Haberin Devamı

Yıldızlara karşı esas duruş

Bazı insanlar keskin hatlarla tanımlayabiliyorlar beğenilerini. Domatesi sevmem, nokta! Bibere bayılırım, nokta! Galiba ben biraz omurgasız, hani bir vakitlerin moda deyişiyle "duruşösuz insanlardanım. Bugün domates seviyor olmam, yarın da seveceğim anlamına gelmiyor katiyen. Bir yemekle ilgili hislerimi de bin tane bileşen belirliyor. Kim pişirmiş, nerede pişirmiş, niye pişirmiş, ben neredeyim, niye oradayım, pişireni seviyor muyum, çok aç mıyım, aç mıyım, aslında tok muyum, bu yemeği en son ne zaman yedim, o zaman sevmiş miydim, son dönemde içinde bu yemeğin geçtiği bir kitap okudum ya da film izledim mi, yemek orada iyi mi anlatılıyordu yoksa kötü mü?
Karıştırmayın, kararsız değilim. Yalnızca uzun vadede kararlarımın arkasında durma konusunda sıkıntıdayım. Vaziyet değişince ben de karar değiştiririm. Mesela gel sen burada çalış dediklerinde, ben demiştim, ben hayatta kimseyi telefonla arayamam demiştim. Kapris değil bilakis kabızlık. Ben birini arayıp, hadi şimdi sen benimle konuş diyemem. Hele birdenbire cepten çevirmek, aman tanrım ne korkunç şey o öyle! Adam sizi tanımıyor, onu arayacağınızı bile bilmiyor, belki sizinle konuşmak da istemiyor, siz öyle pat diye çevirip numaraları, adamın hayatının içine, balıklama... Olmaz ki!
Ama işte vaziyet sıkışınca ben de birilerini aramak zorunda kalıyorum. Ve aman kimseyi rahatsız etmeyeyim nezaketiyle bu pek ünlü şahıslara basın danışmanları aracılığıyla ulaşmakta ısrar ediyorum. Normalinin de bu olması icap eder aslında. Ama yok, öyle değil. Basın danışmanlarının her birinin aslında kendisinin bir basın danışmanına ihtiyacı var. Star temsil ediyor ya, sanırsınız kendisi süperstar. Bir kere onlara ulaşmak, yemin ediyorum, aradığınız kişiye direkt ulaşmaktan daha zor. Bu pek ünlü kişiyle ortak bir tanıdık, bir vakitler onunla röportaj yapmış bir gazeteci falan bulup cep telefonuna ulaşmak kesinlikle daha kolay. Yok, işiniz basın danışmanına kaldıysa, mahvolmuş bir insansınız. Onu nereden bulacaksınız? Buldunuz diyelim, derdinizi anlatıyorsunuz, ertesi gün ne oldu diye arıyorsunuz, bir bakıyorsunuz, aaa unutmuş. Hadi sil baştan... Kabus gibi! (İstisnalara selam ederim, yani varsa eğer örgütünüz başıma bela olmasın.)
Bir de benim idrak edemediğim, ben bu ünlüleri Televole’lerde falan görüyorum. Hep diyorlar ki "Ben yaptığım işle gündeme gelmek istiyorum." Ee, hani? Söyle basın danışmanına, işle ilgili arayanı süründürmesin o zaman. Ben sana bununla yattın mı, onunla kalktın mı, şuna yan baktın mı diye sormayacağım ki. Tam da yaptığın iş için arıyorum seni güzelim. Ama yıldızlar gibisin, ismin var cismin yok gündüzleri. Cismini yakalamak için takıldığın gece kulüplerine mi geleyim ben de illa? O zaman da sorarım tabii kim o yanındaki diye, sormaz mıyım?
Neyse ki omurgasız, duruşsuz, tükürdüğünü yalama hakkı her daim saklı insanlardanım. Basın danışmanı da kimmiş? Günlerce ıstırap içinde kıvranıp kimseye ulaşamamaktansa, bağrıma taş basıp sanki başka biriymişim gibi, ben ben değilmişim gibi yaparak çeviriyorum cep numarasını. Ama çok utanıyorum, çooook!





CUMARTESİ