Haberin Devamı



ÜNİVERSİTELER Arası Kurul (ÜAK) kendi YÖK taslağını nihayet hazırlayarak YÖK'e sundu. YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç, haklı olarak, bunun nihai metin olmadığını, değişebileceğini söyledi.
Taslakta önemli değişiklikler yapılacağından eminim, çünkü hazırlanan metin tam bir "Rektörlerin taslağı" olmuş; zaten aşırı yetkili olan rektörlere yeni yetkiler veriyor!
Prof. Teziç, rasyonel davranıyor, hükümetle diyalog halinde götürmek istiyor. Teziç'in dünkü konuşması için Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik "iyi ve dengeli bir konuşmaydı" dedi.
Teziç'in Başbakan Erdoğan'la görüşmesi de iyi geçti.
Arada böyle güven tesis edilince elbette daha "rasyonel" bir müzakere süreci işler. Kemal Gürüz ise araya "irtica paranoyası"nı sokarak "irrasyonel" bir kavgayla reform sürecini engellemeye çalışıyordu.
***
REKTÖRLERİN taslağında ilk dikkat çeken ve fevkalade anlamlı olan husus, hükümet tasarısındaki "Akademik Etik Kurul"a yer vermemiş olmasıdır!
Halbuki, rektörlerin akademik etik konusunda hükümetten daha duyarlı olması gerekmez miydi?!
Üstelik Türkiye Bilimler Akademisi, "akademik etik" konusundaki sorunların çok ciddi boyutlara ulaştığını açıklamış, bunun kurallarını yayımlamışken, ÜAK'nın bu sorunu görmezlikten gelmesinin sebebi nedir?
Hükümet tasarısında yer alan "bilimsel özgürlük" tarifini rektörlerin de benimsemiş olması çok sevindirici... Ama öbür taraftan, "bilimsel özgürlük" yeni yetkilerle donatılan rektörlerin takdirine bırakılıyor.
"Kadrolar rektörlükçe ilan edilir" deniliyor. Akademik Jüri'nin ve Yönetim Kurulu'nun bu konudaki işlevinden bahsedilmiyor! "Performans ölçümü" nün adı bile yok!
Yardımcı doçentlerin sözleşmelerinin yenilenmesi konusunda da, hiçbir somut ölçü konulmuyor, akademik kurul kararı aranmıyor. "Üniversite ilkelerine uymadın" gibi sübjektif bir gerekçeyle yardımcı doçentler kapının önüne konulabiliyor!
Bölüm başkanlarını da rektör seçiyor!
***
KEMAL Gürüz, 1994'te TÜSİAD için hazırladığı Yüksek Öğretim Raporu'nda, olumsuz yönetim biçimlerinden biri olarak "akademik oligarşi" sistemini anlatır. Gürüz'ün kendisi "bürokratik oligarşi"yi uygulamıştı, şimdi ÜAK'nın taslağı "akademik oligarşi" sistemini çağrıştırıyor.
'Oligarşik' diyorum, çünkü mesela ÜAK, rektörlerden ibaret hale getiriliyor. Hükümetin tasarısındaki geniş katılıma ve temel bilim dallarının dengeli temsiline yer verilmiyor.
'Şeffaflık' dahil, diğer eleştirilerimi ayrıca yazacağım.
Rektörlerin tasarısı bende 'akademik camiaya güvenmek' yerine rektörlere ve onları atayacak cumhurbaşkanına güvenmek gibi bir izlenim yarattı. Vakıf üniversiteleri bile bundan kurtulamamış!
Taslak çok özenli hazırlanmamış, kendi içinde çelişkiler var... Taslağın 22. maddesinde "bu kanunun 46. maddesi uyarınca..." deniliyor, halbuki böyle bir madde yok çünkü taslağın tamamı 38 madde!
Tabii, Milli Eğitim, YÖK ve ÜAK'nın diyaloğuyla daha iyi bir metin oluşacağına inanıyorum.