Geride kalan haftayı Balkanlar bölgesinin kalbi diyeceğimiz topraklarda geçirdik. Gediz Üniversitesi ile Tiran Üniversitesi arasında işbirliği protokolü imza törenini vesile yapıp Balkanlar’ın kalbine bir yolculuk gerçekleştirdik.
Kosova’dan Makedonya’ya uzanan, oradan Arnavutluk’a ulaşıp yeniden Kosova’nın başkenti Priştina’ya dönen bir çemberde bölgeyi harmanladık.
Gediz Üniversitesi organizasyonunda gittiğimiz her yerde bölgeyi iyi tanıyan rehberlerimiz oldu. Bu sayede, bir turist olarak gitsek asla göremeyeceğimiz yerleri ziyaret ettik, bir araya gelemeyeceğimiz insanlarla konuşup bölgenin nabzını tutma imkanı bulduk.
Priştina, Prizren, Üsküp, Mitroviça, Kalkandelen, Gostivar, Ohri, Resne, Manastır gibi Osmanlı-Türk tarihinde derin izleri bulunan kentleri gördük. Orada atalarımızın bıraktığı birbirinden güzel tarihi eserleri hayranlıkla inceleme fırsatı elde ettik.
Gezdiğimiz yerlere ilişkin izlenimleri resimleriyle sonra aktaracağım. Ekmek arası poğaça gibi ilginçliklerden, dev köftelere, dünyada bir eşi, benzeri olmayan Alaca Cami‘ye kadar ilginç notlarım var.
Ancak genel bir saptama yapmak gerekirse, o bölgenin buradan göründüğü gibi olmadığını söylemek şart.
500 yıldan fazla Osmanlı hakimiyetinde ve Türk çoğunluğunun bulunduğu yerlerde Türkler küçük bir azınlık. Ancak yine de köylerin çoğunda, büyük şehirlerin hemen her mahallesinde yükselen bir cami minaresi görmek mümkün. Çünkü Kosova’da çoğunlukta, Makedonya’da ise Türklerle birleştiğinde hatırı sayılır yüzdelere ulaşan bir Müslüman-Arnavut nüfus mevcut.
Üçüncü bayrağın sırrı
Balkanlar’daki milliyetçilik rüzgarlarının son ulaştığı millet Arnavutlar olmuş. Zaten imparatorluğun asli unsuru sayıldıkları için buna gerek duymamışlar. 1912-14 Balkan Savaşlarında Arnavutların yoğun yaşadığı topraklar başka milletlerce paylaşılınca, büyük bir şok yaşamışlar.
O dönemde gelişmeye başlayan Arnavut milliyetçiliği, Yugoslavya dağıldıktan sonra, meyvelerinin şimdilerde veriyor. Kosova’nın bağımsızlığını kazanması, Makedonya’da yaşanan iç çatışmalar bunun sonucu.
Arnavutların Türkiye ve Türklerle bağları köklü ve güçlü. Ancak farklı kimlikleri konusunda dikkatliler. Türkiye’de bir “çatı kimlik” ifadesi olarak kullandığımız, “Hepimiz Türküz” gibi dil sürçmeleri konusunda çok hassaslar.
Bölgede, Türklerin ve Türk firmalarının etkinliği artsa da başkalarının eli armut toplamıyor. 25’ten fazla ülke özellikle okulları ile bölgede etkinlik savaşı veriyor. Türkiye ise bazı inşaat şirketleri ve Türk okulları ile bölgede.
Makedonya’da Yahya Kemal, Kosova ve Arnavutluk’ta Mehmet Akif ismi altında kurulan okullar, devlet destekli yabancılarla rekabet ediyor. Türk devletinden kuruş katkı almadan, bir avuç idealist yönetici ve yetiştirdiği öğrencilerin desteğiyle büyük başarılara imza atıyorlar.
Amerikalılar ise etkinliklerini sessiz sedasız kurmuş. Üslerini büyüterek bölgeye iyice yerleşme telaşındalar. Amerikan etkisi öyle büyük ki, resmi-yarı resmi tüm kuruluşları, kendi bayrağı yanında bir de Amerikan bayrağı çekmiş. Kosova ve Makedonya’daki Arnavut bölgelerinde buna ek olarak bir de Arnavut bayrağı var.
Türk bayrağı ise çok az.
Ay yıldızı ya konsolosluk binalarında gördük ya da 70’li yıllara kadar resmi dilin Türkçe olduğu Üsküp Çarşısı‘ndaki dükkanların baş köşesinde.
Özay Şendir
Özgür Özel, yandaş mı oldu?
26 Nisan 2024
Güneri Cıvaoğlu
Katar arabuluculuktan çekilirse…
26 Nisan 2024
Cem Kılıç
İklim değişikliği işte ‘büyük risk’
26 Nisan 2024
Didem Özel Tümer
Türkiye, NATO Genel Sekreter adaylarına ne söylüyor?
26 Nisan 2024
Abbas Güçlü
Atama, obezite ve boşvermişlik
26 Nisan 2024