Tolga Şardan

Tolga Şardan

tsardan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Türkiye’nin sınırdışı ettiği Avrupa vatandaşı 37 bin DEAŞ’lınin Avrupa’da tehdit oluşturduğunu söyledi. Avrupa’da yaratılan “öteki” sorunu nedeniyle köşeye sıkışan insanların terör örgütlerine geçiş yaptığına dikkati çeken Bozkır, “Avrupa’nın terör örgütlerini kendisine göre ayırması yanlıştır” dedi. Bakan Bozkır, AB’den Suriyeli mültecilerin ihtiyaçlarının karşılanması için gelecek olan 3 milyar Euro’nun kullanımı amacıyla Kızılay ve AFAD’ın AB’ye akredite edilmesi için çalışma yapıldığını açıkladı. Bozkır, uygulamaya konulacak “bire-bir” operasyonu için AB’nin, Yunanistan’a 4 bin uzman göndereceğini kaydetti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yapacağı ziyaret öncesinde Türkiye-AB ilişkilerinin ele alınması çerçevesinde Finlandiya’ya gelen Bozkır, ev sahibi Dışişleri Bakanı Timo Soini ile biraraya geldi. Helsinki’de, Brüksel saldırıları, Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya gönderilmesini sağlayacak protokol ve AB’nin yapacağı parasal yardım konularında Milliyet’in sorularını yanıtlayan Bozkır, şu değerlendirmeleri yaptı:
Brüksel saldırıları: İnsan öldürmeye, toplumun huzurunu bozmaya yönelik terör saldırılarının Ankara’da, İstanbul’da, New York’ta, Paris’te, Brüksel’de olmasında bir ayrım gözetilmemesi gerekir. Belçika halkıyla birlikte olduğumuzu terörle mücadelede işbirliğine hazır olduğumuzu bildirdik. Ancak bu terör örgütlerinin ve saldırılarının tahlilinin doğru yapılması lazım. Terör örgütleri maalesef Avrupa’da, Avrupa ülkelerince ayrıma tabi tutuluyor. “Bazı terör örgütlerinin ‘bana zarar vermez çok fazla üzerine gitmeyim’, bazılarının ise, ‘bana zarar verebilir güçlü biçimde üzerine gideyim’ diye ayrılması yanlıştır” diye uzun zamandır söylüyoruz. Yine Brüksel’de de canlı bomba eylemini görüyoruz. Avrupa çerçevesinde baktığımızda Belçika ile AB’yi ayırmak lazım. Burada hükümetleri ele alıp, bu hükümetlerin tedbirlerini sorgulamamız lazım.
‘Sakıncalı listesi’: DEAŞ’ın insan kaynağı genel olarak Avrupa’dır. Türkiye, 37 bin 121 kişiye ülkeye giriş yasağı koydu. Bunlardan 3 bin 128 AB vatandaşı, 2011’den 2016 Mart ortasına kadar sınırdışı edildi. 2015- 4 mart 2016 arasında bin 30’u yabancı uyruklu 2 bin 433 kişi DEAŞ’la ilgili gözaltına alındı, Bu rakamlar sorunun ciddiyetini ortaya koyuyor. Şöyleki; şu anda Avrupa’da 37 bin 121 DEAŞ temayüllü insan dolaşmaktadır ve tehdit oluşturmaktadır. Türkiye’de oluşturulan risk analizi sisteminde bugüne 7 bin 500 kişi risk analizine sokuldu ve 1745 kişi “sakıncalı listesi”nde Türkiye’ye girişi engellendi.
‘Öteki’ler sorunu: Sorunun iki etkeni var. Birincisi, Suriye sorunu çözülemediği sürece hem terörle mücadele, hem de illegal göçle mücadelnin önünün kesilmesi mümkün olmamaktadır. Bunu ötesinde, Avrupa’da DEAŞ’a katılma temayülünde olan bu insanlar, eğer terörist, canlı bomba aşamasına gelmişse gerekenin yapılması, bunların neden DEAŞ’a gittiğinin araştırılması lazım. Bugün Avrupa’da bir “öteki” sorunu vardır. Dinine, etnik kimliğine bakılarak Avrupa vatandaşı olmasına karşın bir çok insan çeşitli baskılar altında olup kendisini “öteki” hissetmektedir. Sonuç olarak Avrupa’da İslamafobiya ve ırkçılık artmaktadır. Bunun olumsuz etkileri olacaktır. Kendisini köşeye sıkıştırılmış olarak hisseden insanlar DEAŞ’a, PKK’ya DHKP-C’ye girerler. İvedi olarak bu öteki kavramının ortadan kaldırılması gerekir.

Haberin Devamı

37 bin DEAŞ’lı  tehdidi  var

Haberin Devamı

Bakan Bozkır, Milliyet Ankara Temsilci Yardımcısı Tolga Şardan’ın sorularını yanıtladı.

Haberin Devamı

AB’den Yunanistan’a 4 bin uzman
5 adada temsilcimiz var: AB ile Türkiye arasında Haziran ayında yürürlüğe girecek geri kabul anlaşması var. Bire-bir operasyonu bu anlaşma ile değil, Türkiye ile Yunanistan arasında daha önce imzalanmış olan ikili geri kabul anlaşması sistemine oturtulacak. 20 Mart itibarıyla Yunan Adaları’na gelenler kayıda geçiriliyor. 5 adada temsilcimiz var. Frontex temsilcileri var. AB, 4 bin uzmanını yardımcı olmak için oraya gönderiyor. Bunlar, operasyonun kayıt ve yasal konuları değerlendirecekler.
Her kişiye özel dosya: Türkiye’de Göç İdaresi Genel Müdürlüğü işlemleri yürütecek. Gelenlerdeki Suriyeli olmayanlar kendi ülkelerine gönderilecek. Her bir kişi için ayrı bir dosya gönderilecek. Bu dosyalar, Göç İdaresi tarafından incelenecek. Şayet biz bunun Türkiye’den gittiğine kanaat getirirsek o zaman ‘şu kişileri yolla’ diyeceğiz. Kamplardaki Suriyelileri yasal olarak göndereceğiz. Önemli husus şu: İllegal olarak Türkiye’ye gönderilmiş olan bir kişi bir daha yasal olarak Avrupa’ya gitme imkanına kavuşamayacak. Burada bir psikolojik faktör üzerinde anlaşma inşa edildi. Bu caydırıcı önemli faktördür. Kısa zamanda sonuç vereceğini ümit ediyoruz. 72 bin rakamı ile bu psikoloji oluşturulacak, yasadışı göç sonuçlandırılacak.
Kızılay ve AFAD’a akreditasyon: AB’nin 2018’e kadar göndereceği 6 milyar Euro, mevcut AB sistemi içinde “uluslararası aracı kuruluşlar” üzerinden gelişi uzun yıllar alabilir. Aracı kuruluşlar, her gönderilen paradan yaklaşık yüzde 15’i bulan komisyon alıyor. Biz projelerimizi verdik. AB ülkelerince ihaleye çıkılacak. İlk 3 milyar Euro’nun 450 milyonu bu aracı kuruluşlara gidecek. Biz başka mekanizma talebinde bulunduk. ‘Bu para Kızılay’a ya da AFAD’a verilsin’ dedik. O takdirde 450 milyon Euro kaybedilmez. Kızılay, AB’ye akredite değil. Kızılay ve AFAD’ın AB’ye akredite olması için girişime başlıyoruz.
‘Siz işletin’ teklifi: AB’ye, ‘Türkiye’deki bazı kampları siz işletin’ teklifinde bulunduk. Ayda 150 milyon Euro’yu sadece yiyecek için harcıyoruz. Bu teklife olumlu baktılar ama kendi mekanizmaları var. Kendileri değerlendirecekler. Bu paranın Haziran ayına kadar gelmesi lazım ki, Suriyeliler paranın kendileri için harcandığını görsünler. Bu da 2. Psikolojik faktördür. Bire-bir formülü ve 3 milyarın yaratacağı faktör, çalışma izni verilmesi toplu olarak baktığınızda yasadışı göçü önleyecektir.
Dokunulmazlıkların kaldırılması: O konuda söylemek bana düşmez ama vizenin kaldırılması için beklentilerimiz var. Bunun içinde 6 yasa ve 10 uluslararası sözleşme var. Bunun 5’i Meclis’ten geçicek. Meclis çalışmaları bakımından 30 Nisan’a kadar 6 yasayı geçirmemiz, 5 sözleşmeyi onaylamamız lazım. AB Komisyonu’nun raporunu sunacağı 4 Mayıs’a kadar bunu tamamlamamız lazım.