Haberin Devamı



İSTANBUL'DA yayımlanan Agos gazetesi, Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğunu yazıyordu: Tehcir yıllarında yetim kalmış, Atatürk de onu manevi evlat edinmiş...
Hiç beklemediğim bir "vaveyla" koptu. "Atatürk'ün manevi kızı" Ermeni asıllı olabilir miymiş?
Genelkurmay bile bildiri yayımladı! Onun yerine Harp Tarihi Dairesi vesika yayımlasa daha iyi olmaz mıydı?
Tartışmaların ateşi biraz düştüğüne göre, şimdi soğukkanlılıkla düşünmeliyiz.
Tarih diye bir bilim vardır, arşivler vardır; onlara bakılır, neyse ortaya konulur... Hayır bizde ideolojik bir kavga koptu!
Sabiha Gökçen iki vasfından dolayı Türk tarihinde yerlerini almıştır. Sivil havacılığımızın bayan öncüsü ve "Atatürk'ün manevi kızı"dır. Ermeni kökenli olsaydı, onun bu iki büyük vasfı zedelenecek miydi?!
***
TARİH Kurumu Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu uzun süredir tehcir ve soykırım iddiaları üzerine çalışıyor. Sordum, şunu söyledi:
- Sabiha Hanım Ermeni kökeninden gelseydi bile bu neyi değiştirirdi? Atatürk'ün büyüklüğünü veya Sabiha Gökçen'in tarihi ve manevi değerini mi etkilerdi?..
Prof. Halaçoğlu, meselenin tarihen gerçek mi değil mi diye soğukkanlılıkla araştırılabileceğini ama istismar edilmemesi gerektiğini söyledi:
- Sabiha Hanım 1913 Bursa doğumlu. Bursa'da kitlevi tehcir yapılmadı, sadece 250 kadar Taşnak ve Hıncak tehcire tabi tutuldu. Bunların adları, soyları kayıtlarda mevcut. Sabiha Hanım'la ilgisi yok.
Prof. Halaçoğlu, Sabiha Gökçen'in babasının Hafız Mustafa İzzet adlı bir Jön Türk olduğunu, nüfus kayıtlarının mevcut bulunduğunu söyledi.
Eldeki vesikalar böyle. Aksine vesikası olan ortaya koyar. Soğukkanlıkla ve sırf tarihi gerçeklik duygusuyla araştırılır, o kadar.
Unutmayalım: Türkiye Cumhuriyeti'nin ırk, din, mezhep değil "kültür ve vatandaşlık" temellerine dayandığını söylemiyor muyuz? Şunun bunun ırkı niye sorun olsun?
***
BİLİMSEL tartışmaya bir örnek: Viyana Üniversitesi bünyesindeki "Viyana Armenian-Turkish" (VAT) Platformu adına Prof. Bihl Wolfdieter'in çağrısı ile, Türk ve Ermeni tarihçileri 100'er tane belge hazırlıyor. Bunları Temmuz 15'e kadar birbirlerine gönderecekler ve incelemeye alacaklar. 2005 başında bir araya gelip, gönderdikleri belgeleri esas alarak tartışacaklar.
Türkiye'den TTK Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu ile siyaset bilimci Prof. Hikmet Özdemir...
Ermenistan'dan Tarih Enstitüsü Başkanı Aşot Melkonyan ve Jenosid Müzesi Müdürü Lavrenti ve Barsekyan...
Günlerce tartışacaklar. Belge ve tutanaklar ciltler halinde Almanca, Türkçe ve Ermenice yayımlanacak.
'Matematiksel kesinlik' söz konusu olamaz tabii, ama 'bilimsel tartışma'nın ortaya koyacağı "gerçeğin karmaşıklığı" daha bir görülecek, "jenosid" iddiası yerine, Ziya Gökalp'in Mütareke yıllarında Divanı Harp'te söylediği "kıtal değil, mukalete oldu" sözü daha bir uluslararası kabul görecektir.
Fuat Köprülü'den esinlenerek belirteyim ki, milliyetçiliğimizin tarihe duygularla değil vesikalarla bakabilecek bir zihniyet olgunluğuna ulaşmasının zamanı çoktan geldi..