YazarlarSorun ordu değil

Sorun ordu değil

05.05.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sorun ordu değil

Sorun ordu değil

Ali Sirmen


İLK gençliğimde, Galatasaray Lise ve kulüp genç takımı ile sınırlı kalıp, erken biten atletizm hayatımda yaşayarak öğrendiğim bir gerçek var: Koşucu, gücü tükenip, hızı düşmeye başlayınca, kendi koşusunu ikinci plana atıp, sürekli arkasına bakmaya başlıyor "acaba gelen var mı?" diye.
Televizyon artık her şeyi verdiği için, şimdi hepimiz bu gerçeği görüyoruz. İşin garibi, sürekli arkasına bakan koşucu bunu yapacağı yerde, kalan gücünü koşusuna konsantre etse, hiç değilse sıralamada daha iyi bir yer kapabilir.
Bunları anımsamamın nedeni, son aylarda, gücü iyice tükenen, hızı kağnılaşan Türkiye'nin rejiminin de, yukarıda sözünü ettiğim, koşuculara benzemiş olması.
Şimdi herkes başını ikide bir çevirip korkuyla bakıyor: "Acaba ordu geliyor mu?"
Dikkat edilirse, bu konuyu en fazla gündemde tutanlar da, iktidarda bulunan veya onlara yakın olan politikacılar ile onların dümen suyunda olan veya düzgördüğünü sanırken, çarpık bakan eski solcular ile çıkmasıyla iz bırakmadan tarihe karışması bir olmuş, söylediği anlaşılmaz, hem kamuoyunun hem de kendi yöneticilerinin kafasını karıştırmış, adından ve kararsız şaşkınlığından başka hiçbir yeniliği olmayan partilerin "mahcup" ideologları.
Bu tür davranış içinde olanların birinci grupta bulunanları kuşkusuz bilerek, öbürleri de, belki kasten belki de saflıklarından ince bir oyunu oynuyor, dikkatleri ana noktadan kaçırarak, ordu üzerinde odaklandırıyorlar.
Böylece de insanlar, sistemin bozukluklarını irdeleyip, çözüm arayacakları yerde, sistem yürüdüğü sürece mevhum bir tehlikeye takıyorlar kafayı.
Oysa, bilmemiz gereken ana gerçek, şu anda esas sorunun ordu olmadığıdır.
Esas sorunumuz, ordu değil, devleti çeteleştiren, ekonomiyi talan ve avantaya dayayan, iktidarı ellerinde bulunduranlara rahatça mafya yöntemlerini kullandıran, içişleri bakanlarını tehdit ile sindirme yöntemlerini benimsemeye iten, kaba kuvvet ya da tabu ardına saklanarak veya kendi adamlarına rakiplerini kovuşturtarak, korkutmayı siyasal yaşamın ana yöntemi haline getiren sistemdir.
Asıl sorun ordu değil, Yalçın Doğan'ın dünkü yazısında da belirttiği gibi, toplumun önemli kesimini ruh hastası haline getiren düzen ya da düzensizliktir.
Asıl sorun ordu değil, mensupları hakkındaki iddiaları ortaya atanları baskınla, şantajla sindirmeye çalışan "demokratik iktidar!"ın yapısıdır.
Asıl sorun ordu değil, kendi % 20'lik oy oranı ile çoğunluk üstünde baskı kurmak isteyen laiklik ve demokrasi düşmanlarının meydana çıkardığı gerginlik ve çatışma ortamıdır.
Asıl sorun ordu değil, her türlü hırsızlığı rüşvetçiliği, yolsuzluğu, yalanı, ahlaksızlığı meşru kılmak için olmadık hokkabazlık yapan "demokratik iktidarlar!"dır.
Asıl sorun ordu değil, yanlışı doğru, doğruyu yanlış, hırsızlığı namus, yalanı erdem haline sokmak isteyen, devlet kesesinden VİP hacısı olan, yabancı düşmanların yalağı, inanç tacirleridir.
Bir an için bırakın bu tartışmaları bir yana! Ordu faktörüne hiç kulak asmayın! Bakın dikkatle düzene ve rejime! O zaman açıklıkla göreceksiniz ki,asıl sorun ordu değil.
Ve o zaman size "ordu gelirse demokrasi elden gider" diyenlere yanıtınızı verebilirsiniz:
"Yaaa öyle mi hacı fışfış, bacı kışkış, kalemşör gıllıgış? Sizin bu avanta ve lavanta bastırma şaşırtma ve aşırma düzeniniz demokrasi öyle mi? Hadi ordan! Siz bizi dalavere, baskı ve hırsızlık düzeninizi demokrasi diye yutacak kadar ahmak mı sonuyorsunuz?"

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler