Yazarlar Şuursuzlar güruhu

Şuursuzlar güruhu

12.07.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şuursuzlar güruhu

Şuursuzlar güruhu


Avrupalıların 12. Yüzyıl'dan 20. Yüzyıl ortalarına kadar Türklere dair kaleme aldıkları bütün seyahatnameleri, röportajları, izlenimleri okuyunuz! Hepsinde Türklerin ne kadar sessiz ve sakin insanlar olduklarını, ama gerekince çok hızlı hareket edebileceklerini yazarlar. Sanki ağız birliği etmişcesine... Oysa son 25/30 yıldır bakınız, cenaze törenlerinde bile arka plandan sürekli olarak tavuk kümesi gibi bir gulgule kulaklarınızı tırmalar. Bir tabutu mezara koymak için yirmi kişi rugby maçındaymış gibi itişir. Hani en sessiz, en vakur olunması gereken yerlerden birinde... Bir şuursuzlar güruhu!!!
Bunun antropoloji ve sosyolojideki adı "aksi tekamül"dür. Yani ilkelden gelişkine değil de gelişkinden ilkele doğru... Aziz Nesin, "Türk Mileti'nin en az yüzde altmışı ahmakdır." derken bunu kasdediyordu. Babam da Aziz Nesin'den habersiz olarak aynı şeyi söyler ve bunu yanlış beslenme ile yanlış eğitime bağlardı. Biri çok soldan öbürü çok sağdan gelerek aynı sonuca varan bu iki Türk Düşünürü'nün bir başka ortak noktası da gençliklerinde Atatürk'ün büyüklüğünü idrak edemeyerek ona haksız eleştirilerde bulundukları için duydukları azabdı. Ama bu ayrı hikaye... Demek istediğim, biz öyle bir millet olduk ki aşağı yukarı kimse ne söylediğinin ve ne halt etdiğinin farkında değil. Ölçüler ve ölçütler tamamen alabora!!!
Asli mesleği mimarlık olan ünlü bir şarkıcımız kendi televizyon şovunda, "Roman Mimari Tarzı"nın en tipik ve mükemmel örneklerinden olan Paris'deki Notre Dame Katedrali'ni "Renaissance Tarzı'nın harikulade bir örneği" olarak niteliyor. Kimsede çıt yok. Çok büyük bir gazetemizin köşe yazarlarından biri "Gotik Tarz"ın en meşhur örneklerinden biri olan Köln Katedrali için "Barok" diyor, hakeza... Dörder asır yanılıvermişler, ne çıkar? Yine Fransız chansonları üzerine "uzman" olduğu iddia edilen bir başka şarkıcımız tutup "Mon gars a moi" diye inim inim inliyor sahnede... "Delikanlım benim"... Bir kadının hergele bir erkek hakkındaki şakısı... Yani bizimki "uzman" ama tek kelime Fransızca bilmiyor. Ne okuduğunun farkında değil!!!
Cumartesi günkü gazetelerde görmüşsünüzdür: Küçük bir kız suya düşmüş, ailesinden beş kişi kurtarmak isterken boğulmuş, kızı da bir yabancı çekip sudan almış. Sanırsınız ki Pasifik'de tayfuna yakalandılar. Oysa vak'a mahalli bir baraj gölü ve aylardan temmuz... İyi ki aile sadece altı kişiden ibaretmiş. On iki on üç kişi olsalar maazallah bir misli fazla telefat verecekler...
Tasavvur ediniz, bir bakan intihara teşebbüs ediyor. Neredeyse taburcu edilme vakti geldi. Daha mermi çeneden mi girdi alından mı o belli değil!!! Tevekkeli kendine gelir gelmez ilk sorusu şu olmuş: "Bana ne ameliyatı yaptınız?"... Malını biliyor çünkü. Apandisit yahut estetik ameliyatı da yapmış olabilirler.
- Beyefendi, burnunuzu biraz düzelttik. Çok cici, çok şeker, minnacık birşey oldu. Görünce bayılacaksınız. Dizinizdeki kisti de haftaya alacağız.
- Peki, ya kurşun?
- Kurşun mu? Ne kurşunu?
Allah'dan gazeteler "Hastamız"a şeftali kompostosu verildiğini yazdılar da içime su serpildi. Ben elma kompostosu verirler diye çok endişeleniyordum.
KORKUYORUM!!! ÇOK KORKUYORUM!!!