Haberin Devamı

"Hepimizin ailesinde bu görüş vardır. Genelde Türkler memur olmayı çok sever, basit bir maaşım olsun, hayatım garanti altına alınsın, emekli olana kadar bir şirkette çalışayım." (Milliyet, 8 Ağustos 2005)Sayın Karadere ABD'de 29 milyon, Türkiye'de 2 milyon 200 kadar KOBİ'nin, küçük ve orta boy girişimin olduğunu hatırlatıyor. ABD'de kabaca on kişiye, bizde 20 kişiye bir KOBİ düşüyor!Bunun birinci sebebi, hâlâ nüfusumuzun yüzde 35'inin köylü olması, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmede gecikmemizdir.ABD'de insanların yüzde 46'sı kendi işini kurmak isterken, sanayileşmede dünyaya öncülük etmiş olan Avrupa'da bile bu oran yüzde 32'de kalıyor.Tony Blair, "sosyal" politikalarla pekiştirilmiş 'ücretliler Avrupası'nın ekonomik dinamizmde Çin ve Hindistan'ın bile gerisine düşmekte olduğu uyarısında bulunuyor!***EKONOMİK sebepler fevkalade önemli. Bir Türk KOBİ'si haftanın on saatini "finansman sorunları"na ayırıyormuş, çünkü "para yok", sermaye yetersiz. Yetişmiş eleman, bilgisayar kullanımı gibi alanlarda da yetersizliklerimiz çok.Bütün bunların temelindeki asıl mesele, köylülükten çıkmada, yani sanayileşme ve şehirleşmede gecikmiş olmamızdır.Köylü toplumunda çocuk okur, memur olur! Fabrikayı devlet kurar! Bütün girişimler devletten beklenir, devlet her şeye burnunu sokar.Kocaman, hantal, ağır bir memurlar devleti oluşur!Romanlarımız Tanzimat devrinde ya paşa (bürokrat) konaklarında veya yoksul mahallelerde geçer; Cumhuriyet'le köylü romanımıza girer; girişimci tipi çok cılızdır ve mesela Yakup Kadri'de madrabaz, muhtekir bezirgân olarak görülür.Peki tüccar, sanayici? Onlar gayrimüslimlerdir. Bu sebepten, okumaya, okula çok daha fazla ihtiyaç duyarlar; biz ise okumayı, okulu irticanın engellediğini sanırız... Falan...***MODERNLEŞME alanındaki öncülerimizden Sadık Rıfat Paşa, 1840'lardaki uzun layihasında, özetle, şöyle yazıyordu:"Her türlü maarif ve sanayie insan himmet eylemelidir. Hususiyle ziraat ve sanayi ve ticaret gibi şeyler ile kesb (kazanç) ve kâr ederek geçimini sağlamaya ve bu yolla sermaye ve servet etmeye çalışılmalı, bütün bütün devlete yüklenilmemelidir. Ve kendi sanatından istifadeye gayret etmelidir." (Ahmet Güner Sayar, Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması, Ötüken Yay. sf. 224)Köylü toplumunda her şey devletten beklendiği için ekonomide devletçilik, çağdaşlaşmada "bürokratik modernizm" ağır bastı.Ancak 1950'den itibaren "her mahallede bir milyoner" siyasetiyle modern girişimciliğin ekonomik yapısını kurmaya, kültürünü geliştirmeye hız verdik.Ama eski "köylüyü yöneten devlet" geleneği de 'devletçilik' ve 'sosyalizm' gibi modern kılıklarla devam etti, girişimciyi "sömürücü" gibi gördü; bugün de özelleştirmeyi engelliyor.Özellikle 1980'lerde dışa açılma süreciyle birlikte bizde de girişimci tipi ve girişimcilik ruhu hızla gelişiyor. Ben iyimserim, yol hâlâ çok uzun ama yürüyoruz işte... t.akyol@milliyet.com.tr GARANTİ Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, "Türk insanı sanıldığı kadar girişimci değil" diyor; piyasaya atılıp risk almak yerine sabit maaşlı işleri tercih ettiğimizi söylüyor: