız... Gazetecilik yöntemi açısından sık karşılaşılan bir durum değil.Yürekten kopan, bana özel bir mektubu yayımlıyorum. Saklayamazdım ne bir gün, ne de yarınlara. Kendisinden izin aldım, "Sen bilirsin" dedi. Özvarlığının üzerinde üzerine fiyat çıkılarak satıldık...Çanta elinde kapı kapı gezip, "Bu bankayı lütfen alın ve yaşatın" demenin benim için ağır taraflarının ne yönde ve ne yoğun olduğunu sana anlatmaya gerek yok. Duygusallığı ve gururu ve dedikoduyu hiç düşünmeden yapılması gereken her şeyin yapılmasına inandım ve İsmail beyle (Esbank AG Genel Müdürü) Türiyede bu konuda çok çaba harcadık.Denizbanka ilk telefonu açan ve "Bu banka size yakışır. Hadi düşünün" diyen de ben olmuştum. Üzerinden iki yıla yakın bir süre geçti; bir dönem geldi "Hah! Denizbank alabilecek" dedik; bir dönem geldi "Kesinlikle imkânsız almayacak" dedik...Hedef olarak baştan koyduğum alıcının, bankayı almasının benim için manası çok derin... Bir kez daha doğru yere yönelmiş olduğumu kendime ispatlamış oldum. Sana karşı şu an nasıl mütevazı olabilirim...Şimdi "Nasılım?" sorusuna gelince... Çoook çok, hem de çoook yorgunum. Son güne kadar ayakta duran enerji, yarışı bitirmiş hissi altında minimuma indi ve sinirlerim boşaldı. Bu 1997 Ekim ayından itibaren grubun gidişatı ile ilgili belirsizlik şeklinde başlayan dönemin sonu!! Ve ne ilginç, hep bilerek görerek yaşamış olmak ama başkalarının görmesi ve olayların dediğim noktaya gelmesi için senelerin geçiyor olması, çoook zaman kaybına uğradığımı da gösteriyor ve bunu hazmediyorum. Sen daha iyi biliyorsun, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devrolan bankaların daha sonradan nasıl ve kaça satıldığını!? Bilmem görebilecekler mi ama, değerini yitirmeden ve özvarlığının da üzeri bir fiyatla satılan tek banka Esbank AG. Özvarlığımız 22.9 milyon Euro iken, 4.5 milyon Euro özvarlığımızın Son Esbank, son Zeytinoğlu İçimi döktüm, aslan arkadaşım."Madem bu kadar özel satırları sizinle paylaştım, Banunun annesi Güneş Teyzeden de söz etmemin mahzuru kalmadı: Eskişehirde zar zor satın alabildiği bağ evinde kendi eliyle yetiştirdiği domateslerle, bize (Dün Banu da geldi) bu akşam yemek hazırlıyor. syilmaz@milliyet.com.tr "Misyon tamamlandı..." Bu banka artık benim değil... İki senedir söylediğim gibi "Dünya üzerinde kalmış son Esbank ve onu terk eden son Zeytinoğlu olacağım... İsmi değişir, değişmez; artık kız bizim değil... Ve ben artık hiçbir zaman olmadığım kadar Banu Zeytinoğluyum ve Mümtazın kızıyım. Mümtazın emeklerinden ne kaldığına bakmayacağımıza göre, üstlendiğim ve hayatımın sonuna kadar da devam edecek olan misyon, onun adına layık olarak hayata devam etmek... Annem banka satılınca şunu söyledi: "Banka battı, grup yok oldu ama sen çıktın!" Bilmem belki de öyledir(?)