Haberin Devamı


DANIŞTAY, başörtülü bir kamu hizmetlisinin uyarısız görevden atılmasını onayladı. Güncel ilginin Apo davasına yönelse de Danıştay'ın bu nömeli kararının irdelenmesi gerektiğine inanıyorum.
Önce olaya bakalım.
Kararda belirtildiği gibi, Disiplin Yönetmeliği'nin 5 / b maddesine göre, devlet dairelerinde "kıyafet hükümlerine aykırı davrananlara" verilebilecek ilk ceza "uyarma" cezasıdır.
Bir memurun uyarısız görevden atılması ise, 11 / a maddesine göre, ancak "ideolojik veya siyasi amaçlarla kurumun huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak" halinde mümkün olabilir.
Danıştay, başörtüsünü çıkarmayacağını söyleyen santral hizmetlisi bir bayanı "kıyafet hükümlerine aykırı davranıyor" saymamış, "uyarı cezası" vermemiştir. Bu bayanı "ideolojik ve siyasi amaçla kurumun huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmuş" sayarak uyarısız işten atılmasını onaylamıştır.
* * *
KARARDA ilginç yönler vardır:
Birey hakkı ve kurum yetkisi yönünden: Bir kişi, işlediği bir fiilin 'hafif' cezasını aldıktan sonra, daha ağır bir yaptırımdan sakınabilir. Disiplin suçlarının "uyarı, kınama, süreli uzaklaştırma" gibi kademeli yaptırımlara bağlanmasının sebebi budur. Bu, kişi için bir hak olduğu gibi, kurumun yetkisini sınırlayan kuraldır da... Danıştay ise, 'hafif' cezaları atlayarak, göreve son verme gibi en ağır cezayı onaylamıştır!
Maddi fiil ve kanıt bakımından: Uyarısız görevine son verilen bayan kamu hizmetlisinin kurumda "huzur, sükun ve çalışma düzenini" nasıl bozduğu, mesela kavga mı ettiği, baskı mı yaptığı, işgal ve boykota mı kalkıştığı izah edilmediği gibi, bu yolda iddia bile yoktur. İddia bile edilmeyen fiilleri Danıştay 'kanıtlanmış' saymıştır!
"İdeolojik ve siyasi" nitelemesine gelince... Kamu hizmetlisi başörtülü bayanın siyasi ve ideolojik bir faaliyeti dosyada yer almamaktadır. Bu durumda telefon santralındaki bayanın başını geleneksel olarak mı, kişilik sorunu yaparak mı, psikolojik sebeplerle mi, yoksa siyasi amaçla mı örttüğü konusunda da kanıtsız emin olanamaz.
* * *
İŞTEN atmak için, hem "ideolojik ve siyasi" amacını kanıtlamak, hem "huzur ve çalışma düzenini bozan" eylemlerini kanıtlamak gerekirdi.
Böyle kanıtlar olmadığı için, Danıştay Savcısı Sayın Erol Çanga bu bayan hakkkında işten atma değil, "uyarı" cezasının uygulanması gerektiği yönünde mütalaa vermiştir.
Belli ki Danıştay, devletin "irtica ile mücadele" amacını gözeterek, başörtülülerin uyarısız işten atılması yönünde (yetkisini aşarak) yeni bir disiplin kuralı koymuştur.
Zaten Danıştay Başkanı Sayın Erol Çırakman, bu kararla üniversitelerde başörtüsü konusundaki "direnişin kıralacağını umduğunu" belirtmiş, kararın TBMM ve uygulayıcılar için de "örnek" olmasını dileyerek, kararın amacını ifade etmiştir.
"Devlet", "hukuk" ve "birey" kavramları arasındaki ilişkisinin bizim sistemimizde nasıl anlaşıldığına bir örnek oluşturan bu karar, "birey"e öncelik veren Anglo - Sakson liberal hukuk anlayışına terstir. "Devlet"e öncelik vermesi bakımından Fransız ve Osmanlı'dan beri Türk geleneğine uygundur.
Fransa çoktan bunu bırakmış, liberal hukuk anlayışını benimsemiştir. Türkiye de çağdaşlaştıkça liberalleşecektir.



Yazara E-Posta: t.akyol@milliyet.com.tr