Tolga Şardan

Tolga Şardan

tsardan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

17 ve 25 Aralık sürecinden sonra Türkiye’de birbiri ardına patlayan ‘yasadışı telefon dinlemesi’ iddiaları çerçevesinde İstanbul’da başlatılan adli soruşturma, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde iddiaların bir kez daha kamuoyu gündemine taşınmasını sağladı.
Yasadışı telefon dinleme iddiaları, yaşanacak olası yeni adli soruşturmalarla bir süre daha gündemde kendine yer bulacak.
1990’lı yılların ikinci yarısında ‘küçük’ belirtilerle kendisini göstermeye başlayan yasadışı telefon dinleme, 2000’li yılların başında teknolojinin gelişmesine paralel biçimde artarak hem ulusal, hem de evrensel boyutta insanoğlunu rahatsız etmeye başladı.
Yeni yüzyılın başlarında peşpeşe ortaya çıkan ‘telekulak’ iddiaları sonunda özellikle bu topraklarda yaşayan işadamından simitçiye, siyasetçiden bilim insanına, hakimlerden savcılara kadar ‘sokaktaki herkes’ telefonunun dinlendiği şüphesiyle yaşamaya başladı.
***
Gelişen teknolojinin yarattığı canavar biçiminde tanımlanabilecek olan yasadışı telefon dinlemelerinin önüne geçmek isteyen Ak Parti, 2005’te Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) temelini attı.
Elbette, TİB’in bugün geldiği son noktada, hükümet - cemaat arasındaki çatışma kadar, kendi ‘kurumsal kimliği’ni kaybetmesinin de büyük rolü var.
Türkiye’de telekomünikasyon sisteminin takibi ve iletişimin dinlenmesinde tek yetkili olarak kurulan TİB, “Kervan yolda düzülür” atasözünün de tipik bir örneğidir.
Hatırlanacağı üzere, “sadece isimlere ait telefonlara yönelik dinleme kararlarını” takip etmekle yükümlü olduğu açıklanan TİB’in, 2006’da hedef kişilerin cep telefonlarına IMEI’ler üzerinden dinlemeler yapılmasını sağladığının ortaya çıkması üzerine herhangi bir yasal ayar yapılmayınca bu uygulama bugüne kadar süregeldi.
İlk kurulduğunda, Emniyet, MİT ve jandarmanın telefon dinlemelerini organize etmek çerçevesinde üç kurumdaki kontak noktalarıyla temasta olan TİB, günümüzde gelişen alt yapısıyla, bu kontak noktalarını devre dışı bırakıp üç kurumun yerel birimleriyle doğrudan bağlantı kurarak dinleme hizmeti vermeye başladı.
Bu hizmet verme sırasında, servis sağlayıcılardaki bilgileri kolaylıkla elde eden TİB, veri depolama sistemiyle geçmişe de rahatça ulaşma olanağı kazandı. Böylelikle, TİB, tüm ülkedeki iletişimi kaydetme imkânını buldu.
2006’dan itibaren güvenlik birimlerinin suçla mücadele çalışmaları kapsamında gerçekleştirdiği yasal telefon dinlemelerini koordine eden TİB’in son dönemde artık misyonunu tamamladığı ortaya çıktı. Büyük ümitlerle kurulan TİB, yasadışı telefon dinleme iddialarının merkezinde yeralarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın doğrudan hedefi haline geldi.
***
Başbakan Erdoğan artık TİB’in yasadışı telefon dinleme çalışmalarındaki rolünü çok iyi bildiği için kurumun kaldırılması ve bu işlemlerin MİT’e devredilmesi yönündeki görüşlerini açıkladı.
Ancak, bu yaklaşım da sorunu yeterince çözmeyecektir. Zira, bu yapılanmanın faaliyete geçmesi halinde bu kez de MİT iddiaların hedefi haline gelecektir.
Oysa, bu çerçevede, yasal düzenlemelerle birlikte denetleme kapsamında her işlemin kayda alınması, servis sağlayıcılardan gelen bilgilerin karşılıklı log kayıtlarının tutulması, mahkemeler arası yeknesaklığın sağlanması gibi bazı basit düzenlemeler yasadışı telefon dinlemelerinin önüne geçmeye yeter.
Öncelikle dinleme kararların açık olarak alınması gerekir. Halen kimi kararlar isimden, kimisi tam kimlikten alınıyor. Bunu kontrol etmesi gereken TİB’in yeterli kontrol yapmaması sorun yaşanmasına neden oluyor. Ayrıca, henüz dinleme yapılan telefonlara ait log kayıtlarının ne kadar saklanacağıyla ilgili bir uygulama yok.
Her işlemin kayda alınmasında ise bilgisayar üzerinden gelen ve giden bilgi üzerinde kim neye bakmış, nereden ne gelmiş nereye gitmiş bilinmesi gerekir. Ayrıca, servis sağlayıcı santraldan çıkan bilginin log kayıtları da tutulmalıdır.
Mahkeme kayıtlarının düzenlemesi aşamasında ise tüm dinleme kararlarına ülke genelinde standart getirilmelidir. Kimi kararlar isimden, kimi kararlar ‘X Şahıs’ olarak, kimisi de ‘açık kimlikli X şahıs’ olarak alınabilir. Ancak, hedef kişi / kişilerin kimliğinin tam tespiti zorunlu tutulmalı ve öğrenilen isimler sisteme bildirim yapılmalıdır.
Ayrıca, halen en çok kullanılan ve yasal olarak büyük tepki çeken IMEI üzerinden alınan dinleme kararları uzun sürmemelidir. IMEI üzerinden başlatılan dinleme işleminde en geç bir haftada kişinin kullandığı numara tespit edilebilir. Bu durumda, IMEI kararı iptal edilmeli ve gerçek numaralar üzerinden ayrı karar alınmalıdır.
Bu basit uygulamalar, geçici olarak telefon dinlemelerinin denetim altına alınmasına kolaylık sağlayacaktır.
TÜM OKURLARIMIN RAMAZAN / ŞEKER BAYRAMI KUTLU OLSUN.