Haberin Devamı


ZAMANIMIZIN önde gelen sosyologlarından S. N. Eisenstadt'ın "Fundamentalizm, Sectarianism and Revolution, The Jacobin Dimension of Modernity" adlı eseri. (Cambridge Unv. Press 1999)
Kitap, "fudamentalist" hareketlerle, İngiliz, Amerikan, Fransız ve Rus devrimi gibi laik hareketler arasındaki ortak Jakoben özellikleri inceliyor.
"Jakoben yönelişin ve programın özü, totalistik siyasi eylemlerle toplumu ideal bir şemaya göre yeniden kurmanın mümkün olduğuna inanılmasıdır... Siyasetin her şeye muktedir olduğuna inanılır." (Sf. 50, 72 - 73)
'Siyaset' bir konuda tam istediğini yapamamışsa, bu kendi kusurundan ya da sosyolojik ve ekonomik 'doğal' sebeplerden değildir, 'iç düşmanlar' yüzündendir!
Liberal İngiliz devriminden farklı olarak, Fransız devriminde, geçmişle bütün bağları kopararak toplumu Aydınlanma'nın ütopik şemasına göre yeniden kurmak için devlet şiddete başvurmuştur. Bu yüzden Fransız tarihi çok çalkantılı, çatışmalı geçmiştir. (Sf. 46)
* * *
FUNDAMENTALİST hareketler de böyledir. "Birçok fundamentalist gruplarla, en aşırı 'seküler' Jakoben, hatta aşırı sol hareketler ve rejimler arasında benzerlikler vardır." (Sf. 90 vd.)
Laik ya da fundamentalist Jakoben akımlar 'kitleleri harekete geçirme' özelliğinden dolayı, zamanla kendi katılıklarının sonunu da hazırlar.
Kitlelerin harekete geçirilmesi, uzun vadede "kenar'daki simge ve değerlerin merkeze taşınması" ile sonuçlanır ve böylece "modernleşme sürecinde merkez kenar farkı zamanla azalır."
Sosyolojik bakımdan "modern politik sistemlerin tarihi, bir bakıma, bu tür (kenar'dan gelen) hareketlerin simge ve değerlerinin, talep ve protestolarının merkez'e eklemlenmesi tarihidir... Modernleşme mutlaka merkez - kenar ilişkilerini değiştirir." (Sf. 62, 107)
Eisenstadt, ilkel Taliban hareketini "proto fundamentalist", İran devrimini ise "modern fundamentalist" olarak niteliyor. İran devrimi parlamento gibi modern kurumları tanımıştır; dönüşüm dinamiği, kenardan merkeze yöneliş (demokrasi talebi) güçlüdür, bunun işareti halkın "daha açık fikirli" Hatemi'yi seçmesidir. (Sf. 96 - 97)
* * *
"MELEZMEŞME" kavramı burada devreye giriyor: Kenardan merkeze yöneliş, demokratikleşme, meslek sahibi olma (profesyonelleşme), şehirlilik gibi modernleşme dinamikleri dini akımları 'modern' değerlerle tanıştırıyor ve bu akımlar "kendi usullerince moderniteden alıntılar yapıyorlar."
Eisenstadt, kültürel melezleşme konusunda Prof. Nilüfer Göle'den geniş alıntılar yapıyor: Türkiye'deki İslami akımlar ve İslami kadın hareketi eşitlik gibi, kamusal alana çıkma gibi, profesyonelleşme gibi modern değerleri benimseyerek yeni ve 'melez' değerler oluşturuyor. Bunlar "sekülerleştiren eğilimler"dir.Türban bu sürecin simgesidir. (Sf. 104, 143 - 145, 191)
Bu, Sayın Göle'nin uluslararası sosyolojideki itibarını gösterir.
"Melezleşme" iletişim çağında değerlerin etkileşimini, birbirini anlamayı ve açılımı ifade eden kültürel bir kavramdır.
28 Şubatçılar, "sosyologlar kafamızı karıştırır" derken haklıydı: mesele onların sandığı gibi basit bir ilerici - gerici meselesi değil. Çok daha renkli, derinlikli ve 'beşeri'dir.