21.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Yalçın Doğan
1972 Münih Olimpiyatları, TRT galiba "yurt dışından ilk kez canlı yayın" yapıyor.
Sırada atletizm yarışmaları var. Polonyalı bir atletin adı geliyor ekrana, "Jerzsky." Atletin adıyla birlikte, doğal olarak ülkesi de geliyor ve ekranda "Jerzsky - Pol" diye bir anons var. Bizim TRT spikeri nasıl anlatıyor?.. Atletin adını sürekli "Jerzsky Pol" diye söylüyor da söylüyor!.. "Pol" sözcüğünün, adamın Polonyalı olduğunu gösteren kısaltma olduğunu ne kendi farkediyor, ne de bir kişi o spikeri uyarıyor.
TRT'nin canlı dış yayın bağlantılarında komedi 1972'de başlıyor. Aradan geçen bunca yılda elbette çok eleman yetişiyor. Hayır, bilemediniz. Fransa 98 dünya futbol kupası maçlarının naklen yayınında görüyoruz ki, TRT hala ahbap çavuş ilişkileri içinde, "bir araba cahille maç anlatma" çabasında.
Maç naklinin özelliği ne?.. Biraz futboldan anlamak, sahadaki takımlar hakkında bilgi sahibi olmak ve "futbolcuların isimlerini doğru telafuz etmek." Başka çabaya gerek yok. Ama, ne görüyoruz?..
"Fransa 98'de maç nakli sırasında futbolcuların isimlerini doğru söyleyen bir TRT spikeri varsa, beri gelsin!.. Nedir o rezalet?.. Büyük çoğunluk, isimleri yanlış söylüyor. Hele de Almanya - Amerika maçını anlatan TRT spikeri Abidin Aydoğdu tek bir futbolcunun bile adını doğru söyleyemiyor."
Oysa, profesyonelliğin birinci koşulu, "yaptığı işi ciddiye almaktan" geçiyor. "Ev ödevini yapmaktan" geçiyor. Madem maç anlatacaksın, "futbolcuların isimlerinin nasıl okunduğunu öğreneceksin!.." Ve rezil olmayacaksın!..
TRT, Fransa 98 ile büyük fırsat kaçırıyor. Sadece spikerlerin devirdiği çamlar değil, maçların öncesi ve sonrasında ekrandaki organizasyon da doyurucu olmaktan uzak. "Bürokratik devletçi yapı" aynen ekranda!.. Hiç bir esneklik yok, hiç bir ilgi çekici senaryo yok. Maçları yayınlama tekeline dayanarak, fırsatı cömertçe harcamak var.
"Yayın anlayışında TRT'nin daha çok öğreneceği şey" var. Fransa 98 gibi dev bir organizasyonu kapmış, ama albenisi olmayan bir yayın mantığı, yığınla Türkçe hatası, yığınla telafuz hatası. Maçların öncesi ve sonrası aceleye geliyor. Önceden planlanmış, insanı ekrana bağlayan hiç bir yenilik yok. Oysa, bu tür organizasyonlarda Türkiye artık başarılı deneylerden geçiyor. Bu işleri bilen dünya kadar firma var Türkiye'de. Özellikle haberlerde o çok kızdığımız özel TV'ler, bu tür organizasyonları hakkıyla yerine getiriyor.
Ama, TRT tam "bir devlet kuruluşu" , öğrenmekte direnen guruba dahil. Bıraktık organizasyonu, Türkiye'de maç anlatma tekniğinde usta, onca deneyli spiker varken, onlardan yararlanma yolunu seçemez miydi?.. Ya da elindeki spikerleri dünya kupası için eğitimden geçiremez miydi?..
Futbolla ilgili herkes, dünya kupasının "can sıkıcı" geçmesini, oynanan futbola bağlıyor. Hayır, sadece o değil, TRT'nin maçları ekrana taşıma biçimi de can sıkıcı. Onun için öyle geliyor. Futbol değil, TRT can sıkıyor.
Yazara E-Posta: Y.Dogan@milliyet.com.tr