GENE böyle yapış yapış, çok sıcak bir yaz günü. Sabah saatleri, 11 falan. Belediye Başkanı, Basın Müşaviri ile birlikte çok kibar, mekanında, kapıda karşıladı beni. Önce kesif bir parfüm dalgası geldi burnuma. Yeni sıkılmış bir parfüm. Biraz ağır ve oryantal:
"Bu işte süpriz" dedim kendi kendime:
"Demek 'koket' bir yanı var!"
Tayyip Erdoğan kendi teybini de masanın üstüne koydu. Bunca siyasetçi ile sayısız söyleşi yaptım. Söyleşiyi kelime kelime kaydeden başkası çıkmadı.
"Gardını alan, şüpheci biri" diye düşündüm o zaman;
"Yalanı, alavere, dalavereyi yakından tanıyor olmalı..."
"Pokerci" yanı üzerinde fazla düşünmemiştim doğrusu. Rest çeken, görürseniz blöf yapan, hayata
"yersen" diye yaklaşan tarafı... Gözü kara üslubuna belki en uygun olan yanı bu...
İki gün değil, iki hafta değil, iki ay değil, iki sene sonra -
Tayyip Erdoğan şimdi çıkıyor (10 Temmuz, 1998 Hürriyet);
"Hiçbir zaman ben, demokrasi araçtır açıklamasında bulunmadım..." diyor.
Sayın Başkan, hafızanız sizi belki yanıltıyor. Teypleri açalım,
"Ham" kayıt bakın ne diyor?
"- RP şeriatçı bir parti diyebilir miyiz?- Adil düzenci bir parti diyebilirsiniz.
- Şeriatçılığın karşıtı olarak mı?
- Bakın ne diyorum? Adil düzenci bir parti diyebilirsiniz. Kula kul olmayacak yalnız bu parti. Bu parti sadece Hakk'a kul olacak.
- Hakk'a kul da, demokrasiye bağlılığı ne kadar olacak?
- Dört dörtlük.
-
Yüzde 99'un demokrasisi olacak?
- Şu ana kadar demokrasiyi bizim gibi anlayan, bizim gibi yaşayan ve yaşatmaya gayret eden bir parti gelmedi. Ama demokrasi amaç mı, araç mı? Ha burada bizim bir ayrılığımız var. Biz diyoruz ki, demokrasi bir araçtır. Demokrasi amaç değildir..."
Sizin kaset de benimki gibi duruyorsa; açın dinleyin.
* * *
ŞUNU yazmışım, o söyleşinin girişine.
"Erdoğan demokrasinin ne demek olduğunu bilmiyor. Veya bilmek istemiyor. Hepimizi hemhal edecek bir araç diye bakıyor ona."Bu izlenimi edinmeme yol açan neden, yalnız şu ünlü
"araç mı?" "amaç mı?" meselesi değildi.
Demokrasi üzerinde - iki sene değil - iki saat düşünmüş birinin söylemeyeceği başka şeyler de söyledi çünkü o sohbette Tayyip Erdoğan:
"Şu anda aynı şekilde düşünmüş olsak" dedi mesela (gene aynı "bantta" var)
"Ayrı saflarda olmayız. Ama yarın Nilgün Hanım da bizim safımızda olacak. Buna inanıyorum..."
Herkesi aynı safta,
"tek" safta gören; görmek isteyen bir demokrasi anlayışı...
Niye aynı safta olalım Sayın Başkan? Dünya görüşlerimiz, kültürel referanslarımız, hayatta durduğumuz yer, siyasi görüşlerimiz bu kadar farklıyken? Farklıdan öte. Taban tabana zıtken. Demokrasi ama bu işte. Yalnız farklı değil, birbirine
"taban tabana zıt" görüşlerin bir arada yaşaması demokrasi. Siz ve ben,
"aynı safta" değil,
"ayrı" ama birbirine hoşgörüyle bakan saflarda yaşayabilmeliyiz. Hedefimiz bu olmalı.
Ben partiniz ve hakkınızdaki görüşlerimi, yazdığım her yazıda, hep aynı doğrultuda ve açıklıkla koydum ortaya.
1. Refah Partisi'nin iktidara gelmesine hep karşı çıktım. Ne RP, ne Türkiye hazırdı buna.
2. Kapatılmasına da karşı oldum. Zıt görüşler arasında da olsa, demokrasinin
"uzlaşma zemini" arayan sistem olduğunu düşünüyorum.
Demokrasiyi yapan, tek başına sandık değil, özündeki o
"uzlaşma iradesi". "Toplumsal mutabakat" arayışı olmadığı yerde, demokrasi yeşermiyor çünkü.
3. 312'den yargılanmanıza, hüküm giymenize ve eğer gerçekleşirse, hapse girmenize, siyasi haklarınızın elinizden alınmasına da karşıyım. Demokraside vazgeçilmez olan, çatışma yaratan konuları özgür tartışma ortamında halletmektir.
Bunu yapabilmek için, ortada şekillenmiş
"fikirlerin" olması gerek, yalnız
"popülizmin" ve
"oportünizmin"şartladığı kaygan zemin üzerinde valseden görüşler değil; netleşmiş, kristalleşmiş, üzerinde düşünülmüş fikirlerin olması gerekir. Ayın tek günlerinde
"demokrasi araç", çift günlerinde
"demokrasi amaç" şeklinde düşünen biriyle neyi tartışacaksınız? Hangi görüşü ciddiye alacaksınız?
Bu konular üzerinde derinlemesine kafa yormadığınız kanısındayım. Yorsanız;
"Demokrasi Bizim İçin Araçtır" başlığı ile yayınlanan (14 Temmuz 1996), söyleşinin hemen ardından tepki vermeniz gerekirdi. Ciddi bir siyasetçi çünkü siyasi kimliğinin bu şekilde tanımlanmasına izin vermez. Siyasi kimliği için tayin edici ve hayati bir çizgi ifade eder bu.
Bu söyleşi aylarca yazıldı, çizildi. Başka yazarların sütununa konu oldu. Alıntılar yapıldı. Sizden ne bir faks, ne bir
telefon, ne bir tekzip, ne de bir açıklama.
Niye bunca zaman sessiz kaldınız Tayyip Bey? En çok da bu sorunun cevabını merak ediyorum.
Yazara E-Posta:
cerrahoglu@milliyet.com.tr