PROFESÖR Baskın Oran'ın son derece önemli ve değerli bir bilimsel tebliğinden bahsetmek istiyorum bugün...
İnternette gezinirken tesadüf ettiğim tebliğin tam metnini kendisinden rica ettim, nezaket gösterip gönderdi.
Prof. Oran,
"Azgelişmiş Ülke Milliyetçiliği" adlı dolgun içerikli doktora tezi ile sosyal bilim hayatımıza girmişti. (SBF Yayınları, 1977)
O kitabındaki bir bölüm başlığı, sosyal bilimlerin evrensel bir uyarısı gibidir:
"En büyük tehlike: Etnik bölünmelerle sınıfsal bölünmelerin çakışması..."Çünkü o zaman bölünme katmerli olur! Demek ki, bir konuda farklılık, bölünme, çatışma gibi sıkıntılar varsa, aynı konuyu bütüne bağlayacak başka kanalları hızla açmak lazım.
"İrtica" paranoyasıyla yasaklar, dışlamalar konulmasını ben bu yüzden son derece yanlış buluyorum.
Prof. Oran'ın Kürt meselesine de bu açıdan bakan çalışmaları var, başka yazılarımda değineceğim.
* * *
LOZAN'DAKİ Türk heyeti ile Sevr'deki Türk heyeti arasında ne gibi farklar vardı? Konu bu... Tabii, biri savaş galibi, öteki savaş mağlubu idi. Ama, milli onuru koruma, milli şuur sahibi olma, vatanseverlik gibi konularda fark var mıydı? Prof. Oran, Lozan ve Sevr hakkında araştırmaları bulunan iki Kemalist profesör Seha L. Meray ve Osman Olcay'ın cevabını aktarıyor:
"Sevr'de eziklik duygularının gölgelediği bir katlanış, bir yakarış...Osmanlı diplomasisinin ezikliğinden, Türkiye Cumhuriyeti diplomasisinin onurlu, kişilikli davranışına geçebilmek için, Atatürk'ten esinlenen ve güç alan İnönü'nün Lozan'ını beklemek gerekecektir..."
Prof. Oran'a göre,
"mesele hiç de öyle değildir. Sevr'e verilen 'Yanıt', hiçbir biçimde Lozan'dan daha az onurlu değildir..."
Zaten Prof. Oran'ın tebliğinin başlığı aynen şöyle:
"Lozan'ın öncülü bir onur anıtı: Müttefiklerin Sevr tasarısına Osmanlı Hariciyesi'nin yanıtı."
Osmanlı'nın Sevr'e verdiği
"Yanıt"ı beş açıdan inceleyen Prof. Oran diyor ki:
"Belge zerre kadar 'eziklik, katlanış ve yakarış' izi taşımamaktadır. Son derece başı dik, hatta yer yer dikbaşlı bir üslupla kaleme alınmıştır. Lozan'da Türk delegasyonu aynı üslubu kullanacaktır."Oran, Osmanlı
"Yanıt"ının bilgi, belge, analiz bakımından da çok güçlü olduğunu anlatıyor, örnekler veriyor.
* * *
NEDEN bize yıllarca aksi anlatıldı öyleyse? Prof. Oran diyor ki:
"Her devrim, hatta yönetim, gereksinme duyduğu kuramsal ve kavramsal çerçeveyi ve bunun için lazım gelen mitoslarını yaratır. Bu, devrimin başarısı için şarttır. Bu yolda tarihte görülen en yaygın yöntem de 'Ancien Regime'i kötülemektir..."Jakoben kaynaklı
"Eski Rejim" (Devr - i Sabık) anlayışı: Geçmiş 'kara'dır, yeni rejim 'ak'tır.
Saygın bir sosyal bilimci olan Prof. Oran, haklı bir teşhiste bulunuyor:
"Bunun devrim sırasında yapılması ne kadar gerekli ve doğalsa, devrimden 75 yıl sonra hala yapılmasının da bir o kadar gereksiz ve hatta zararlı olduğunu söylemek gerekir."Çünkü, tarihe ve sosyal süreçlere böyle ak - kara mantığıyla bakmak, 'ilericilik' diye propaganda edilse de, aslında bilimselliği, bilimselliğin ön şartı olan
objektifliği ve
analitik düşünceyi öldürür,
'ideolojik körlük' yaratır. Prof. Oran'ın dediği gibi:
"'Yanıt' gibi belgeleri hiç incelemeden, sırf acayip bir 'Kemalizm' anlayışı nedeniyle mahkum etmek 'ideoloji körlüğü' olarak yorumlanabilir."'Bilgi çağı'nda olur mu?!
Yazara E-Posta: t.akyol@milliyet.com.tr