Uğur İşven

Uğur İşven

ugur.isven@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

CHP’nin İzmir milletvekillerinin, seçilip Ankara’nın yolunu tuttuktan sonra kenara çekildiler. AK Partililer Ramazan münasebeti ile de olsa iftarlarda boy gösteriyor. CHP’li vekillerin ise bir-ikisi dışında sesi soluğu çıkmıyor. Birgül Ayman Güler Genel Başkan Yardımcısı olmanın da verdiği enerjiyle parti örgütlerini geziyor. Bir de Rahmi Aşkın Türeli; ilçeleri dolaşıyor.
Zamanının büyük bölümünü Norveç’te geçirdiği için “Oslo milletvekili” mi yoksa “İzmir milletvekili” mi olduğu konusunda beni tereddüte düşüren Erdal Aksünger‘in hakkını yemeyelim. Bir o, biraz da Aytun Çıray, örgüt gezileri dışında ses veren vekillerden... Aytun Bey, İzmir’de olup biten hemen her şeye müdahale ediyor. Hemen her konu üzerinde söyleyecek birkaç sözü oluyor.
Son olarak Aynur Tartan’ın hazırladığı; CNN Türk’te yayınlanan programda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay‘’ın söylediklerine kafayı takmış. “Burada hayat var” isimli programda konuk olan Günay, başka kentlerden İzmir’e getirilip aday yapılmaları eleştirilen Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve kendisinin durumundan bahsederken, “Binali Bey Urla’dan bir ev aldı. Ben de Çeşme’den ev alarak İzmirli olmaya hazırlanıyorum” demiş.
Aytun Çıray’ın iki bakana “Çakma İzmirliler” detirten öfkesi işte bu sözlere. “AKP’liler daha İzmir’i anlayamamış. İzmir’den ev alınca İzmirli olunur sanıyorlar” diyerek söze giren vekilimiz, Günay ve Yıldırım’a İzmir’in onlarca yıllık demokrasi geçmişinden gelen, cumhuriyet ve engin bir hoşgörü kültürüyle harmanlanan İzmirlilik kavramından söz ediyor ve ekliyor:
“İzmirli olmak için önce bu kültürü anlamaları ve özümsemeleri gerekir. Belki bu topraklarda ikamet ederler; yaşarlar, ancak İzmirliler asla onları İzmirli olarak kabul etmez.”
İzmirlilik kavramıyla ilgili ortaya koydukları doğru ancak eksik. İzmirliler kimi İzmirli sayıp, kimi saymayacağının kararını da zamanla verir. Belki başka kriterler de arar. Diğerleri eksik olsa da bir-iki özelliği şart koşar. Mesela şart olan özelliklerden en önemlisini ben söyleyeyim: İzmir’e hizmet eden İzmirlidir...
O yüzden; bırakalım, iki bakan İzmir’e nasıl hizmet edeceklerini göstersinler. Bizim yaptığımız gibi; laf söylemekten daha yararlı işler ortaya koyarlar; büyük hizmetler yaparlarsa, İzmir’de evi olup olmadığına da bakmaz kimse...
Onlar farklı illerden İzmir’e milletvekili oldularsa, bakın siz de başka bir partiden CHP’ye gelip milletvekili oldunuz. Temelde bir benzerlik yok da değil yani... CHP’lilerin sizi bağırlarına bastıkları gibi, siyasi rakiplerinizi bağrınıza basmanızı isteyemem. Ama en azından DYP’den, AP’den gelmiş biri olarak CHP’nin size gösterdiği o hoşgörüyü o iki bakanın da sizden beklemeye hakları var diye düşünüyorum.


Bu sistemle çok at eti yeriz

İzmir bir haftadır Dokuz Eylül Üniversitesi’nde öğrenci kantin ve yemekhanelerinde, personel tabldotlarında sunulan dönerde çıkan at etini tartışıyor. Personel ve öğrenciler protesto gösterileri yapıyor.
Hedefte rektörlük var...
Ancak rektörlüğün hedef alınması haksızlık. Çünkü üniversite yönetimi burada üzerine düşeni yapmış. Yemeklerden alınan numuneler sık sık analiz edilmiş. İlk uyarı ocak ayında yine dönerden gelmiş. Dana etine tavuk karıştırıldığı anlaşılınca işlem yapılmış. Daha bu işlemin sonucu alınmadan, mart ayında at eti bombası patlamış ve yasal yollara başvurulurken, yemek firmasıyla olan sözleşme iptal edilmiş.
İhalenin yapıldığı dönemde hesaplanamayan et fiyatı artışları, belli ki yemek firmasını (firmanın iddiasına göre ise döneri hazırlayan diğer firmayı) maliyeti düşürücü önlemler almaya yöneltmiş.
Üniversite yönetimi yemek alımının ihale ile yapmaya mecbur. Kaliteyi takip görevini de yerine getirdiğini; hatta olayın bu şekilde ortaya çıktığını düşünürsek, protesto için başka hedefler arayalım bence... Mesela ihale sistemi.