Odamda, masamın sağ yanında duran kitaplar arasındaki yenilerden “Şekerbank’ın 60 yılı/Bizim hikayemiz Türkiye’nin hikayesi”, gerçekten de isminin hakkını veriyor. Bankanın geçmişiyle birlikte meraklıları için Türk bankacılık tarihinin önemli dönemlerini mercek altına alıyor.
‘İşine son verilmeli’
Kitapta birçok ilgi çekici nokta var. Bankanın uzunca bir dönem genel müdürlüğünü yapan, şimdilerde Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenen Hasan Basri Göktan’ın anlatımları ise esere katma değer katıyor. Bankacılık tarihine ders olarak da geçecek olan iki olayı Hasan Basri Bey’in anlatımından aktaralım...
“Hep eğitime, gelişime çok önem vermişimdir. Şekerbank’ın gelişimi için de danışmanlık firmaları bize hep yol gösterdi. 1995, 1996’da danışmanlık firmasının birisinin hocası yöneticilerimize ders verirken bizim bilançoya bakmış, “Bu bilanço ile bu bankayı yöneten genel müdürün ben olsaydım işine son verirdim.
Böyle bilanço olmaz. Kardeşim, Hazine bonoları bu kadar kârlı ama sizin portföyünüzün yüzde 70’i kredi, yüzde 30’u Hazine bonosu. Para kazanmak için bunun tam tersi olmalıydı. Bu nasıl bir genel müdür” demiş.
Bu durum aslında bizim banka olarak stratejimizdi. Biz
Şu sıralar, Türkiye’nin Başbakan adayı Ahmet Davutoğlu’yla ilgili en popüler kitap hiç şüphesiz kendisinin kaleme aldığı “Stratejik Derinlik”.
Ama elimin altında son zamanlarda çıkan iki kitap daha var ki, bunlar Davutoğlu’nun geçmişiyle ilgili önemli ipuçları veriyor. Üstelik her ikisi de biyografi olan bu kitapların içeriğindeki tek ortak yan, “Ahmet Davutoğlu”...
Kitaplardan ilki birkaç ay önce piyasaya çıkan Sabri Ülker’in Hayat Hikayesi, “Akşama Babacığım Unutma Ülker Getir”.
İkincisi ise uzaklardan. Amerika’nın en güçlü kadınlarından Hillary Clinton’ın Hard Choices (Zor Kararlar) adıyla, kendi yazdığı eseri. Bu kitap ABD’de yeni piyasaya çıktı.
İlk kitaptan başlayalım...
Yunanistan’ın son yıllarda karşı karşıya kaldığı ağır ekonomik krizde ana kara kadar, ülkenin turistik adaları da oldukça zor duruma düştü. Yerli turistin ayağını çekmesi, boş kalan adalara yabancı turistlerin ilgisinin azalması ada ekonomilerini büyük sıkıntıya soktu.
Son bir ayda ziyaret ettiğim Komşu’daki iki adada -Sakız ile Mikanos- gördüklerim, bende ağır krizin artık Yunanistan için geçmişte kaldığı izlenimi bıraktı. Hatta “Gay Adası” ünüyle Yunanistan’ın adeta tüm dünyaya tanıtmayı başardığı Mikanos, yüksek gelirli turiste yönelik otel ve plajlarıyla şu sıralar krizi atlatmanın zevkini yaşıyor.
Dipten zirveye...
Kriz günlerinde Atina’nın direktifiyle belediye başkanının 4 bin euro’dan 1.600 euro’ya düşen maaşı eski yerine çıkmamış olsa bile Başkan bu duruma pek üzülmüyor. Çünkü adanın krizde boş geçen günlerdeki 50 euro’luk gecelik oda fiyatları 300-500 euro’lara çıkmış bile...
Lüks oteller Cavo Tagoo, Bill&Co, Myconian’da fiyatlar kimi geceler 3 bin hatta 4 bin euro’ları buluyor. Üstelik bizdeki gibi her şey dahil de değil, fiyata sadece kahvaltı dahil.
Peki bu paraları kimler ödüyor? Avrupalı turistler mi, Yunan zenginleri mi?
Projeksiyonlara göre 10 milyon ton ham petrol işleme kapasiteli İzmir’deki Star Rafinerisi, faaliyete geçmesinin ardından Türkiye’nin cari açığını yıllık 2.5 milyar dolar azaltacak.
2008’de Petkim alımıyla Türkiye pazarına iddialı giriş yapan Azerbaycan’ın petrol şirketi Socar, inşaatına başladığı İzmir’deki 5.7 milyar dolarlık rafineride şu ana kadar 800 milyon dolarlık yatırım yaptı.
Socar’ın İstanbul’daki merkezinde görüştüğüm Socar Türkiye CEO’su Kenan Yavuz, “İzmir’deki rafineri için binlerce tonluk makinelerin çalışacağı platformlar hazırlanıyor, zorlu bir süreç. 2.5 yıldır altyapı çalışmaları devam ediyor. Şu ana kadar 800 milyon dolar harcadık. 43 aylık bir süre sonunda rafineri fiilen üretime başlamış olacak. Toplamda 5.7 milyar dolarlık bir yatırım yapılıyor” diyor.
“Bu rafineriyi Petkim olmadan sıfırdan kuruyor olsaydık 7 milyar dolara mal olurdu” sözleriyle Socar’ın Türkiye’de yaptığı alımın önemine değinen Yavuz, Petkim’in grupta olmasının sadece bu iş için 1.3 milyar dolarlık avantaj sağladığını anlatıyor.
‘Petkim’i pahalı aldık!’
Türkiye’nin çevresinde güçlenerek global oyuncu olmak için yola çıkan Atlasjet, yabancı bir devle ortaklık için masaya oturdu. Grup sonrasında yurtdışı yatırımlarına yüklenecek
Atlasjet, ETS Tur ve Maxx Royal-Voyage otelleriyle ulaştıkları 1 milyar dolarlık büyüklüğü 2020’ye kadar sadece havacılık tarafında 10 milyar dolar gibi iddialı bir noktaya taşımayı planladıklarını söyleyen Atlasjet’in Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ersoy, bu hedef adına uluslararası bir grupla ortaklık görüşmelerine başladıklarını açıkladı.
Türkiye’de THY ile içeride kıyasıya rekabet yerine bölgesel oyuncu olmak için Ortadoğu, Ukrayna-Rusya-Avrasya ve Doğu Avrupa ülkelerinde yapılandıklarını belirten Ersoy, güçlü bir yabancı ortakla birlikte 10 milyar dolarlık hedefe hızla koşacaklarını ifade etti. Atlasjet şu anda 3 ülkede 22 uçaklık filosuyla 500 milyon dolarlık büyüklüğü temsil ediyor.
‘Ukrayna’da şanslıyız’
Yunanistan’ın gözde turizm merkezlerinden Mikanos adasında bir grup gazeteciyle bir araya gelen Murat Ersoy, “Ortak ABD’li mi?” sorusuna şimdilik yanıt vermezken bu planla ilgili olarak, “Havacılıkta globalleşmenin iki yolu var. Birincisi THY örneğinde olduğu gibi İstanbul’dan çok
Milliyet olarak İzmir’de altına imza attığımız “Kentsel Dönüşüm ve Yeşil Çevre Zirvesi”nde gerek belediye gerekse yatırımcı cephesinden bakıldığında ortaya çıkan sonuç şu oldu:
İzmir’in geçmişin izlerini taşıyan, boşluklu binalarla süslü, sosyal ve kültürel alanları eksik olmayan bir tarzda yenilenmesi gerekiyor. Bunun dışında bir dönüşüm fikri, yaşamayı, eğlenmeyi ve dinlenmeyi bilen bir İzmirli için pek de cazip görünmüyor.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun bir gece önce verdiği yemek davetiyle başlayan, ardından ertesi günkü etkinliğe kadar uzanan inşaat devleriyle buluşması “Yeni İzmir”in Türkiye gündemine gelmesi adına adeta bir başlangıç oldu.
Zirvedeki paneller ve karşılıklı sohbetler birbirinden ilginç müteahhitlik öyküleriyle oldukça renkli geçti.
Bu hikâyelerden biri, sadece Türkiye’de değil başta Moskova olmak üzere yurtdışında da büyük işlere soyunan Ant Yapı’nın patronu Mehmet Okay’dan geldi.
Olayda Rusya’nın kentsel dönüşüm bölgesindeki 300 metrelik dev bir gökdelene asılan Türk bayrağı başrolde...
Şanghay
Çin, art arda imza attığı çift haneli yıllık büyüme rakamlarıyla sadece Türkiye’nin değil bu alanda global ekonominin merkezine oturmuş durumda. Büyümeden Türkiye’nin daha çok iş çıkarması adına TÜSİAD’ın Başkanı Muharrem Yılmaz ve beraberindeki üyeler Pekin, Chengdu ve Şanghay’da bir dizi görüşmelere imza attı.
Şanghay’daki görüşmeler sonrasında Başkan Yılmaz’la, Waldorf Astoria otelinin restoranında, bir grup ekonomi gazetecisi olarak bir araya geldik.
Çin temaslarıyla başlayan sohbette konu Türkiye gündemine taşındığında öncelikli alan Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. TÜSİAD Başkanı Yılmaz, görüşmede Soma faciası, Gezi olaylarının birinci yılı ve Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle ilgili görüşlerini de ortaya koydu.
Parlamenter sistemde ‘temsili’
PEKİN
TÜSİAD'la Çin seyahatinde ülkedeki otomobil karmaşasını görünce insanın aklına hemen o meşhur yerli oto hikayemiz geliyor.
Çin, kendi geliştirdiği teknolojilerle donattığı yerli füzesini, yerli nükleer santralını yaptı, yakında ilk yerli uçağını kanatlandırmaya çalışıyor. Çin devleti böylece başta Amerika olmak üzere Batı dünyasına yerli teknolojisiyle meydan okuduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Türkiye de bu konularda aynı yolu izleyen ülkelerin başında geliyor. Biz de hepsinin yerlisini yapma hayaliyle yaşıyoruz. Hoş bir ara internette yerli arama motorumuzu yapma çabamız vardı ama konumuz şimdilik o değil...
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “Hayaldi gerçek oldu” sloganıyla Türkiye'nin önüne koyduğu “yerli” hedeflerden şu sıralar en popüleri hiç kuşkusuz bir “oto”.
Başbakan geçen hafta Ford Otosan'ın fabrika açılışında “Bu konuda ısrarım” var diyerek, duruşundan geri adım atmadığını bir kez daha gösterdi.
Özel sektörün “uykuya yatırmaya çalıştığı” yerli otomobilde motor sesini duymak istiyor.